Kayıt
15 Haziran 2008
Mesajlar
1.964
Beğeniler
0
Giresun, fındığı ile tanınan Karadeniz Bölgesinde yer alan il. Kiraz ve fındığın bütün dünyâya buradan yayıldığı kabul edilen Giresun ili, Doğu Karadeniz bölgesinde Karadeniz, Trabzon, Gümüşhane, Erzincan, Sivas ve Ordu arasında yer alır. Trafik numarası 28’dir.Yerli halkın Çoğunluğunu Türkmen Çepniler oluşturur. 1500 lü yıllardaki Osmanlı Tahrir defterlerinde yöreye Vilayeti Çepni de denmektedir.

Giresun ili, Türkiye'nin Karadeniz Bölgesi'nde yer alan Büyük Atatürk'un 19 Mayıs 1919 da Samsun'a çıktıktan sonraki dönemde olan kişisel muhafızlarının (Topal Osman ve Silah Arkadaşları) memleketi olan bir ildir. Şehir, Aksu ve Batlama vadileri arasında denize doğru uzanan bir yarımada üzerinde kurulmuştur, tam karşısında Karadeniz'in tek adası olan Giresun Adası (Aretias) vardır. Giresun ili 1920 yılına kadar Trabzon iline bağlı kalmış, bu tarihte müstakil mutasarrıflık, 1923 yılında ise il olmuştur. 1923 yılında Giresun ili, merkez ve Tirebolu ilçesi ile bunlara bağlı Görele, Bulancak, Keşap ve Espiye bucaklarından ibaretti. 1933 yılında Şebinkarahisar'ın iliğinin kaldırılması ile Şebinkarahisar ve Alucra ilçeleri de Giresun'a bağlanmıştır. 1934 yılında Bulancak, 1945 yılında Keşap, 1957 yılında Espiye, 1958 yılında Dereli, 1960 yılında Eynesil, 1987 yılında Piraziz ve Yağlıdere, 1990 yılında Çanakçı, Güce, Doğankent ve Çamoluk ilçelerinin kurulması ile ilçe sayısı 15 olmuştur.


İLÇELER
* Piraziz
* Bulancak
* Çanakçı
* Çamoluk
* Dereli
* Doğankent
* Espiye
* Eynesil
* Görele
*Güce
* Keşap
* Alucra
* Şebinkarahisar
* Tirebolu(Y)
*Merkez

İstatistikler
Nüfus 417.505[1]
― Şehir nüfusu 240.367[1]
― Köy nüfusu 177.138[1]
Yüzölçümü 6.934 km²
Nüfus yoğunluğu 59.64 kişi/km²
Genel bilgiler
Bölge Karadeniz Bölgesi
Alan kodu 0454
Valilik Web sitesi giresun.gov.tr





GİRESUN MERKEZ

Meydan
- Resim Silinmiş.


Gazi Caddesi
- Resim Silinmiş.


Giresun Kalesinden Giresuna Genel Bakış
- Resim Silinmiş.



Gazi Caddesi2
- Resim Silinmiş.



Gazi Caddesi3
- Resim Silinmiş.
 
Son düzenleme yönetici tarafından yapıldı:
Kayıt
15 Haziran 2008
Mesajlar
1.964
Beğeniler
0
PİRAZİZ
Osmanlı İmparatorluğu zamanında Piridede-Abdal adında bir kişi tarafından yerleşim yeri olarak kurulmuştur. Ordu ile Bulancak arasında, sahilde bugün bir ilçe merkezi olan Piraziz’in kuruluşu 1869’larda vukuu bulmuştur. 1455-1485’lerde Karahisar Şark-i (Şebinkarahisar) Sancağına bağlı Pazarsuyu Kazası’nın Bozat Divanı’na bağlı Bölük-i Seydi Ali Kethüda ile Bendehur’a bağlı Bölük-Davüt Nahiyesi haline gelmiştir. Bozat Nahiyesi, Pazarsuyu Deresi’nin kolu Bozat Deresi Vadisi’nde bulunmaktadır. Bölgenin merkezinin daha sonra Kuzeye doğru inerek Şıhlı (Bugünkü Şeyhli) Bendehur (Ayıkaşı Mahallesi)-Piraziz (Piraziz Köyü) Eren Mahallesi (Bugünkü ilçenin kurulduğu bölge) arasında değişerek Piraziz Nahiyesi adını aldığı görülmektedir. Daha önce Akköy Nahiyesi sahilinde Abdalnam İskelede her hafta Cuma günlerinde kurulan Pazar (8 Zilkade 1285-1869-T.D. ve 94.6.95 vesika ile) 1869 yılında bugünkü Piraziz İlçesi yerinde kurulan pazarının ikamesinden bir müddet sonra nahiye merkezi buraya taşınmıştır.

İkinci eski tarih vakfiyemiz T.D. 12’de yer alan Zaviye-i Şeyh İdris’e aittir. Bu vakfiye 800-1397-1398 tarihini taşımaktadır. Zaviye, Ordu ile Giresun arasında bugünkü Piraziz İlçesinde bulunmakta idi. Bu zaviye ye iki baştan vakıf edilmiş olan Şeyh İdris-lü (Şeyhli) köyünün adı ve bu tekkenin vakfın kurucusu Şeyh İdris’ten gelmektedir.

Tahrir Defteri’nde Şeyh İdris-lü Köyünden başka Kayabaşı Köyü iki baştan Hevekse’nin malikane hissesi vb. diğer bir takım köylerden de bazı hisseler bu zaviyeye vakfedilmiştir.

