A

Anonymous

Guest
Jules Verne :


Jules Gabriel Verne (Jül Gabriel Vern) , Fransız bilim kurgu yazarı (8 Şubat 1828 - 24 Mart 1905).

Fransa'nın Nantes şehrinde doğdu , yazmaya 1850 yılında başladı. İlk yazdığı eserler tiyatro oyunlarıydı. Balonla Beş Hafta adlı romanı ile büyük ün kazandı. Yazar birçok icatı önceden tahmin ettiği için "bilim falcısı" lakabı ile anılır. Denizaltı, uzay yolculuğu gibi onun zamanında olmayan birçok olayı öngördü. İnatçı Keraban adlı romanında Osmanlı İmparatorluğunu ve Türk insanını anlattı. Kitaplarında öngördüğü icatlara genelde onun kullandığı isimler verilmiştir. Jules Verne eserleri, dünyada başka dillere en çok çevrilmiş yazardır. Eserleri 148 dile çevrilmiştir. Jules Verne öldüğünde, ardında yayımlanmamış 6 roman bırakmıştı. Oğlu Michel Verne, yayımcının isteği üzerine, dönemin gereklerine uydurmak için bu kitaplarda çeşitli değişiklikler yaptı. Fakat yapılan hata anlaşılınca, yeniden Jules Verne'nin yazdığı orijinal metinlere dönüş yapıldı ve bu romanlardan Altın Yanardağı ve Wilhelm Storitz'in Esrarı (İthaki Yayınları, 2002) Fransa'da 1995 ve 1996 yıllarında basıldı. Daha sonra Macellanya (En Magellanie) TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları arasında 2002'de basıldı. Güzel Sarı Tuna ile Meteor Avı romanları da TÜBİTAK tarafından yayımlandı. Bu beş romandan önce de Jules Verne öldükten çok kısa süre basılmış bir kitabı daha bulunuyor: Dünyanın Ucundaki Fener (1905).

Eserleri [değiştir]

En çok bilinen eserleri aşağıda sıralanmıştır.

* Balonla Beş Hafta (1863)
* Yirminci Yüzyılda Paris (1863 , ilk kez 1994 yılında yayınlanmıştır)
* Dünyanın Merkezine Yolculuk (1864)
* Aya Yolculuk (1865)
* Kaptan Grant'ın Çocukları (1867-1868)
* ****en Günde Devr-i Âlem (1872)
* Denizler Altında 20,000 Fersah (1873)
* İnatçı Keraban (1882)
* Michael Strogoff (1876)
* İki Yıl Okul Tatili (1886-1887)
* Dünyadan Aya (1865)
* Doktor Ox'un Deneyi
* Dünyanın Ucundaki Fener
* Madenin Esrarı
* Karpatlar Şatosu
* Tuna kıyısına seyehat
* Esrarlı Ada
* Bir Piyango Bileti
* Meteor Avı(1901)
* Altın Yanardağ
* Macellanya
* Gezgin Cambazlar
* Deniz Yılanı
 
A

Anonymous

Guest
Mayalar :

Mayalar, M.Ö 300 M.S 1500 yılları arasında hüküm süren medeniyet.M.Ö 600 dolaylarında yükselişe geçti ve Milat'tan kent devletlerinin çoğunun siyasi kargaşalar sonucunda çöktüğü MS 900'e dek, günümüzde Orta Amerika ve Meksika sınırları içinde kalan geniş bir alana hükmetti.

M.S. 600 - 800 yılları arasındaki Post-Klasik dönem ve sonraki birkaç yüzyıl dünyadaki en önemli sanat eserlerinden bazılarını üretmişlerdir. Fakat hala tam olarak anlaşılamayan bazı sebeplerden dolayı, Maya Uygarlığı çökmüş ve kabile, kentlerini terk etmek zorunda kalmıştır.

Bugün Meksika diğer yerlerdeki Mayalar dağlarda yaşar, 4000 yıl önceki ataları gibi.

Köken ve Tarih [değiştir]

Jeolog - arkeolog James Churchward ve Dr. William Niven göre Mayalarin kökü Mu Kitasina dayanir. Bu görüş bügünkü bilim dünyasinda kabul edilmiyor.

Bu dört Maya yazmasının yer aldığı Popol Vuh ile Maya efsane, kehanet ve tarihinin kaydedildiği Chilam Balam Kitapları. Popol Vuh uzun yıllar gizli tutuldu. Chichicastenango'da (Guatemala) Peder Francisco Ximénez 1702'de metni buldu ve bir kopyasını çıkardı.İspanyolca çevirisini kaleme aldı. Özgün K'iche' metni günümüzde hâlâ kayıp; ama rahibin çıkardığı kopya ve hazırladığı çeviri Şikago'daki Newberry Kütüphanesi'nde bulunuyor.

İspanyollar 1500'lerde Orta Amerika'ya girince, Mayalara ait çok sayıda hiyeroglif yazısını yok ettiler. Mayalar Latin harflerini öğrendikten sonra, eski eserlerden bazılarını bu alfabeyle yazdılar.

Maya dili [değiştir]

Bu dil, eski Mısır dili ve modern Japonca da olduğu gibi kelimeleri ve fikirleri belirten ideogramların ve sesleri belirten fonetik sembollerin bir karışımından oluşmuştur.

Dil uzmanları tarafından ancak dörtte biri çözülebilmiş, yaklaşık 800 hiyeroglif işaret kullanmışlardır. Bugün, günlerin isimleri, aylar, tanrılar, rakamlar, renkler ve pusula yönleri rahatlıkla okunabilmektedir.

Yönetim [değiştir]

Bilimsel ve dini literatürleri ve bilgileri son derece ileri, askeri ve dini liderler olan Kral tarafından yönetiliyorlardı.Yöneticilerin ve çevrelerindeki asillerin altında göreli olarak daha küçük bir uzman zanaatkar grubu bulunmaktaydı.

