A

Anonymous

Guest
Teşekkür Ederimm

Burda 95 Tane Konu Var :)

Extralooba boyle bir yer açılsa ilk gün 50 konu yapacagıma söz vermiştim , ama sözümü bile aşmışım :lol:
 
A

Anonymous

Guest
Kimse Beğenmedimi ? Crying or Very sad Crying or Very sad Crying or Very sad
 
A

Anonymous

Guest
La insan Paylaşımın için saol der Evil or Very Mad Evil or Very Mad

Bune " Çüş amk hala yasıonmu "

Süpersin .....
 
A

Anonymous

Guest
Herkesin bunu okuması şart değil ,

Örnegin , birinin bir bilgiye ihtiyacı olur ve sadece burdan onu bulup okur .....
 

Morwena

Buralıyım
Kayıt
16 Nisan 2007
Mesajlar
4.355
Beğeniler
0
ilker oo güsel olmuş arşivin ancak resimlerle donatsan hem ilgi çeker hemde Üyeler bulmakta kolaylık sağlar Cool
 
A

Anonymous

Guest
Genç Osman :

I. Osman (Genç Osman), (d. 3 Kasım 1604, İstanbul – ö. 20 Mayıs 1622, İstanbul). 16. Osmanlı padişahıdır.

Babası I. Ahmed, annesi Mahfiruz Haseki Sultandır. Mahfiruz Haseki Sultan Rum'dur. Sultan Genç Osman 14 yaşında iken, amcası Sultan Birinci Mustafa'nın tahttan indirilmesi üzerine Osmanlı tahtına oturdu. Annesi onun yetişmesi için çok titiz davrandı. Sultan Genç Osman iyi bir terbiye ve tahsil gördü. Arapça, Farsça, Latince, Yunanca ve İtalyanca gibi doğu ve batı dillerini klasiklerinden tercüme yapabilecek kadar güzel öğrendi. Genç Osman zeki, enerjik, atılgan, cesur ve gözüpek bir padişahtı.

Sultan Genç Osman, Fatih Sultan Mehmed devrine kadar yapıldığı gibi saray dışından, Şeyhülislam Es'ad Efendinin ve Pertev Paşa'nın kızları ile evlendi. Yavuz Sultan Selim devrinden itibaren padişah saray dışından evlenmediği için bu davranış önemli bir değişiklik oldu. Kendisine planlarını uygulayacak bir sadrazam bulamadı.

Tarihte eşine az rastlanır bir şekilde tahtan indirilerek, Yedikule zindanlarında boğularak öldürülen Sultan Genç Osman, babası Sultan Birinci Ahmed'in Sultanahmet Camii'nin yanındaki türbesine defnedildi. Tahta çıkar çıkmaz devlet erkanı içindeki üst düzey yetkilileri değiştiren, müderris ve kadıların atanma yetkilerini şeyhülislamdan alan Sultan Genç Osman çok yenilikçi bir padişahtı.
İran ilişkileri [değiştir]

Sultan Genç Osman tahta çıktığı sırada Sadrazam Halil Paşa, İran seferindeydi. Osmanlı ordusu Pul-i Şikeste'de yenilmesine rağmen, İranlılar, mukaddes saydıkları Erdebil şehrinin Osmanlılar'ın eline geçme ihtimali üzerine barış istediler. Serav sahrasında, daha önce iki devlet arasında imzalanan Nasuhpaşa antlaşması baz alınarak imzalanan Serav Antlaşması'yla barış tekrar sağlandı. (26 Eylül 1618).

İtalya ve Akdeniz seferi [değiştir]

Halil Paşa komutasındaki Osmanlı donanması 1620 yazında Akdeniz seferine çıktı. İstanbul'dan ayrıldıktan sonra Navarin'e gelen donanma, buradan da kuzeye, Adriyatik'e doğru yöneldi. Dıraç'da iki İtalyan gemisini ele geçirdikten sonra İtalya'ya asker çıkardı ve İspanyollara ait olan liman şehri Manfredonia'yı işgal etti.