Sonuç olarak Eren Köy, Abdal, Bendehur son olarak da Piraziz ismini almıştır. Erenköy; Ermişler Köyü, Abdal; Anadolu’da göçebe bir halkın adı ve bu halktan olan kimselerin göçebe bir halde buraya yerleşmeleri ve Osmanlı Devri zamanında Şeyh İdris’e ait Tekke’nin kuruluşundan bu yana yöreye gelen ermiş dervişlerin isminden, Piraziz; Şeyh İdris Vakfı’na bağlı ve yörede görevlendirilen Pir-Aziz-den aldığı gerçeği ortaya çıkmıştır.



- Resim Silinmiş.



- Resim Silinmiş.
 
Son düzenleme yönetici tarafından yapıldı:
Kayıt
15 Haziran 2008
Mesajlar
1.964
Beğeniler
0
BULANCAK
Giresun (Vilayeti Çepni) ilinin nüfus ve ekonomi bakımından en büyük ilçesidir. Karadeniz kıyısında yer alır. Batısında Giresun' un Piraziz ilçesi, doğusunda Giresun şehir merkezi yer alır. Topraklarının büyüklüğü 608 kilometrekaredir. İlçeye bağlı 61 köy mevcuttur. İklim ve coğrafi özellikler bakımından Giresun ile benzerlik gösterir. 1887 yılında belediye kurulmuş, 1934 yılında ilçe olmuştur. 2007 tarihinde yapılan nüfus sayımına göre ilçenin toplam nüfusu 59.325' dir. Bu nüfusun 37.021' i ilçe merkezinde yaşamaktadır. En önemli gelir kaynağı fındık tarımıdır. Ayrıca Doğu Karadeniz sahilinin en uzun iskelesi de bu ilçede bulunmaktaydı ta ki 2004 yılında yapımı büyük aşamada tamamlanan Karadeniz Sahil Yolu projesi nedeniyle iskelenin büyük bir bölümü yıkılıp üzerinden sahil yolu geçirilene kadar. Son nufüs sayımına göre Doğu Karadeniz Bölümünün en büyük ilçe merkezi konumundadır.Ayrıca bölündeki Artvin, Bayburt ve Gümüşhane il merkezlerinden de büyüktür.



- Resim Silinmiş.



- Resim Silinmiş.
 
Son düzenleme yönetici tarafından yapıldı:
Kayıt
15 Haziran 2008
Mesajlar
1.964
Beğeniler
0
ÇANAKÇI
Giresun ilinin İç kesimlerinde yer almaktadır. Denize kıyısı bulunmamaktadır. Görele ilçesine bağlı bir bucakken daha sonra ilçe olmuştur. Genel yapısı ormanlıktır. Tüm Karadeniz Bölgesi gibi dağınık yerleşim görülür.

Her yıl düzenlenen Kuşdili Festivali görülmeye değerdir. Kuşköyü halkının kendi aralarında ıslıkla haberleşip anlaşmaları yerli ve yabancı turistlerce ve basın mensuplarınca büyük ilgi görmektedir.



- Resim Silinmiş.
 
Son düzenleme yönetici tarafından yapıldı:
Kayıt
15 Haziran 2008
Mesajlar
1.964
Beğeniler
0
ÇAMOLUK
Çamoluk Giresun ilinden 180 km. uzaklıkta, Erzincan-Sivas ili hudutlarında Kelkit çayı vadisinde kurulmuştur. İlçemizin coğrafi yapısı, iklimi ve yerleşme özellikleri bakımından Giresun�dan ve Karadeniz Bölgesi ile paralellik göstermektedir. Doğu Karadeniz ve İç Anadolu Bölgesi�nin özelliklerini taşımaktadır. Çamoluk İlçesi�nin coğrafi yönden Doğu Karadeniz Bölgesiyle bağlantılı olması, aynı zamanda tarihi bağlantıyı da sağlamaktadır.

Çamoluk ilçesinin Karadeniz Bölgesiyle bilinen en yakın bağlantısı, 1933 yılında (Giresun vilayetine Bağlanmasıyla) başlamıştır. Çamoluk, Kelkit vadisinde kurulmuş olması bakımından, tarihi bir çok seferin geçiş yolu üzerinde bulunmaktadır. Fatih Sultan Mehmet�in Şebinkarahisar�ı Fethettiği yıllarda bu yöreden geçtiği bilinmektedir.

Doğu Anadolu Bölgesi�nin yaşadığı tarihi günleri ve istilaları Çamoluk çevresi de kısmen yaşamıştır.Yapılan araştırmalarda Çamoluk tarihi Hititler dönemine kadar uzanmaktadır. M.Ö. 1341 yıllarında Hititlerin Kaçkarlarla savaşı kazanarak Erzurum�a kadar ilerledikleri sanılmaktadır. Yunan tarihçisi Heredot�a göre Amazon adı verilen kadın savaşçılar bu bölgede bir Koloni Devleti kurmuşlardır. Daha sonra bölgeye Kimmerler gelmiş, bölge bir süre de bunların elinde kalmıştır.

Bir müddet sonra bölge Romalıların eline geçmiştir. M.S. 381 yılında Romalı Komutan Lucallus, bölgeye gelmiş, bu seferinden kısa bir süre sonra Roma İmparatorluğu ikiye bölününce Bizanslıların hakimiyetine geçmiştir.

778 yıllarında Arapların bölgeye yaptıkları saldırı sonucu bu bölge onların eline geçmiştir. Oğuz Türkleri, Çamoluk çevresine 8.yüzyıl sonlarında kabileler halinde gelerek Türk yerleşim merkezinin temellerini atmışlardır.