Bunlardan sonra da kalabalık bir sıradan çiftçiler grubu geliyordu.Yaşamsal gereçler haricinde pek fazla kişisel mala sahip değillerdi. Mısır ve diğer mahsulleri yetiştirmek için basit tarım araçları kullanırlar, bununla beraber toprağın verimliliğini sağlamak amacıyla, tuhaf ve acı verici majik ayinler düzenlenmesi gerektiğine inanırlardı. Bu majik nitelikli ayinler, doğayla barış yapmak adına harikulade süslü ve gösterişli giysileriyle rahipler ve kabile liderleri tarafından yürütülürdü. Maya kabilesi hiyerarşik bir toplumdu. Kanun adamları da köylüler de yerlerini bilirlerdi.

Sosyal hayat [değiştir]

Yazıtlardan, kentlerin, yaşamak için değil dinsel ayinler, özel durumlar ve çalışmalar için yapıldığı anlaşılmaktadır.

Tipik bir Maya ailesi kahvaltida sıcak çukulata, yeterince zengin degillerse haşlanmış mısır ve şeker kamışı yiyorlardı. Atole denilen bir içkileri vardı. Genelde evler tek odal ve çamur sıvalydı. Büyük olasılıkla gün içinde mısır, bezelye, tavşan ve hindi diger yiyecekleri arasındaydı.

Hasat mevsimi erkekler tarlalarda çalışırken, kadınlar evde yemek pişiriyorlardı. Günün sonunda tüm aile evde toplanıyor ve evin reisi küçük bir dini ayinle atalara dua ediyordu. Zamanlarını sadece tarımla geçirmiyorlar, piramitler ve tapınaklar inşaatında çalışıyorlardı. Genelde dügün törenlerine, kutlamalara, astrolojik ve takvimsel çalışmalara katılıyorlardı. Böyle zamanlarda kral kurbanlar kesiyor ve top oyunları düzenliyordu.

Din [değiştir]

Mayalar'ın ve onların devamı niteliğinde olan Aztek ve İnka'lar çok üstün seviyeli dinsel bilgilere sahiptiler. Tek tanrı inancındaki eski Mu Güneş Dinine bağlı bir topluluktular.

Bugün, genellikle Meksika ve Guatemala’da yaşayan yaklaşık 2 milyon Maya Yerlisi vardır. Çoğu çiftçidir. Hemen hepsi Katolik olmakla birlikte, inançları geleneksel Maya dininden çok etkilenmiştir; yağmur ve bereket için putperest ayinler düzenlerler.

Kayıp Şehir [değiştir]

Fransız bilim adamı Dr. Augustus Le Plongeon Maya İmparatorluğu'nun kayıp şehirlerini fotoğraflayan ilk kişi oldu.Arkeolog Le Plengeon'un Kutsal Sırlar Mabedi dediği Yukatan'daki Uxmal Mabedi'nde James Churchward'ın İnsanlığın İlk Dini Diyagramı dediği MU kozmogonik diyagramı bulunmuştur. Bu diyagramda merkezdeki dairenin Güneş'in, Ra'nın ve Tanrı'nın kolektif simgesi olduğu belirtilmektedir.

Bilim ve Sanat [değiştir]

Mayalar'a göre yeryüzünde meydana gelen en önemli değişimlerden biri de eksen açısıyla ilgiliydi. Günümüz bilimsel bulguları Mayalar'ın bu bilgisiyle tam anlamıyla örtüşmüş durumdadır.

Maya yılı her biri 20 günlük 18 aydan oluşuyordu. Ayrıca haab adı verilen 5 ekstra gün daha vardı. 360 günlük periyoda tun deniyordu ve bu periyot, takvimin temelini oluştururdu.

Mayaların 584 gün olarak buldukları Venüs yılı, bugünkü hesaplara göre 583.92 gündür

Mayalar özellikle astronomi, mimarlık, matematik, heykel ve hiyeroglif yazı gibi birçok alanda ilerlemişlerdi.Çok karmaşık bir takvim sistemleri vardı.El sanatlarında da ileriydiler, güzel boyaBir çeşit güneş dinine inanırlardı. Bu din, insan kurban etmek gibi dünya tarihindeki en vahşi uygulamaları barındırıyordu. Çok başarılı takvim hesaplamaları, piramitleri, altın işlemedeki başarıları inceleyenleri hayrete düşürmüştür. Nasıl yok oldukları dahil olmak üzere, pek çok gizem barındırılar.

Mimari [değiştir]

Mayalar ters çatı kemeri Kimmerler tarafından yapılan ve Camdodia'da Ankgkor'da bulunan dirsekli kum taşı kemerlere benzemektedir) güçlü bir kireç harcı ile yapılandırılmışlardır. Bu tip l. Ve 12. yüzyıllar arasında yapılan Maya binalarında görülebilmektedir.Büyük boyutlu yapılar binalar inşaa etmişlerdir.En büyük boyutlu binalar Yucatan'ın en büyük şehri Uxmal'dadır.

Quirirgua yazıtından detay,Maya,Guatemala




Quirirgua monoliti,Maya,Guatemala




Palenk piramidi (Maya,Meksika)
 
A

Anonymous

Guest
Amerikanın Kuruşulu :

Amerika'nın 1492'de keşfinden sonra İspanyollar, Portekizliler, Fransızlar ve İngilizler, bu kıtada toprak sahibi oldular. İngilizler, Amerika'daki topraklarını genişlettikten sonra İngiltere başta olmak üzere çeşitli ülkelerden göçmenler alıp buralara yerleştirerek koloniler kurdular. 18. yüzyıl ortalarında, bu kolonilerin sayısı 13'e yükseldi ve bu Onüç Koloni, ABD'nin temelini oluşturdu.

Amerika kıtası insanlar için yeni olanaklar ve yeni bir hayat sağladı. Daha sonra bu koloni sistemi emperyalizm politikasına dönüştü. İngiliz kolonileri Birleşik Krallık'a endüstri konusunda hizmet ediyordu, İngilizler kolonilerden vergi alıyordu.Koloniler zaman içinde İngiliz devletinden farklı bir kimlik geliştirmeye başladı. Nüfus hızla büyüyor, tarıma dayalı ekonomi gelişiyor, iş adamları ticari ataklarda bulunuyordu.Dinsel yapıda da farklılık vardı. Avrupadan gelenler tutucu bir protestanlık geliştirmişti.