Lehistan seferi [değiştir]

Osmanlı Devleti ile Lehistan arasında bir dostluk mevcuttu. Dinyester ırmağı iki ülke arasında sınır oluşturuyordu. Osmanlı-Avusturya savaşlarında Lehistan ilişkileri gerginleştiyse de barış bozulmamıştı. Fakat askeri birliklerin geçimini Lehistan'a yaptığı akınlarla sağlayan Kırım Hanı, barışa aykırı hareket ediyordu. Bunun yanı sıra Lehliler Boğdan işlerine müdahaleden geri kalmadıkları gibi, Boğdan'a ait Hotin kalesini işgal etmişlerdi (1617). Ayrıca Eflak ve Erdel'in içişlerine müdahale etmeye devam ediyorlardı. Bu olaylar üzerine Sultan Genç Osman, kendisine yapılan muhalefetlere rağmen Lehistan seferine karar verdi. Bu arada Özi Beylerbeyi İskender Paşa komutasındaki birlikler, Purut kıyısında bulunan Yaş'ta, Lehlileri bozguna uğratmıştı (20 Eylül 1620).

Sultan Genç Osman, 1621 yılının Nisan ayında Lehistan Seferine çıktı. Lehler yeni ve daha büyük bir ordu meydana getirme çabasındaydılar. Avusturya'dan yardım alarak ordularını takviye ettiler. Osmanlı Ordusu 2 Eylül 1620'de Hotin önlerine geldi. Kale kuşatıldı ve Hotin kalesi önlerinde yapılan meydan savaşında, düşman siperlerinin ele geçirilememesi, askerlerin şevk ve heyecanını oldukça yıprattı. Yeniçerilerin de kendilerini tam olarak savaşa vermemeleri, bu savaşın kesin bir netice ile sonuçlanmamasına yol açtı. Lehistan elçilerinin savaşa kendilerinin neden olduklarını bildirmesi üzerine Hotin Antlaşması yapılarak sefere son verildi (29 Eylül 1621). Antlaşmaya göre Lehler ve Osmanlılar birbirlerinin topraklarına saldırmayacak Lehistan eskiden olduğu gibi Kırım Hanına 40.000 düka altın verecekti.

Yenilik hareketleri [değiştir]

Sultan Genç Osman, Lehistan seferindeki başarısızlığının sebebi olarak askerin gayretsizliğini görüyordu. Askeri alanda bazı yenilikler yapma fikri böylece gelişti. İşe Kapıkulu Ocakları ile başladı. Yaptırdığı sayımda, asker sayısının maaş defterindeki kişi sayısından az olduğunu anlayınca fazladan para vermeyi kesti. Bu durum da, daha önce fazladan gelen paraları kendi ceplerine atan zabitlerin, Sultan Genç Osman'a düşman olmalarına yol açtı.

Sultan Genç Osman; her şeyin farkındaydı, ancak tecrübesiz olması yüzünden istediği yenilikleri yapamıyordu. Anadolu, Mısır ve Suriye askerlerinden oluşacak yeni bir ordu kurmak istiyordu. Aynı zamanda saray, harem ve ilmiye teşkilatlarını yeniden kurmak, yeni kanunlar çıkarmak gibi yenilikçi düşünceleri de vardı. Kapıkulu Ocakları bu durumdan rahatsızdı ve bunu belli etmekten kaçınmıyorlardı. Şeyhülislam Es'ad Efendi'nin başında bulunduğu ilmiye sınıfı ise fikir belirtmiyordu.

Sultan Genç Osman'ın Haleb, Erzurum, Şam ve Mısır beylerbeylerine asker yazdırmak için gizli bir irade gönderdiğinin sarayda adamları olan yeniçeriler tarafından öğrenilmesi, bardağı taşıran son damla oldu. Sultan Genç Osman asker toplamak için Anadolu'ya bizzat kendisi gitmek istiyordu. Bu arada İstanbul'a, Dürzi lider Maanoğlu Fahreddin'in Lübnan'da bir isyan çıkardığı haberi geldi. Sultan Genç Osman bunu bir fırsat bilerek, isyanı bastırmak için Anadolu'ya gideceğini söyledi. Ancak Sadrazam Dilaver Paşa ve Şeyhülislam Es'ad Efendi, koskoca padişahın küçük bir isyan için Anadolu'ya gitmesine gerek olmadığını söyleyerek, Sultan Genç Osman'ın Anadolu'ya geçmesini engellemeye çalıştılar. Başka bir çaresi kalmayan Sultan Genç Osman, hacca gideceğini ilan etti. Daha önce hiçbir padişah hacca gitmemişti. Sadrazam Dilaver Paşa ve Şeyhülislam Es'ad Efendi çok uğraştılarsa da Sultan Genç Osman fikrinde kararlıydı. Padişahın geçeceği güzergah üzerindeki vilayetlerin beylerbeyleri haberdar edildi ve hazırlık yapmaları istendi. Sultan Genç Osman'ın yanında 500 yeniçeri ve sipahi olacak, geri kalan asker İstanbul'un korunması için İstanbul'da kalacaktı. Sadrazam, defterdar, nişancı, rikab ümerası, gedikliler, 40 müteferrika ve 40 divan katibi hac kafilesinde yer alıyordu.