Bizans orduları ile Abbasi ordularının yaptıkları savaşlar sona erince 1054 yılında Selçuklu orduları harekete geçmiş; Van, Kars ve Bayburt yörelerini ele geçirmişlerdir. 1058 yılında Tuğrul Bey�in yeğeni, Verkiti orduları ile Alucra-Şebinkarahisar, Erzincan, Kemah ve Niksar�a kadar gelmiş ve bunların idaresini Tuğrul Beyi�in kardeşi İbrahim Yenal�a bırakmıştır. Alparslan�ın 1071 Malazgirt savaşını kazanmasından sonra bölge tamamen Selçuklular�ın hakimiyetine girmiştir. Anadolu Selçuklu Devleti ile Danişmentlilerin arası açılınca Bizans İmparatoru Ammen, büyük bir ordu ile Trabzon üzerine yürümüş, bu sefer sonrasında Çamoluk tekrar Bizanslıların eline geçmiştir. Bir müddet sonra bölge Romalıların eline geçmiştir. M.S. 381 yılında Romalı Komutan Lucallus, bölgeye gelmiş, bu seferinden kısa bir süre sonra Roma İmparatorluğu ikiye bölününce Bizanslıların hakimiyetine geçmiştir.

Alparslan�ın 1071 Malazgirt savaşını kazanmasından sonra bölge tamamen Selçuklular�ın hakimiyetine girmiştir. Anadolu Selçuklu Devleti ile Danişmentlilerin arası açılınca Bizans İmparatoru Ammen, büyük bir ordu ile Trabzon üzerine yürümüş, bu sefer sonrasında Çamoluk tekrar Bizanslıların eline geçmiştir.1204 yılında 1. Aleksis tarafından Rum İmparatorluğuna karşı, Muzafferüddin Mehmet , Kaledere mevkiindeki kaleyi yaptırmıştır. Bu kale tepeden yer altına doğru 120 metre kadar derinlikte olup, dağ yamacından açılan iki kapıya sahiptir. Ancak yapılan incelemede surların tamamen yıkıldığı, kalenin tanınmaz halde bulunduğu görülmüştür. İran�da kurulan Akkoyunlu Devleti sınırlarını genişletince bölge bu devletin eline geçmiştir. Akkoyunlu Devleti Osmanlıların güvenliği için tehlike oluşturmaya başlayınca Fatih Sultan Mehmet, bu devletin üzerine yürümüş,



14 Ağustos 1473 yılında iki ordu Otlukbeli meydanında savaşa girmişlerdir. İşte bu savaşın yapıldığı yer tarihi kaynakların bazılarında Erzincan ili Tercan ilçesi yakınlarında gösterilmektedir. Ancak yapılan araştırmalarda Otlukbeli denilen yerin ilçemiz sınırları içerisinde kalan Kaledere köyünün kuzeydoğu istikametinde olduğu anlaşılmıştır. Bu bölgedeki şehitlik mevkii de bu savaş sonunda verilen şehitlerin yattığı yerdir. Bu bölgenin Kaledere ve Karadikmen köylerinin sınırları içerisinde olduğu tapu kayıtlarında vardır.

Çamoluk ve çevresi 1464 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından Osmanlı ülkesine katılınca Şebinkarahisar�a bağlı bir bölge olarak kaldı. Şebinkarahisar bu arada değişik eyaletlere bağlandı. Önce Sivas eyaletine, 1515 yılında Erzincan, 1535 yılında Erzurum, 1840 yılında tekrar Sivas eyaletine bağlandı. Bir dönemde Trabzon eyaletine bağlanmıştır.Tabi bu bağlanmalarla Çamoluk�ta bu eyaletlere bağlanmıştır.

1933 yılında Şebinkarahisar�ın vilayetlik hakkı alınır ve kaza (ilçe) statüsüne çevrilerek Giresun vilayetine bağlanır. Aynı sene Alucra ilçe olur. Çamoluk ise Alucra ilçesine bağlanır. Çamoluk�un nahiye oluşu çok eskilere dayanır. Osmanlının son dönemi ve Cumhuriyetin ilk yıllarında nahiye niteliğinde olan Çamoluk�un idaresi mahallen güçlü yöneticilere bırakılmış; İlçenin nahiye merkezi zaman zaman köyler arasında değişmiştir. Çamoluk�ta 1987 yılında belediye teşkilatı kuruldu.

Çamoluk 20.05.1990 gün ve 20523 sayılı resmi gastede yayınlanan 2644 sayılı kanunla ilçe oldu. İlçenin ilk kaymakamı Sadettin KALKAN 26.08.1991 tarihinde göreve başladı. Çamoluk�ta 15.07.1990 tarihinde yapılan referandum sonucu Çamoluk�lular yoğun bir ilgi göstererek, Giresun İli�ne bağlı kalmayı kabul ettiler.

- Resim Silinmiş.
 
Son düzenleme yönetici tarafından yapıldı:
Kayıt
15 Haziran 2008
Mesajlar
1.964
Beğeniler
0
DERELİ
Dereli, Giresun ilinin(Eski Vilayeti Çepni) bir ilçesidir. Giresun ilinin güneyinde, Şebinkarahisar yolunun 32. km. sinde Aksu Vadisi üzerinde yer alır. Dereli 1926 da Nahiye ve 1 Nisan 1958 yılında olmuş bir ilçedir. Daha önceleri aynı yerde bir kaç ev ve Türk ve Rum esnafın dükkânının bulunduğu Hanyanı denen bir yerleşim bulunmaktaydı. Dereli'nin tarihini Giresun'un tarihi içinde incelemek ve değerlendirmek gerekir. Çepni Türkmenler Selçuklu dönemiyle birlikte Giresun ve Çevresine akınlar düzenleyerek buraları topraklarına kattılar. Bu tarihten sonra Giresun ve çevresinde Türk nüfusun yerleşmeye başladığı görülür. Türkler Dereli'ye iki koldan gelmişlerdir. Orta Asya Horasan'dan (bak. Horasan Erenleri) gelen Oğuz Türkmen(Alevi) boyları, Kelkit vadisi boyunca Şebinkarahisar'a ve Dereli'nin güneyine yerleşmeye başladılar. Diğer kol Harşit vadisine yerleşmiş olup, bunlardan bir kısmı ilçe çevresine gelerek yerleşmişlerdir. İstanbul'un Haçlılar'ın eline geçmesinden sonra Sinop çevresindeki Çepni adlı Oğuz boyları doğuya doğru ilerleyerek Giresun çevresi ve Dereli ilçesine de yerleşmişlerdir.