Yönetimleri de İngilizlerden farklıydı.Kolonilerin her birinde (Pensilvanya dışında),iki yasama meclisi bulunuyordu. Kolonileri temsil eden alt meclisin üyeleri mal sahipleri tarafından seçiliyor, Krallığı temsil eden üst meclis üyeleri ise İngiliz Kralı'nın tarafından tayin ediliyordu. Kolonilerde yaşayanlar aynı zamanda mahkemeler kurmuştu ve İngiltere hukuk sistemini uyguluyordu.

1756-1763 yılları arasında İngiltere'nin Avusturya, Fransa ve Rusya ittifakıyla yaptığı savaşlar (Yedi Yıl Savaşları), İngiliz maliyesi üzerinde ciddi bir yük oluşturmuştu.İngiltere mali yükünü gidermek amacıyla yeni vergiler koyması, Amerika'daki kolonilerin tepkisiyle karşılaştı. Koloniler yüksek gelirler ödeyip, karşılığında hiç bir şey almamaktan rahatsızdı. Tütün ihracatına gelen ek vergiyle koloniler, 18. yüzyıl ortalarından beri kazanmaya hazır oldukları bağımsızlık mücadelesini hayatta geçirdiler.Savaşın başlarında George Washington, Thomas Jefferson tarafından kaleme alınan ve özgürlük isteklerini dile getiren Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi'ni yayınladı.

Altı yıl süren savaş sonunda, George Washington komutasındaki koloni güçleri tarafından yenilgiye uğratılan İngiltere geri çekilmiş ve 1783 yılında 13 koloninin bağımsızlığını kabul etmiştir. Bağımsızlıklarını ilan eden koloniler, içişlerinde serbest eyaletlerden oluşan ABD’yi (Amerika Birleşik Devletleri) kurmuşlardır (1787). 1789'da Anayasanın tamamlanıp onaylanmasıyla artık yeni bir ulus doğmuştu.

sadece kuruluşunu aldım kalanlarını farklı bir konuda yapıcam çünkü o cografyasına giriyor .
 
A

Anonymous

Guest
Oscar Ödülleri

Akademi Ödülleri, bilinen adıyla Oskar, dünyada en bilinen film ödülüdür. Yılda bir düzenlenen tören Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi'nde (Academy of Motion Picture Arts and Sciences) 1929'da Los Angeles'da tanındı.

Akademi ödülleri, Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi (AMPAS) tarafından verilir. 2007'den itibaren oy verecek 5830 üyeye sahiptir. 1311 üye sayısı ile oyuncular bu üyelerin yaklaşık %22'lik bir kısmını oluştururlar.

79. Akademi Ödülleri seremonisi Pazar, 25 Şubat 2007'de Hollywood Kodak Tiyatrosu'nda yapıldı.Sunuculuğunu Amerika'lı ünlü talk-show sunucusu Ellen DeGeneres yaptı.80. Akademi Ödülleri seremonisi Pazar, 24 Şubat 2008 olarak belirlendi. Oscar ismi ve Heykelcik [değiştir]

Ödülün orjinal ismi Academy Award of Merit idi. Ödüle neden Oscar dendiğini tam bilinmemekle birlikte hakkında pekçok söylenti vardır. Bir söylentiye göre Bette Davis'in heykelciği ilk kocası Harmon Oscar Nelson ile özdeşleştirmesi sonucunda, başka bir söylentiye göre ise Akademi'nin kütüphanesinde görevli Margaret Herrick'in heykelciği amcası Oscar'a benzetmesi ile ödülün adı Oscar olarak kaldı. Akademi Oscar ismini 1939 yılına kadar resmi olarak kullanmamıştır.

Oscar ödül heykelciğini Metro Goldwyn Mayer'in Sanat Yönetmeni Cedric Gibbons tasarladı. Cedric Gibbon o anda bir film makarası üzerine, elinde haçlı kılıç tutan bir şövalyenin taslağını çizdi. Bu film makarasının beş halkası, Oscar ödüllerinin verildiği beş ana dalı temsil ediyor. George Stanley heykeli son haline getirdi. Heykelcik 34 santim yüksekliğinde, 3,85 kilo ağırlığında ve 24 ayar altınla kaplıdır.

Oscar heykelciğini kazananlar bu ödülü satamazlar. Eğer ödülden kurtulmak istiyorlarsa ancak Akademi'ye 1 dolar karşılığında satabiliyorlar.


Ödül Rekorları [değiştir]

Film Rekorları [değiştir]

* Sadece üç film Big Five olarak adlandırılan En İyi Film,En İyi Yönetmen,En İyi Aktör,En İyi Aktris ve En İyi Senaryo ödüllerinin hepsini birden kazandı. Bu filmler; It Happened One Night (1934), One Flew Over the Cuckoo's Nest (1975), ve The Silence of the Lambs (1991).
* Üç film 11 oscar heykelciği birden almayı başardı. Bunlar; Ben-Hur (1959), Titanic (1997), ve The Lord of the Rings: The Return of the King (2003). The Lord of the Rings: The Return of the King aday gösterildiği tüm dallarda ödül almayı başardı.
* All About Eve (1950) ve Titanic (1997) 14 adaylık ile en çok aday gösterilmiş filmler. Titanic 11 ödül alırken, All About Eve 6 ödüle layık görüldü.
* The Turning Point (1977) ve The Color Purple (1985) filmleri 11 dalda ödüle aday gösterilmelerine rağmen hiç ödül kazanamadı.

Oyuncu Rekorları [değiştir]

* Katharine Hepburn oscar ödülerinde en fazla ödül kazanan oyuncu oldu. Morning Glory (1932/33), Guess Who's Coming To Dinner (1967), The Lion in Winter (1968), ve On Golden Pond (1981) filmlerindeki rolleri ile 4 kez En İyi Aktris ödülü kazandı.
* Meryl Streep ödüle en fazla aday gösterilen isim oldu. 14 kez aday gösterilmekle beraber 2 kere ödülü almayı başardı. En İyi Yardımcı Aktris ödülünü Kramer vs. Kramer (1979) ile ve En İyi Aktris ödülünü Sophie's Choice (1982) filmindeki rolü ile kazandı.
* Peter O'Toole 8 kez En İyi Aktör ödülüne aday gösterilmesine rağmen ödülü hiç kazanamadı.
* Jessica Tandy en yaşlı oscar kazanan oyuncu oldu. , 80 yaşında Driving Miss Daisy (1989) filmindeki rolü ile En İyi Aktris ödülü aldı.
* Gloria Stuart ödüle en yaşlı aday gösterilen isim. 87 yaşında iken Titanic (1997) filmindeki rolü ile En İyi Yardımcı Aktris ödülüne aday gösterildi.
* Justin Henry 8 yaşında iken Kramer vs. Kramer (1979) filmiyle aday gösterildiği En iyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülü ile birlikte Oscar tarihindeki en genç ödüle aday olan isim oldu.
* The Silence of the Lambs (1991) filminde Hannibal Lecter karakterini canlandıran Anthony Hopkins 16-17 dk. kadar ekranda görünmesine rağmen En İyi Aktör ödülünü almayı başardı.