Genç Osman'ın ölümü [değiştir]

Padişah otağının Üsküdar'a kurulacağı günden bir gün önce Yeniçeriler Süleymaniye'de toplandılar. Ayaklanan yeniçeriler saraya girip bazı devlet adamlarını öldürdüler. Yeniçeri ve sipahileri ikna etmek isteyen Sultan Genç Osman, yeniçeri ağalarını merhamete getirmeye çalıştı. Ancak bunda başarılı olamadı. Yerine amcası Sultan Birinci Mustafa ikinci kez tahta çıkarıldı. İsyancılar o an için Sultan Genç Osman'ı öldürülmesini düşünmüyorlardı. Ancak Sultan Genç Osman'ın ne kadar dirayetli bir padişah olduğunu bilen isyanın elebaşları padişahın Yedikule zindanlarına götürülüp orada öldürülmesini istediler. Sultan Genç Osman sekiz tane cellata kahramanca karşı koymasına rağmen boğularak öldürüldü.

Sultan Genç Osman'ın naaşı, ertesi gün Sultanahmet Camii'nde kılınan cenaze namazında sonra Sultan Ahmed Camii'nde babasının türbesine defnedildi. Sultan Genç Osman'ın öldürülmesi Anadolu'da bazı isyanların çıkmasına sebep oldu. Osmanlı halkı padişahın öldürülmesini hiçbir zaman hazmedemedi. Sultan Genç Osman, gençliğinin en güzel günlerinde tahta çıkmış ve hep milletinin iyiliği için çalışmış, azim ve irade sahibi bir padişahtı. Ancak gençliği ve tecrübesizliği kendisine bu hazin sonu hazırladı.
 
A

Anonymous

Guest
Selçuklular :

Selçuklu Türkleri (veya Selçuklular; Farsça Saljükiyan; Arapça Saljük veya el Salajika), Oğuz Türkleri'nin büyük bir koluydu. Selçuklular 11. ve 14. yüzyıllar arasında Orta Asya'nın bir bölümünü ve Orta Doğu'yu yönetti.

Selçuklular, Ortadoğu'da devletler kurmuş bir Türk hanedanıdır. Adı, hanedanın kurucusu Selçuk Bey'den gelir. Selçukluların kurduğu devletler, Büyük Selçuklu Devleti, Anadolu Selçuklu Devleti, Kirman Selçukluları ile Suriye Selçukluları ve Irak Selçukluları devletleri olarak daha sonra beşe ayrılmıştır.Selçuklu Devleti'nin Kuruluşu

Türklerin tarih boyunca kurdukları devletlerden en önemlilerinden birisi Büyük Selçuklu Devleti'dir. Selçuklular 24 Oğuz kabîlesinden Kınık boyuna mensupturlar. Oğuzlar X. yüzyılda Sır-Derya (Seyhun) ile Hazar Denizi'nin doğusu ve Aral Gölü arasındaki bölgede yaşarken Kınık boyu da bunların arasında Sır-Derya suyunun ağzına yakın oturmakta idi. X. yüzyılın başında Oğuz Devleti'nin "Yabgu" unvanı taşıyan bir hükümdâr idâre etmekte idi.

Selçuklu âilesinin atası olan Temir-Yalıg (Demir yaylı) lakablı Dukak (veya Dokak) Oğuz Devleti'nde kuvvetli iş Müslüman olduğu rivâyeti de vardır.
 