Dereli ve civarına gelen Türkmenler Selçuklu döneminde bölgeye yerleşmişlerdir. 1398 tarihinde Yıldırım Beyazıt yöreyi Osmanlılar' a bağlamak üzere yapmış olduğu seferde Canik Beyliğinin merkezi Samsun'u ele geçirmiştir. Bu olay üzerine Dereli ve çevresinde yaşayan Türkler Osmanlılar'a katılmışlardır. Ankara Savaşından sonra Timur yöreyi Hacı Emiroğlu Süleyman Bey'e iade etmiştir. Bu dönemlerde Dereli çevresinde Akkoyunlu Hükümdarı tarafından şahıslara vakfedilmiş topraklar bulunmaktadır. Dereli ve çevresi Fatih Sultan Mehmet Han'ın uç beyi Seyyid-i Vakkas komutasındaki ordu tarafından kesin olarak tekrar Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katılmıştır.

Prof.Dr.Faruk Sümer'in Oguzlar/Türkmenler isimli eserinde Dereli de içinde olmak üzere Giresun ve Trabzon'un bir bölümünün 1515 yılındaki tahrir defterlernde Vilayeti Çepni olarak ayrı bir bölge olarak gösterildiğini ve buralardaki köylerin isimlerinin hep Tükçe oldugunu ve buralarda yaşayan Türkmenlerin Hacı Bektaşi Velinin Müridleri oldugunu yazar. Dereli ve çevresi Giresun kazasının bir köyü olarak,tanzimat dönemine kadar Trabzon' a bağlandı. Tanzimattan sonra Karahisar'ı Şarki (Şebinkarahisar) sancağına, sonra yine salnamelere göre Trabzon'a bağlı kaldı. Gürcistan'ın Ruslar tarafından işgal edilmesiyle müslüman Gürcüler göç ederek 1892 yılında ilçeye bağlı bazı köylere yerleşmişlerdir. Cumhuriyet döneminde 1926 yılında Dereli, Giresun'a bağlı bir nahiye yapıldı. 1 Nisan l958 yılında 7033 sayılı Kanunla Dereli ilçesi kurulmuştur.


- Resim Silinmiş.


- Resim Silinmiş.
 
Son düzenleme yönetici tarafından yapıldı:
Kayıt
15 Haziran 2008
Mesajlar
1.964
Beğeniler
0
DOĞANKENT
Doğankent ilçesinin kuruluşu hakkında çok bir bilgi yoktur. Sadece Kürtün-i zir olduğu zamanından sonrası bilinmektedir. Doğankent ilçesi bir Çepni boyudur. Çepniler Anadoluya yerleşmeye başladıkları sıralarda bu vadiden geçtiği bilinmektedir. Bu vadiden geçen çepniler önceleri yaylalarda (Güvende, Masur, Çatakçayır, Halilbeğ, Pinti... yaylaları), daha sonra alçaklara harşıt vadisi bölümlerine yerleşmişlerdir. Genellikler Tirebolu, Görele, Espiye taraflarına doğru yerleşim mevcuttur. Türklerde ilk yerleşimler çepni boyu le olmuştur. Orta asyadan göç eden Çepniler bu vadiye ve Giresun sahiline yerleşmiştir. Türklerin iskan politikası ve göç hayatı yaşamaları buraların Türkleşmesinde etkili olmuştur. 1.Dünya savaşına kadar Türkler, Ermeniler ve Ruslar birlikte yaşamışlar ve savaş ile bu değişik milletler birbirleriyle savaşmışlardır.

- Resim Silinmiş.
 
Son düzenleme yönetici tarafından yapıldı:
Kayıt
15 Haziran 2008
Mesajlar
1.964
Beğeniler
0
ESPİYE
İlçe oldukça eski bir tarihe sahiptir. XIII. yüzyılın ilk yarısında Trabzon Rum Pontus İmparatorluğu döneminde kurulduğu sanılmaktadır. Ancak hem Tirebolu (Tripolis) hem de Zefre (Zephyrion) isimleri Bizans yazılı metinlerinde yer alırken Espiye ile ilgili bilgilere rastlanmaz. İlçede bulunan ZEFRE (Rumca Zephyrion) limanı Ünlü ipekyolunun Önemli bir limanıdır.Buradan yüklenen mallar gemilerle Romanya ve Rusya üzerinden Avrupaya tasınmıştır. Cenevizliler ya da Trabzon İmperatorluğu tarafından yaptırılan Andos Kalesi Yağlıdere'nin Karadeniz'e döküldüğü yerdeki yüksek bir tepenin üzerindedir.

Türkmen/Çepniler(Alevi) ilçeye Selçuklu döneminde Horasan/Kürtün yoluyla gelerek yerleşmeye başlamışlardır. Bilindiği üzere Çepniler Hacı Bektaş Velinin müridleridirler. (Bak.Prof Dr.Faruk Sümer Oguzlar/Türkmenler isimli eseri.) Espiyeli Çepniler Güvendi yaylasında Türbesi bulunan Güvenç Abdal Hazretlerine bağlıydılar. Fatih Sultan Mehmet Han döneminde Osmanlı topraklarına katıldıktan sonra idari taksimatta Dikmen Melikliği olarak yer almıştır. Önceleri Tirebolu ilçesine bağlı bir nahiye olan Espiye 1957 yılında ilçe olmuştur.


- Resim Silinmiş.



- Resim Silinmiş.
 