Teknik Dallarda Rekorlar [değiştir]

* Film müziği bestecisi John Williams 45 kere Oscar'a aday gösterildi ve 5 kez ödül aldı.
* Kevin O'Connell 19 kere ödüle aday gösterilmesine rağmen ödülü hiç kazanamadı. Son adaylığı Apocalypto (2006) filmiyle idi.
 
A

Anonymous

Guest
israiL :

İsrail Devleti (İbranice: מדינת ישראל; Medīnat Yisra'el, Arapça:دولة إسرائيل; Dawlat Isrā'īl), Asya ve Afrika kıtalarının kesiştiği yerde bulunan bir devlettir. Coğrafi olarak, Asya kıtasında bulunmaktadır; batısında Akdeniz, kuzeyinde Lübnan ve Suriye, doğusunda Ürdün, güneyinde ise Mısır ve Kızıldeniz ile çevrilidir. Başkenti Kudüs'tür [2].

Uzun ve dar bir şekile sahip olan İsrail, 470 km uzunluğunda olup, en geniş bölgesi yaklaşık 135 km'dir. Sınırları ve ateşkes hatları içerisinde kalan toplam yüzölçümü 27.817 km²'dir. İsrail, yaklaşık 7.000.000'luk nüfusuyla, çeşitli din, kültür ve sosyal geleneklere sahip insanları bir araya getirmiştir. Para birimi Yeni İsrail Şekeli'dir. Tarihi [değiştir]

Yahudiler 19. yüzyılın sonlarında devlet kurma çalışmalarına başladılar. Arz-ı mev’ut (vadedilmiş topraklar) üzerine devlet kurma çalışmaları ilk önce İngiltere’de görülür. 1848’de İngiliz hükumeti bir genelgeyle Filistin’deki konsoloslarını, Yahudilerin himayesine verdi. 1870’te Yahudi faaliyetlerinin merkezi İngiltere’den Rusya’ya geçti. Siyonist hareketlerin başına geçen Theodor Herzl, Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulması için birçok çalışmalarda bulundu. Bunun gayesi bir Yahudi şirketi kurup, vadedilmiş topraklar üzerine müstakil ve üç dört milyon Yahudiye yetecek genişlikte toprak satın almaktı. Herzl, İngiltere gibi güçlü bir devleti arkasına alarak, gayesine ulaşma çabasındaydı. Herzl, Yahudi devletinin ancak, kutsal topraklar üzerinde kurulmasını istediğinden, 1870 yılından itibaren Filistin toprakları üzerinde tarımsal yerleşme merkezleri teşkil etmeye başladılar. 1870-1896 yılları arasında Filistin’de on yedi tarım kolonisi kuruldu.

Herzl, devrin Osmanlı Sultanı İkinci Abdülhamid ile görüşerek, ondan Filistin’de bir Aristokratik Cumhuriyet kurmak için izin istedi ve bazı tekliflerde bulundu. Fakat Sultan Herzl’in talep ve israrlarını kabul etmemiş, hatta kat’i bir lisanla haberleşmeyi kesmiştir.

Birinci Dünya Savaşı sonunda, Ortadoğu’da İngiltere’ye dost bir devlet kalmamıştı. İngiliz menfaatleri, bu bölgede bir dost devletin bulunmasını icab ettiriyordu. Filistin’de kurulacak bir Yahudi devleti bu boşluğu doldurabilecekti. Bundan dolayı 2 Kasım 1917’de İngiltere dışişleri bakanı Arthur Balfour'un girişimiyle Balfour Deklerasyonu, 1917 süreci başlatılmış oldu. Birleşmiş Milletler Cemiyeti de 1920 yılında, Filistin üzerinde İngiliz mandasını tanıdı. Bundan sonra kurulan bir Yahudi bürosu İngiltere nezdinde Yahudi haklarını temsil etmeye başladı. Sultan İkinci Abdülhamid Han'ın kabul etmediği şartlar arasında bulunan bir üniversite 1925 yılında Skopus Dağı'nda kurulmaya başlandı.

Bundan sonraki yıllarda Nazi Almanyası'nın Yahudilere karşı soykırımına girişmeye başlamasıyla Filistin’e büyük bir Yahudi göçü başladı. Filistin’deki Araplar bu göçe karşı koyduklarından İngiltere, Yahudi göçlerinin durdurulmasına karar verdi. Bunun üzerine Sion’a bağlı Askeri Yahudi Teşkilatı Hagana, Filistin’e göç konusunda İngiltere’nin aldığı bu kısıtlayıcı kararı protesto amacıyla silahlı terör eylemlerine girişti.
Birleşmiş Milletler Paylaşım Planı (1947)
Birleşmiş Milletler Paylaşım Planı (1947)

Filistin’e de gizli Yahudi göçleri düzenlemeye başladı. İkinci Dünya Harbinin müttefiklerin galibiyetiyle bitmesinden sonra, Filistin meselesi son safhasına ulaşmıştı. İngiltere daha sonra Amerika’nın yardımını sağladıktan sonra, Filistin meselesini Birleşmiş Milletler'e götürüp, meselenin çözülmesini istedi. Birleşmiş Milletler 1947 Kasımında Filistin’in biri Yahudi öteki Arap olmak üzere iki devlet arasında paylaşılmasına karar verdi. Kudüs şehrine ise Birleşmiş Milletler denetiminde milletlerarası bir bölge statüsü tanındı. Bu çözüm Arapları tatmin etmedi. Filistin iç savaşı başladı.