A

Anonymous

Guest
Anadolu selçuklulaarında sanat ve mimarlık :


Anadolu Selçukluları'nda Sanat ve mimarlık

Anadolu Selçukluları Devleti’nde edebiyat ve düşüncede büyük gelişmeler oldu. Necmeddin İshak, Muhiddin Arabi, Sadreddin Konevi, Mevlana Celaleddin Rumi ve Yunus Emre gibi bilgin ve yazarlar yetişti. Anadolu Selçukluları ülkenin pek çok yerinde cami, han, kervansaray, imaret, köprü, çeşme ve medreseler yaptırdılar. Beyşehir'deki Eşrefoğlu Camisi (1296), Anadolu Selçuklu mimarisinin özelliklerini taşıyan en önemli örneklerden biridir. Ağaç direkler üzerine kurulan, içi çini mozaik ve ağaç oyma işleriyle süslenen tip camilerin başka örnekleri de vardır. Anadolu Selçuklu sultanları adına yapılan kervansaraylar "Sultan Han" ya da "Han" olarak adlandırılırdı. Bu dönemdeki dinsel yapılar genellikle küçük boyutlarda olmasına karşın, hanlar çok büyük boyutlu yapılardır. Bir bakıma sultanın ihtişamını yansıtırlar. Anadolu Selçuklu mimarisinin günümüze kalan en önemli örnekleri arasında, Konya ve Niğde'deki Alaeddin Camileri, Ankara'daki Aslanhane Camisi, Kayseri'deki Huand Hatun Camisi ve Külliyesi, Afyonkarahisar'daki Ulucami, Erzurum'daki Çifte Minareli Medrese, Sivas'taki Gök Medrese, Buruciye Medresesi ve Çifte Minareli Medrese, Kırşehir'deki Melik Gazi Kümbeti, Tercan'daki Mama Hatun Türbesi, Ahlat'taki Ulu Kümbet ve Çifte Kümbetler ile pek çok yerde buluna hanlar gösterilebilir.
 
A

Anonymous

Guest
Ruanda

Ruanda (Repubulika y'u Rwanda), Orta Afrika'da Büyük Göller Bölgesi'nde yer alan bir ülkedir. nüfusu 8,2 milyondur.Komşuları Burundi, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Uganda ve Tanzanya'dır. Engebeli olan ülkenin adının anlamı "Bin Tepe Ülkesi" demektir (Fransızcası:Pays des Mille Collines).

1994'te meydana gelen ve 9 milyonluk ülkede 1 milyon kadar insanın yaşamını yitirmesine sebep olan (çoğunluğu Tutsi ve diğerleri Hutu olmak üzere) Ruanda Soykırımı ülkenin adının dünyada daha çok duyulmasına yol açtı. Başkenti Kigali'dir. Para birimi Ruanda Frank'ıdır. Doğal kaynak bakımından çok zengin olmaması sebebiyle dünyanın pek de ilgi göstermediği ve 1990'lı yıllarda tarihin en kanlı soykırımlarından birine tanıklık eden Ruanda, hâlâ soykırım sonrası travmayı ve ekonomik sorunları üzerinden atamamıştır.

İlkel tarım yöntemlerine olan bağlılık, artan nüfus ve nüfus yoğunluğu, azalan toprak verimliliği ve değişken iklim koşulları sebebiyle ülke sürekli olarak açlık ve yetersiz beslenme sorunlarıyla boğuşmaktadır.


Tarih [değiştir]

15. asır başlarında bölgede iki etnik unsur vardı: Hutu ve Tutsi. Kuzeyde yaşayan Tutsiler zamanla yönetici sınıf oldular ve Hutuları katı bir feodal yapılanma içine ittiler. Ülkeye ilk gelen Avrupalı John Speke oldu ve 1895'te Ruandalılar Alman Doğu Afrikası'nın bir parçası olarak Alman egemenliğine girdiler. Ancak burada bir Alman hükümeti kurulmadı ve Alman idaresi altında ülkeyi geliştirmek için hiçbir şey yapılmadı.

Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra bölge BM tarafından Belçika mandasına verildi ve Belçika idaresi öncekinden çok daha sert ve kesin olarak Ruanda'ya yerleşti. Belçikalılar Ruanda'da sömürge yönetimini kurumsallaştırmak amacıyla üst sosyal sınıf olan Tutsileri kullandılar. Yeni vergiler ve zorunlu çalışmalar getirildi. Birçok Ruandalı bu kötü koşullardan kurtulmak için ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.
 
Yukarı Alt