Son düzenleme yönetici tarafından yapıldı:
Kayıt
15 Haziran 2008
Mesajlar
1.964
Beğeniler
0
EYNESİL
* Eynesil'in bilinen tarihi İsa'dan önce 1500 yıllarına kadar dayanmaktadır. Bu dönemde Büyük Hitit İmparatorluğu egemenliğinde olan Eynesil, 300 yıl kadar bu imparatorluğun yönetiminde kaldıktan sonra İ.Ö. 1200 yıllarında Frigya Konfederasyonu emrine girmiştir.

Yunanlıların yöreye gelişleri İ.Ö. 756 yılına kadar dayanmaktadır. Yunanlılardan sonra İ.Ö. 670 yılında yöre Miletoslularla tanışmıştır. Miletoslular Eynesil'in de içinde yer aldığı Karadeniz kıyılarında 90 civarında ticaret kolonisi kurmuştur. Eynesil'deki metruk ve büyük bir bölümü yıkılmış olan kalenin de, (Görele Kalesi) ilk olarak bu dönemde inşa edildiği sanılıyor.

İ.Ö 520 yılında, Eynesil Pontos Satraplığı içinde bulunmuştur. Bu dönemde Pers İmparatorlugu'nun 19. Eyaleti olan Pontos Satraplığı, 200 yıl kadar sonra Kapadokya Krallığı egemenliğine girmiştir. Ancak Pontos satraplığında çıkan karışıklıklar bitmek bilmemiş, İ.Ö.298 yılında Büyük Pontos Krallığı kurulmuştur. Bu devlet İ.Ö.91 yılında Anadolu'daki en güçlü krallık haline gelmiştir. Bu durum,Romalılar'ın Pontos ülkesine saldırmasına kadar sürmüş, Romalılar'ın saldırıları sonucu, İ.Ö.63 yılında Pontos Krallığı ortadan kalkmıştır. Pontos'un yıkılması ile yöre Roma'ya bağlı Galatya egemenliği altına girmiştir. Eynesil ve tüm Doğu Karadeniz sahillerinin Roma İmparatorlugu egemenliği altındaki dönemi İ.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu'nun ikiye ayrılması ile sona ermiş gibi görünse de, Doğu Roma İmparatorluğu'nun ilçedeki egemenliği 1204 yılına kadar devam etmiştir.

1204 yılında Eynesil, Megalon Kommenon Imparatorlugu egemenligine girdi. Diger adiyla Trabzon imparatorlugu olarak bilinen bu devlet, Ekim 1461'de yöreye Osmanlilarin gelisiyle son buldu.

Eynesil'in Osmanli Imparatorluğu Egemenligine Girmesi

Ekim 1461 tarihinde, Trabzon'un Osmanlı Imparatorluğu tarafindan alinmasindan iki ay kadar sonra Aralik 1461 tarihinde Eynesil de Osmanlı Imparatorluğu egemenligine girmistir.

Yöreye ilk gelen Türk boyu olan Çepnilerdir. Çepniler, aynı zamanda alevilikleri ve Haci Bektasi Veli'nin de müritleri olmasi ile bilinen bir Türk boyudur. Çepnilerin aleviligi ve yöredeki alevilik olgusuyla ilgili olarak, Avukat Halil Ibrahim Türkyilmaz tarafindan yazilan Dünden Yarina Tüm Yönleriyle Eynesil isimli kitap hayli ayrintili bilgi vermektedir.

Eynesil uzun bir süre Trabzon'a bagli bir köy olarak kalmistir. Cumhuriyet'in ilani ile birlikte Görele'ye bagli bir köy olan Eynesil, 1953 yilinda yine bu ilçeye bagli bir bucak olmus, 1 Nisan 1960 tarihinde de ilçe olmustur. Eynesil Adi Nereden Gelmektedir? Kimilerince Eynesil adi, Iyi Nesil kelimesinden dönüserek bu güne kadar gelmistir. Ancak gerçege daha yakin olan görüs; Türklerin "Ine" yahut "Eyne" isimli bir bey öncülügünde Eynesil'e geldikleri, bu nedenle de yerlestikleri bu yere Ine Bey'in yeri anlaminda "İnesi" adini verdikleridir




- Resim Silinmiş.
 
Son düzenleme yönetici tarafından yapıldı:
Kayıt
15 Haziran 2008
Mesajlar
1.964
Beğeniler
0
GÖRELE
Giresun ilinin (Vilayeti Çepni) bir ilçesidir. Çıkardığı Sanatcılar , Denizciler ve Bilim Adamlarıyla meşhur , İl merkezine 63 km. uzaklıkta bulunan ilçenin toplam nüfusu 43949'dur. Rus-Osmanlı Harbinde Rusların mağlup olduğu Haç Dağı'ndaki Kanlıdere muharebe yeri, Görele şehir merkezine 6 km. uzaklıkta olup, görülmesi gereken bir yerdir.

Kuşçulu Köyündeki türbe, Çavuşlu'daki Kuğuoğlu Süleyman Ağa Türbesi kültürel değer taşıyan önemli yapılardır. İlin genelinde olduğu gibi Görele ilçesinde de fındık bahçeleri doğanın dokusuna önemli bir zenginlik katmaktadır.


- Resim Silinmiş.
 