14 Mayıs 1948’de BM paylaşım planı uyarınca David Ben-Gurion tarafından İsrail Devleti’nin kuruluşu ilan edilmiştir.İsrail'i diplomatik statüde tanıyan ilk ülke Türkiye'dir.24 saat sonra, Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan ve Irak orduları saldırıya geçerek İsrail topraklarına girmişlerdir. Yeni kurulmuş, donanımı yetersiz İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), İsraillilerin "İsrail’in Bağımsızlık Savaşı" olarak adlandırdıkları ve yaklaşık 15 ay süren ve 6000’in üzerinde İsrailli’nin yaşamına malolan (ülkenin o dönemki Musevi nüfusunun takriben yüzde biri) savaşta Arap ordularını geri püskürtmüşlerdir.

1949 yılının ilk aylarında BM nezdinde İsrail ile onunla savaşan Arap ülkelerinin herbiri (o dönemden beri İsrail’le müzakere masasına oturmayı reddeden Irak hariç) arasında doğrudan müzakereler düzenlenmiş ve bunların sonucunda bir ateşkes anlaşması imzalanmıştır. Ateşkes anlaşması uyarınca sahil şeridi, Celile ve tüm Necef İsrail’e, Yehuda ve Samiriye (Batı Şeria) Ürdün’e, Gazze Mısır yönetimine ve Kudüs’ün ise Eski Şehrin de dahil olduğu doğu kısmı Ürdün’e, batısı da İsrail’e bırakılmıştır. İsrail'in Filistinliler ile olan gerginliği ise sürmekte, bu gerginlik Orta Doğu'da istikrarsızlık nedeni olmaya devam etmektedir.

Coğrafya [değiştir]

İsrail, Ortadoğu’da Doğu Akdeniz kıyısındadır. Batısında Akdeniz, kuzeyinde Lübnan ve Suriye, doğusunda Ürdün, güneybatısında Sina Yarımadası ve Gazze vardır. Ülkenin güney bölgesi, Necef Çölünden meydana gelir. Kuzeydoğu kesimi ise Şeria Hendeğine açılır. Güneydoğuda dik yükseltiler vardır.Lut Gölü bu bölgededir. Akdeniz kıyı bölgesinin kuzey bölümü Yafa’dan Karmel Dağına kadar uzanarak, Şaran Ovası adını alır.

Karmel Dağı'nın doğusunda Kişon Irmağı vadisi boyunca uzanan Esdradelon Ovası yer alır. Ova, Taberiye Gölü'ne kadar uzanır. Ürdün Nehri buradan geçerek deniz yüzeyinden 394 m aşağıdaki Lut Gölüne dökülür. Lut Gölü'nün sadece güneybatı sahili İsrail’indir. İsrail’in doğu bölgeleri dağlıktır. Buralar Şamiriye ve Yahudiye tepelerinden Necef Dağı'na kadar uzanır. İsrail’in en yüksek noktası 1208 m’lik Nyron Dağı, TaberiyeGölünün kuzeybatısındadır. Golan Tepeleri de kuzey-doğudadır. Şamiriye ve Yahudiye tepeleri üzerinde Kudüs’ün bulunduğu yaylanın bir kısmı yer alır

İklim [değiştir]

İsrail’de yazlar kurak ve sıcak geçer. Yağmur ancak aralık, ocak ve şubat aylarında yağar. Yıllık ortalama yağış miktarı 1000 mm civarındadır. Yıllık sıcaklık ortalaması yazın 24-32°C arasında, kışın ise 7 ila 16°C arasındadır. Bu ortalama Necef çölünde 38°C’yi aşar.

Kaynaklar [değiştir]

Ülke topraklarının yarıdan fazlasını meydana getiren Necef Çölü, çorak volkanik engebelerle sınırlanmış, geniş bir bozkır ovasıdır. Batı kesiminde kuru yaylalar bulunur. Galilea ve Carmel’in yüksek tepeleri Halep çamları ve meşe ağaçları ile kaplıdır. En tipik bitki örtüsü Akdeniz makileridir. Akdeniz kıyı bölgesi verimli ve yeşilliktir. İsrail’de hızlı bir ağaçlandırma çalışmaları yapılmaktadır. Yabani hayvanlarının soyu gittikçe azalmıştır. Çok çeşitli kuş türleri vardır.

Madenler [değiştir]

İsrail’in en verimli ve değerli maden yatakları, Lut Gölü bölgesinde bulunan potasyum, sodyum, mağnezyum ve tuz kaynaklarıdır. Bakır, kaya fosfatları, manganez, cam toprağı, kaolin, demir cevheri, petrol ve tabii gaz Necef’te bulunur.petrol en çok bulunan madendir.

Semboller [değiştir]

İsrail Devleti'nin bayrağı Musevi dua şalı tallit'in deseninden esinlenilmiştir ve rengi Davud'un Kalkanı'nın (Magen David) rengi olan mavidir.

İsrail Devleti'nin resmi amblemi Yedi Kollu Şamdan'dır (Menora), bu şamdanın şeklini eski çağlardan beri varolduğu bilinen moriah isimli yedi dallı bitkiden aldığı söylenir. İki yanındaki zeytin dalları İsrail'in barış arayışlarını simgelediği iddia edilir. Menora'nın kökeni ve anlamı ile ilgili birçok iddia ortaya atılmıştır.

Siyasi sistem [değiştir]

* Devlet Başkanı - Cumhurbaşkanı (İsrail Cumhurbaşkanı (İbr. Nasi) yedi yılda bir Knesset (Meclis)'in çoğunluğunun oyu ile seçilir. Devlet Başkanı genellikle törensel ve resmi görevleri yerine getirir; ancak af yetkisi gibi yürütme yetkilerine de sahiptir.Başbakanlığa Cumhurbaşkanı tarafından çoğunluğu kazanan partinin lideri seçilir. Hükümete parlamento dışından bakan tayin edilebilmektedir.
* Meclis - Tek Meclis (Parlamento) Knesset: 120 üye
* Seçim Sistemi - Nispi Temsil
* En düşük oy verme yaşı - 18 yaş
* En uzun hükümet dönemi - 4 yıl

Ekonomi [değiştir]

İsrail ekonomisi, tarım, sanayi ve turizme dayalıdır. Başka ülkelerde yaşayan Yahudilerin ve ABD’nin yardımı, ekonomisinin gelişmesine çok büyük katkıda bulunmuştur. Kişi başına düşen milli gelir, dünyanın en zengin ülkelerinden biri olduğunu kanıtlar niteliktedir. Ayrıca başka ülkelerdeki Yahudilerin sahip olduğu büyük firmalarda düzenli olarak İsrail'e para aktarmaktadır. Çeşitli ülkelerdeki Yahudi Lobileri tarafından desteklenmektedir.

Tarım [değiştir]

İsrail tarımının temel birimini kibbutzlar teşkil eder. Kibbutz, bir kollektif üretim teşkilatıdır. Necef Çölü uzun çalışmalardan sonra ekilebilir duruma getirilmiş ve tarımsal üretim artmıştır. Kibbutz, kollektif çiftlikleri biçiminde teşkilatlanmış olmasına rağmen kooperatif şeklinde birimler de vardır. Bu birimlere moşavim denir. Tarım bu teşkilatlar tarafından yapılır. İsrail toplam işgücünün % 6,5’u tarım sektöründe çalışmaktadır. İsrail’de sulama şebekesi çok gelişmiştir. 400.000 hektardan büyük bir alan sulanabilmektedir. Ana tarım bölgesi Eşdraelon’dur. Sahil ovaları da vadiler kadar verimlidir. Yetiştirilen başlıca tarım ürünleri; tahıllar, turunçgiller, şekerpancarı, üzüm ve vişnedir.

Hayvancılık [değiştir]

Otlakların az olması sebebiyle hayvancılık gelişmemiştir. İsrail’de sığır ve koyun yetiştirilir. Son yıllara kadar yasak olan domuz besiciliği önemli boyutta değildir zira Yahudiler domuz yemezler. Bunun yanında kümes hayvanları çoktur. Hayvanlardan elde ettiği ürünler kendi ihtiyacını karşılar. Balıkçılık çok gelişmiş olup, Hint ve Atlas Okyanusu'na çıkardığı gemilerle yapılan avcılık ile yılda 25.000 tondan fazla balık avlanır.

Sanayi [değiştir]

İsrail’de sanayi giderek gelişmektedir. Sanayi devrimi 1958-1965 yılları arasında gerçekleşmiştir. Bu dönemde ülke sanayisi % 142 oranında artış göstermiştir. Potas ve bakır sanayii bunların başlıcalarıdır. Toplam işgücünün % 33.4’ü sanayii alanında çalışmaktadır. Sanayi bölgeleri Tel Aviv ve Hayfa’da toplanmıştır. Gelişen sanayi sektörlerinin başlıcaları; ilaç, optik, elektrik malzemesi, elmas işletmeciliği, silah sanayisidir.

Ticaret [değiştir]

Dış satımının üçte birinden fazlasını elmas sanayii sağlamaktadır. İhraç ettiği malların başında turunçgiller gelmektedir. Bunlar, portakal, muz, narenciye ve üzümdür. Bugün dışarıya uçak ve silah satmakta, fakat ticaret dengesi devamlı açık vermektedir. İthalat özellikle mamül eşya ve sanayide kullanılan hammaddeler üzerinde yoğunlaşmıştır. Ticaretinin büyük bir kısmını ABD, İngiltere ve Almanya ile yapar.

İlgili maddeler [değiştir]

* 2006 İsrail-Lübnan Krizi
* Kudüs Yasası

Referanslar [değiştir]

1. ^ Cumhurbaşkanlığı Köşkü, bakanlıklar ve parlamento (Knesset) Kudüs'tedir. 1980 yılında İsrail Parlamentosu (Knesset) Kudüs Yasası'na dayanarak "Kudüs'ün bütün ve birleşik olarak İsrail'in başkenti" olduğunu ileri sürmüştür. Ancak bu tanım Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmemiştir. Birçok ülke Kudüs'ün uluslararası Corpus Separatum (Bölünmüş Gövde) statüsüne dayanarak İsrail büyükelçiliğini hala Tel Aviv'de tutmaktadır (bkz Resmi CIA Gerçekler Sayfası [[1]]) ve İsrail ile Filistin yönetimi arasındaki görüşmelerin sonuçlanmasını beklemektedir. Kosta Rika ve El Salvador yönetimleri halen Kudüs'te olan büyükelçiliklerini Tel Aviv'e taşıyacaklarını ilan etmişlerdir (Reuters Ajansı 08.25.06, 22:43 ). Filistin yönetimi Doğu Kudüs'ü başkenti yapmak istemektedir.
2. ^ Cumhurbaşkanlığı Köşkü, bakanlıklar ve parlamento (Knesset) Kudüs'tedir. 1980 yılında İsrail Parlamentosu (Knesset) Kudüs Yasası'na dayanarak "Kudüs'ün bütün ve birleşik olarak İsrail'in başkenti" olduğunu ileri sürmüştür. Ancak bu tanım Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmemiştir. Birçok ülke Kudüs'ün uluslararası Corpus Separatum (Bölünmüş Gövde) statüsüne dayanarak İsrail büyükelçiliğini hala Tel Aviv'de tutmaktadır (bkz Resmi CIA Gerçekler Sayfası [[2]]) ve İsrail ile Filistin yönetimi arasındaki görüşmelerin sonuçlanmasını beklemektedir. Kosta Rika ve El Salvador yönetimleri halen Kudüs'te olan büyükelçiliklerini Tel Aviv'e taşıyacaklarını ilan etmişlerdir (Reuters Ajansı 08.25.06, 22:43 ). Filistin yönetimi Doğu Kudüs'ü başkenti yapmak istemektedir
 
A

Anonymous

Guest
Manas Destanı

MANAS Destanı

--- beyit sayısında ihtilafa varılamamış olmakla birlikte 600 bin beyit ile dünyanın en uzun destanıdır ve en önemli destanlar arasındadır. içerdiği detay anlatımlar ile Tarih e tanıklık eder.