Son düzenleme yönetici tarafından yapıldı:
Kayıt
15 Haziran 2008
Mesajlar
1.964
Beğeniler
0
GÜCE
üce Giresun merkeze 55, sahile 14 km mesafede 4 mahalleden oluşan Giresun iline bağlı bir ilçedir. Rakım 340 metre olan ilçe merkezi arazi yapısı ile özdeş doğal güzellikleri meşhurdur. İlçeye 15 köy bağlı bulunmaktadır. Ağaçbaşı yaylası görülmeye ve gezmeye değer güzellikler taşımaktadır. İlçeye bağlı Boynuyoğun köyü Türk boylarının Anadoluya dağıldığı oba yerleşimi oluşu nedeni ile Türk Tarihi açısından önemli bir yer teşkil eder. Ayrıca Osmanlı - Rus savaşlarının yaşandığı son cephe oluşu, savaş sırasında kullanılan istihkamların bugün dahi bozulmadan durması, H.Hamdi Paşa komutasındaki Karadeniz gönüllü müfrezesinin kahramanlıklarının açık kanıtı gibidir. İlçede tarihi yaşamak açısından taş döşeli ipek yolları, çeşmeler, 7 değirmenler, kilise kalıntıları, hanlar, Şaban kalesi tarihi Karadeniz evleri ve serenderler görülmeye değer tarihi güzelliklerdir.



- Resim Silinmiş.
 
Son düzenleme yönetici tarafından yapıldı:
Kayıt
15 Haziran 2008
Mesajlar
1.964
Beğeniler
0
KEŞAP
Keşap’ın çevresinin tarihi M.Ö. kadar dayanmaktadır. Keşap’ın tarihi Giresun, Trabzon ve Şebinkarahisar ile birlikte düşünmek gerekir. Keşap ve çevresi M.Ö 6. yy’larda Ahameni(Pers) İmparatorluğunun 3. ve 2. yy’larda ise Selefki Asya Krallığının Sınırları içinde bulunur. M.Ö. 183-68 yıllarında Pontus Krallığının daho sonra Roma İmparatorluğu’nun eline geçer. M.S. 395 te Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca Doğu Roma, diğer adıyla Bizans İmparatorluğu’nun payına düşer. Bölge M.S. 6.yy’da Merkezi İran’da bulunan Sasanilerin saldırısına uğrar.

Keşap ilk defa 11.yy’ın sonlarına doğru Doğu Türkler’in hakimiyeti altına ama bu, haçlı seferleri sebebi ile uzun sürmez. Türkler geriye çekildikten sonra, tekrar Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu’na kalır. 1204′te ise Trabzon Rum (Kommenos) İmparatorluğu’nun mülkü olur. 1397 den sonra Keşap’a Oğuzların Çepni boyu etkili olmaya başlar. Bu etki Giderek artar. Bununla birlikte, yöre hala Trabzon Rum (Kommenos) İmparatorluğu’na bağlıdır. 1467 de Fatih Sultan Mehmet Trabzon’u fethetmeye giderken burayı Osmanlı sınırları içine alır.


- Resim Silinmiş.
 
Son düzenleme yönetici tarafından yapıldı:
Kayıt
15 Haziran 2008
Mesajlar
1.964
Beğeniler
0
ALUCRA
Doğu Karadeniz Bölgesi’nde, Giresun’a bağlı bir ilçe olan Alucra’nın doğusunda Gümüşhane, güneyinde Sivas ve Erzincan, batısında Şebinkarahisar ilçesi, kuzeyinde de Dereli, Espiye ve Tirebolu ilçeleri bulunmaktadır. Giresun’un en geniş ilçesi olan Alucra’nın kuzeyinde Giresun Dağları yer almaktadır. Zengin bir orman örtüsü ile kaplı olan bu dağlar, çok sayıdaki dere ve çayların açtığı vadilerle yarılmıştır. Yaylaları arasında Çakrak, Güllüce ve Akyatak yaylaları önemlidir. İlçenin güneyinde kuzeybatı-kuzeydoğu doğrultusunda Sarıçiçek Dağları bulunmaktadır. İlçe su kaynakları yönünden de oldukça zengin olup, Kelkit Nehri’nin her iki kolu da buradan çıkmaktadır. Bu nehrin en önemli kollarından Avutmuş Deresi de buradaki Gavur Dağlarından kaynaklanır. İlçenin ovalık alanları genellikle bu akarsuların vadi tabanlarındadır. Giresun’a 131 km. uzaklıktaki ilçenin yüzölçümü 1200 km2 olup, toplam nüfusu 18.114’tür.

İlçenin ekonomisi hayvancılığa dayanmaktadır. İlçenin yüksek kesimlerindeki yaylalarda hayvan besiciliği yapılmaktadır. Buna bağlı olarak yağ ve peynir üretilmektedir. Tarımsal üretim oldukça sınırlı olup, buğday, çavdar ve fasulye yetiştirilir. Kelkit vadisinin belirli kesimlerinde elma ve ceviz gibi meyveler yetiştirilir.

Alucra’da ilk yerleşimin Hitit’lere kadar uzandığı sanılmaktadır. MÖ.VIII.yüzyıla ait tümülüsler, o yüzyıldaki yerleşime işaret etmektedir. Hititlerden sonra İskitler, Kimerler, Medler, Persler, Romalılar ve Bizans’lılar bölgeyi hakimiyetleri altına almışlardır. M.S. 391 yılında Orta Asya’dan gelen Kıpçak ve Peçenek Türklerinin istilasına uğrayan Alucra, 60 yıl kadar Türklerin yönetiminde kalmıştır. VII. yüzyılda Maveraünnehir’den gelen Oğuz boyları Çamoluk, Çakmak ve Koman bölgelerine yerleşmişler.

Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Alucra ve çevresi Selçuklular tarafından ele geçirilmiştir. Daha sonra Trabzon’da bulunan Danişmendlilerin egemenliğinde kalan yöre, Bizanslılar ve Mengücekler arasında birkaç kez el değiştirmiştir. Akkoyunlular bölgeyi ellerine geçirmiş ancak, Fatih Sultan Mehmet’in Karadeniz seferinden sonra Osmanlı topraklarına katılmıştır. Osmanlı hakimiyeti Otlukbeli Savaşı’ndan sonra kesinleşmiştir. Osmanlı döneminde Celali İsyanlarını Kuyucu Murat paşa bastırmıştır.