Manas Destanı, Kırgızların kahramanlık destanıdır. Kırgız etnik grubu, Çin’de en uzun geçmişe sahip ve en eski azınlık etnik gruplardan biridir ve günümüzde Çin’in kuzeybatısındaki Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi’nde toplu halde yaşamaktadır. Manas Destanı, 9. ve 10. yüzyıllar arasındaki dönemde ortaya çıkmış ve daha sonra Kırgızların halk ozanları tarafından dilden dile aktarılıp bugüne kadar süre gelmiş ve sürekli zenginleştirilmiştir. Bütün Kırgızların zekasının ortak ürünü olan Manas Destanı, Kırgızların koyu milli özelliklerini taşıyan bir şaheserdir. Kırgızlar, Manas Destanı’nın halk ozanlarının ilhamından kaynaklanmadığına, tanrı tarafından öğretildiğine, destanı seslendiren halk ozanlarının genellikle gece gördüğü bir rüyadan sonra aniden milyonlarca mısrayı ezberleyebilir hale geldiğine inanırlar.

  Manas, Kırgızların efsanevi kahramanı ve lideri, aynı zamanda güç, cesaret ve zekanın sembolüdür. Manas Destanı’nda, Manas ailesinin sekiz kuşağının Kırgız halkına liderlik ederek başka milliyetlerin saldırılarına ve eziyetlerine karşı özgürlük ve mutluluk uğruna verdikleri çetin mücadeleler anlatılır. Manas Destanı, sekiz kahramanın her birinin ismini taşıyan toplam sekiz bölümden oluşuyor. “Manas”, “Semetey” “Seytek”, “Hanaym”, “Seyt”, “Asılbeç ve Bikbeç”, “Somblek”, “Çaktay” adı verilen bu sekiz bölüm, bir yandan birbirlerinden bağımsız olarak birer kahramanın hikayesini anlatır, diğer yandan da birbirinin devamı olarak bir bütün oluşturur. 210 binden fazla dizeden oluşan destan, toplam 20 milyon kelime içeriyor.

  Manas Destanı’nın en büyük özelliği, kişi ve ortamların tasvir edilmesinde kendini gösteriyor. Destanda, baş kahraman Manas ve torunlarının yanı sıra özgün kişiliklere sahip 100’den fazla kişi var. Manas’ı destekleyen zeki yaşlılar, Manas’ın silah arkadaşları, acımasız Karmak Han, şerefsiz hainler ve sayısız kötülük işleyen canavarlar, bunların yalnızca bazılarıdır. Destanda onlarca büyük meydan savaşı da anlatılıyor. Savaşlarda kullanılan sayısız silahlar şöyle dursun, kahramanların bindikleri atların renk çeşitleri bile 30’un üzerindedir.

  Bir milliyetin halk destanı olan Manas Destanı’nın yaratıcıları ve anlatıcıları, onbinlerle sayılır. Bu halk sanatçıları, Manasçı olarak adlandırılıyor. Geçen 1000 yıl içinde dünyada hiç kimse, bu destanı başından sonuna kadar anlatamamış, destanın kapsamlı yazılı kaydı da olmamıştı, ta ki Yusuf Mamay tarih sahnesine çıkıncaya kadar.

  Bugün 85 yaşında olan Yusuf Mamay, “Yaşayan Homeros” olarak nitelendiriliyor. Yusuf Mamay, kendisini Manas Destanı’nın taranması, derlenmesi ve seslendirilmesine adadı. Yusuf Mamay, 1940 yılında Manas Destanı’nı üst üste yedi gece seslendirdi, böylece ismini tüm dünyaya duyurdu. 1984-1995 yılları arasındaki dönemde Yusuf Mamay, sekiz bölüm ve 18 ciltten oluşan Manas Destanı’nın tümünü seslendirdi. Onun sayesinde Manas Destanı, Çin’in üç büyük destanı arasında tek kişi tarafından seslendirilen tek destan olma özelliğini taşıyor.

  Manas Destanı’nın Çince baskısı, bir süre önce yayımlandı. Destanın bazı önemli parçaları da İngilizce, Fransızca, Almanca ve Japonca başta olmak üzere birçok yabancı dile çevrildi. Yusuf Mamay, 17 Şubat 2004’te Xinjiang Tianshan Edebiyat ve Sanat Ödülleri’nin ilk “Seçkin Katkı Ödülü”ne layık görüldü.

  Kırgız milliyetinin halk edebiyatının seçkin temsilcisi olan Manas Destanı, Manas’ın ölümsüzlüğüne inanan Kırgızlar arasında büyük etkiye sahip. Manas Destanı’nın Çin ve dünya edebiyatındaki önemli konumu nedeniyle Birleşmiş Milletler, 1995 yılını “Uluslararası Manas Yılı” olarak ilan etmişti.
 
A

Anonymous

Guest
Yıldırım Bayezit

Murad Hüdâvendigâr'in oglu, 4. Osmanli padisahi. Tahta çikar çikmaz Sirbistan bölgesindeki huzursuzluklari, ardindan halka zulüm yapan ve Osmanlilara bas kaldiran Anadolu Beylikleri'nin çikardigi ayaklanmalari bastirdi. Izmir haricinde bütün Bati Anadolu'yu Osmanli idaresine katti.

Yildirim Beyazid, bir kaç kere Itsanbul'u da kusatmis, bu maksatla Anadolu (Güzelce) Hisari'ni yaptirmistir. Fakat her defasinda kusatmayi yarim birakmak zorunda kalmistir.

1396 Nigbolu zaferi tek basina Osmanli'nin, Avrupa devletlerine karsi kazanilan en önemli savaslardan birisidir. Bu zafer Bati dünyasinin yani sira doguda da Osmanli Türk devletinin taninmasina sebep olmustur. Misirdaki Abbasi Halifesi, Yildirim Beyazid'e gönderdigi tebrikte "Sultan-i Iklim-i Rum " diye hitap etmistir. Öte yandan Yildirim'in güneyde Firat boylarina kadar genislettigi fetih hareketi, Bizans'in Istanbul Bogazi ve izmit Körfeszi'ni vurmasi üzerine yarim kaldi ve Yildirim Beyazid Istanbul'a dönerek tekrar kusatti. Ancak bu sefer de doguda Timur tehlikesi basgösterdi. Yildirim'dan öç almak isteyen Beylikler, Timur'a destek verdiler. Nihayet Ankara Çubuk ovasi çetin bir muharebeye sahne oldu. Esir düsen Yildirim, 7 ay sonra bu esarete dayanamayarak 1403'de vefat etti.
 