Şemseddin Sami, Kâmusü’l Âlâm’da Alucra’dan “Sivas vilayetinin Karahisar-ı Şarki (Şebinkarahisar) sancağına bağlı bir kaza merkezi” olarak tanımlamıştır. 1876’da Mindaval ve Kovanta isimli iki nahiye olarak yönetilmiştir. İlçe merkezi Karabörek, Kemalli ve Koman köylerinde zaman zaman yer değiştirmiş, sonra da bugünkü yerinde kurulmuştur.

I.Dünya Savaşı’nda Mareşal Fevzi Çakmak karargâhını bugünkü Çakmak Köyü’nde kurmuştur. Cumhuriyetin ilanından sonra Şebinkarahisar’ın ilçe olmasından sonra (1933) Alucra da aynı tarihte Giresun’a bağlı bir ilçe konumuna getirilmiştir.

İlçede günümüze gelebilen eserler arasında; MÖ.VIII.yüzyıla tarihlendirilen iki yığma tepeden oluşmuş, 50 m. aralıklı tümülüsler, Arda, Kızlar , Kaledere ve Hacımehmetoğlu Kaleleri, Koman Köyü’ndeki eli mızraklı atlı kabartması, Çakrak Köyü’ndeki iki kilise kalıntısı, ilçe merkezindeki Kamışlı Kilisesi, Sivri Tepesi, Gelin Kaya, İkizler Tepesi, Acısu, Tepesidelik Mağaraları ilçenin doğal güzellikleri arasındadır. Ayrıca Yeşilyurt ve Aktepe köylerinde maden suyu kaynakları bulunmaktadır.


- Resim Silinmiş.
 
Son düzenleme yönetici tarafından yapıldı:
Kayıt
15 Haziran 2008
Mesajlar
1.964
Beğeniler
0
ŞEBİNKARAHİSAR
ebinkarahisar Giresun'un bir ilçesidir. 1923 yılında il olmuş, 1933 yılında Giresun vilayetine bağlanmıştır.

Eski adı Şarkikarahisar'dır. 11 Ekim 1924'te Şebinkarahisar'a gelen Mustafa Kemal Atatürk, kentin Şarkikarahisar olan adının Şebinkarahisar'a dönüştürülmesini teklif etmiştir. Osmanlı Devleti döneminde Karahisar-ı Şarki şekli ile kullanılmıştır. "Doğu Karahisar" anlamına gelir. Pont Krallığı'nı ortadan kaldıran Roma Kumandanlarından Pompesyüs tarafından bugünkü Bayramköy 'ün bulunduğu yerde kurulan Nikopolis gittikçe büyüyerek bölgenin en önemli yerleşim merkezi olmuştur. M.S. 395 tarihinde Roma İmparatorluğu n ikiye ayrılması ile Anadolu Bizans İmparatorluğuna katılmış ve Nikopolis şehrinin adı Mavrakastoron olarak değiştirilmiştir. M.S. VI. Yüzyılın sonlarında Roma İmparatoru Teodos 'un son zamanlarında Orta Asya 'dan gelen Peçenek ve kuman Türkleri Anadolu'nun içlerine kadar ilerlemiş ve bir müddet Orta Doğu Anadolu'yu ellerine geçirmişlerdir. Türkler zamanında Şebinkarahisar'ın bulunduğu yere Elgün veya Keygun ismi verilmiş bu topraklar yeniden Romalılar eline geçince Keygun kelimesi Kögonya şekline dönüşmüş ve böyle anılmıştır. Anadolu Türklerin eline geçtikten sonra uzun yıllar Şebinkarahisar yeniden Keygune olarak adlandırılmış ,bilahare kalesine istinaden şehrin ismi Karahisar şekline dönüşmüştür. 1473 yılında Fatih Sultan Mehmet Otlukbeli Savaşı'ndan sonra İstanbul'a dönerken Şebinkarahisar'a uğramış ve üç gün kaldığı bu şehre Karahisar-ı Şarki adını vermiştir. 1924 yılına kadar şehrin ismi Karahisar-ı Şarki olarak kalmış ,11 Ekim 1924 tarihinde Şebinkarahisar'a gelen Mustafa Kemal Atatürk bu ziyaretlerinde ilçenin ismini Şebinkarahisar olarak değiştirmiştir


- Resim Silinmiş.
 
Son düzenleme yönetici tarafından yapıldı:
Kayıt
15 Haziran 2008
Mesajlar
1.964
Beğeniler
0
TİREBOLU(Y)
Karadeniz kıyısında yükselen Ayana -Karadeniz Rumcasında "Hagia Mama"nın bozularak söylenişi- tepesine sırtını yaslamış bir kıyı ilçesidir. Doğusunda Harşıt çayı denize dökülmektedir. "Tirebolu" adı Yunanca "Üç Kent" anlamına gelen Tripolis'den gelir. Bunun kentte yer alan üç kale nedeniyle konulduğu düşünülebilir. Eskiçağa ait Yunanca - Latince metinlerde de yerleşimin adı "Tripolis" olarak yazılıdır ve merkezdeki halk arasında "Tiriboli ya da Tiribolu" olarak söylenir. Tirebolu, en erken yazılı kaynaklarda Arrianos, Peripl. P. E. p. 17; Anon. Peripl. P. E. p. 13; Plinius vi. 4.'de geçer . Erken dönemlerde Doğu Karadeniz sahilinde yaşayan halklardan Mossinoikhlerin yerleşim alanıdır. Ancak antik Tripolis yerleşiminin asıl kurucusu Yunan Miletos kenti göçmenleridir. Bir Miletos kolonisi olarak Doğu Karadeniz sahilinin en güzel yerlerinden birine kurulur.

Yüzlerce yıl Bizans İmperatorluğunun bir parçası olan Tirebolu, İpekyolunun önemli bir limanı (Zefre) haline gelir. Karadeniz tarihinin önemli bir dönemi olan 1204 yılında, Komnenonos Hanedanının Trabzon Rum Pontus İmperatorluğunu kurmasıyla Tirebolu bu imperatorluğun bir yerleşim merkezi olarak Trabzon imperatorlarının yazları geçirdiği yer olarak kullanılmıştır.Trabzon İmparatorlarının yazlık beldesi olan şehir, İmparator koyunu koruyan iki kalesiyle de ünlüdür. Üçüncü kale ise Harşıt çayının kıyıdan 10 km içerisindeki Bedrama (Petroma) Kalesidir.

Çepni Türk'ler Tirebolu'ya Osmanlı dan önce Selçuklu döneminde Horasan üzerinden gelmeye başlamışlardır.Fatih Sultan Mehmed Han'ın 1461 yılında Trabzon'u (Trapezos - Trapezus) fethettiğinde Tirebolu ve çevresi hala Trabzon İmparatorluğu'nun bir parçasıydı ve halkı Trabzon Kilisesine bağlı Ortodoks Rumlardan oluşuyordu. Tirebolu, oldukça geç olarak, ancak Trabzon'un fethinin ardından Osmanlı Devleti topraklarına katıldı. Halkın bir kısmı kendi isteğiyle İslamlaştı ve deniz kıyısında yaşayanlar dağlardaki Çepni Türkmenlerle genellikle karışmadı. Bunda denizcilik bilmeyen Çepnilerin yaylalara yerleşmeyi tercih etmesinin ve sahile itibar etmemesinin rolü olmalıdır.

Zaten Trabzon'un fethi sırasında sahil kesimi hariç bölgede Türkmen yerleşimleri oluşmaya başlamıştı.

Çepnilerin Alevi kökenli olduğuna ilişkin iddialar genel olarak kabul edilmektedir. Alevi/Bekteşilikle ilgili olarak Çepni köylerinin "Şıhlı", "Şahmurlu" gibi isimlerle oluşması Sis dağının en yüksek yerine Ali Meydanı denmesi ve Dereli,Piraziz (yani Abdal, Güvenç Abdal'dan gelmektedir) Alevi köyleri ve her köyde bulunan Ocak yerleri gösterilebilir. Unutmayalım ki Giresun daglarının en yüksek tepesinede Abdal Musa(3331m) denmiştir.

Evliya Çelebi 1640'da Tirebolu'yu Trabzon'a bağlı bir nahiye olarak yazar, Katib Çelebi 1730'da yine Trabzon'a bağlı bir kaza olarak belirtir.

Osmanlı egemenliğinde Önceleri,Gümüşhane ve daha sonra Trabzon a bağlı olarak rahat uzun bir dönem geçiren Tirebolu xıx. yy.da Doğu Karadeniz'i saran Tuzcuoğlu İsyanını yaşamıştır. Bugün yayınlanan Osmanlı yazılı belgeleri,söz konusu dönemde Tirebolu halkının Tuzcuoğlu taraftarı olarak isyana katılma ya da Osmanlı Devleti tarafında kalma konusunda tartışmalar yaşadığını anlatmaktadır.

Yakın zamana kadar Tirebolu ve çevresinde Rum köyleri bulunmaktaydı. Ancak Tirebolu ve çevresindeki Ortodoks Rumlar 1924 mübadelesiyle Yunanistana göç ettiler. Tirebolu merkezinde yaşayan az sayıda Ermeni ise 1915 tehcirinde ilçeden ayrıldı.

I. Dünya Savaşı içinde Rusların Harşit Deresine kadar ilerlemesi, Rus savaş gemileriyle Tireboluya ateş açılması üzerine Tirebolu merkezindekilerin Ünye ve Fatsa'ya muhacır olarak kaçtı.

Cumhuriyetin ilanına kadar Trabzon'a bağlı olan ilçenin ilk belediye başkanlığını Habibzade Rahmi Bey 19. yüzyıl sonlarında yapmıştır. Tirebolu'nun merkezinde yaşayan ve Romeika (Karadeniz Rumcası) konuşan Rum nüfusu 1924 mübadelesiyle Yunanistan'a göç etti. Yunanlı yazar Yorgo Andreadis'in ünlü "Tamama" adlı yapıtında Tirebolu ve Espiye'de Rumların o dönemde komşuları Müslümanlarla birlikte kasabalardaki renkli yaşantısı ayrıntılı olarak anlatılır. Bugün Atina'da Tripolis Caddesi'nin adı Tirebolu'dan esinlenilerek konulmuştur.

Tirebolu'da "Kilise Burnu" olarak anılan yerde eskiden bir Rum Kilisesinin kalıntıları vardır. Hagia Mama (Ayana) Tepesinde 1960'lı yılların başına kadar bir Rum Kilisesi'nden alınan devasa bir çanın gemilere yol göstermek için sisli günlerde çalındığı ve daha sonra çanın Rusya'ya götürüldüğü bilinmektedir.

Doğu Karadeniz sahil kasabalarının eski evlerinin mimarisi Tirebolu'daki eski evlerde görülebilir. Genellikle üç katlı ve ahşap olan bu evler, avlulu bir giriş, geniş ve yüksek tavanlı salonlardan oluşur.

Günümüzde Karadeniz sahil otobanının yokedici etkisinden sahillerini koruyabilmiş olan ender kıyılardan olan Tirebolu; kalesi, eski evleri ve plajları ile turizm için alternatif bir ilgi odağı haline gelmeye çalışmaktadır.Yayla olarak Güvende, Kazukbeli, Masur, Depealan yaylaları görülmeye degerdir.


- Resim Silinmiş.



- Resim Silinmiş.




- Resim Silinmiş.
 
Son düzenleme yönetici tarafından yapıldı:
Yukarı Alt