A

Anonymous

Guest
1. Abdülhamit

Babasi . Üçüncü Ahmed

Annesi . Rabia sermi Sultan

Dogumu : 20 Mart 1725

Vefati . 7 Nisan 1789

Saltanati : 1774 - 1789 (15) sene
pad23.jpg (37170 Byte)

Birinci Abdülhamid Istanbul'da dogdu. Annesi ona kuvvetli bir tahsil yaptirdi. Zamanindaki mevcut tarihlerin,hepsini gözden geçirdi.Hat sanati ile de mesgul oldu. Çok hassas ve nazik bir insandi. Zamaninda bir çok islahat ve imar hareketlerinde bulunmustur.Osmanli Devleti'nin gerilemeye basladigi bir zamanda padisahlik yapmasi onun sahsiyetine gölge düsürmemistir. Tahta çiktiginda geleneklerin disina çikarak cülus bahsisi dagitmadi.Devrindeki bazi mühim hadiseler :1775'de Iran savasi basladi ve 1779'da bitti. Taraflarin kan akitmaktan baska hiç bir menfati olmadi.1787'de Almanya ile savas basladi. Almanlar çok ümitlerle girdikleri bu savasi kaybettiler.

1779'da Aynalikavak Anlasmasi yapildi.1783'de Kirim Hanligi sona erdi.

1787'de Rusya ile yeniden savasa girildi.1788'de Almanya'ya karsi Sebes Zaferi elde edildi. Bu zaferden sonra Birinci Abdülhamid'e Gazi ünvani verildi.Alman harbinde düsen, Özi faciasi meydana geldi ki, bu kaleyi ellerine geçiren AImanlar tek fert birakmadan sivil ve asker bütün halki öldürdüler. 25.000 nüfusu olan Özi halkini tamamen imha ederek ellerine geçirdiler. Birinci Abdülhamid'e bu haber gelince üzüntüsünden felç oldu. Kisa bir zaman sonra da vefat etti. Vefatinda 64 yasini henüz bitirmisti. Cenazesi Bahçekapisindaki türbesine defnedildi. (Allah rahmet eylesin.)

Silsile-i Saadât-i Naksibendiyye'den Semssüddin Habibullah (k.s.) Hazretleri (H. 1195)bu devirde vefat etmistir.

Erkek çocuklari : Dördüncü Mustafa, Ikinci Mahmud, Murad, Nusret, Mehmed, Ahmed, Süleyman.

Kiz çocuklari : Esma,Emine,Rabia Alimsah, Dürrüsehvar,Hibetullah, Fatma, Meliksah.
 
A

Anonymous

Guest
Bolşevik İhtilali

1917 yılının en önemli olaylarından birisi Rusya'da devrim çıkması oldu. Batı Avrupa demokrasilerinden farklı bir yapıya sahip olan Rusya, halâ mutlak bir biçimde yönetiliyordu. Büyük çoğunluğunu fakir köylü nüfusunun oluşturduğu Rusya'da, yüzyılın başında işçiler de önemli bir yer tutuyorlardı.
Çok ağır yaşam koşulları içinde yaşayan bu geniş kitlelerin huzursuzluğu, daha 1905 yılında çıkan ayaklanmayla görüldü. Petersburg ve Moskova'da "İşçi Sovyetleri" kuruldu. Aralık ayı içinde bu ayaklanma, çok sert bir şekilde bastırıldı. Bunun sonunda Çar, Duma'yı açarak bazı özgürlükler tanıdı.
Birinci Dünya Savaşı, Rusya'da büyük bir yokluk ve sefalete yol açtı. Boğazların kapalı oluşu yüzünden dış yardım alamıyordu. 1916-1917 kışı ise çok sert geçmiş, açlık ve yakacak, giyecek bulunamaması, bütün Rusya'yı etkilemişti.
8 Mart 1917'de, Petersburg'da gösteriler başladı. Grevler yaygınlaştı. 12 Mart'ta "İşçilerin ve Askerler'in Sovyeti" kuruldu. Komutanlar da Çar'a, tahttan ayrılmasını öneriyorlardı. 15-16 Mart'ta Çar, tahttan ayrıldı. Devrimci Hükümet kuruldu.
Nisan'da Petersburg'a gelen Lenin, "Ekmek, barış, özgürlük" sloganıyla geniş kitlelerin desteğini sağladı. Devrimci Sosyalistlerden Harbiye Bakanı Kerensky'nin Temmuz'da Alman Cephesi'nde taarruzu başarısızlıkla sonuçlanınca, yeni ayaklanmalar patlak verdi.
Bolşeviklerin lideri Lenin kaçtı ve Trotsky tutuklandı. Hükümet düştü, Kerensky, Başbakan oldu ve 14 Eylül 1917'de de cumhuriyet ilan edildi. Artık ülkenin iç durumu iyice karışmıştı. Hükümet hala savaştan vazgeçmemekle en büyük hatasını yaptı.
Köylülerin ayaklanması ile tüm Rusya karıştı. Bundan yararlanan Bolşevikler (aşırıcılar), ordunun da devrime karışmasından yararlanarak, "Askeri Devrim Komiteleri" kurdular. 7 Kasım 1917'de hükümet darbesi ile Bolşevikler iktidarı ele geçirdiler ve 8 Kasım'da Lenin Petersburg'a geldi.
 
A

Anonymous

Guest
3. Murat

Babasi . Ikinci Selim
Annesi . Nurbânu Sultan

Documu : 4 Temmuz 1546

Vefati . 16 Ocak 1595

Saltanati : 1574 - 1595 (21 ) sene


Üçüncü Murad, orta boylu, degirmi yüzlü,kumral sakalli, elâ gözlü ve beyaz tenli bir padisahti. Çok cömertti, herkese yardim etmeyi severdi.Zamaninda cereyan eden mühim olaylar :Venedik'le anlasma yenilendi. Portekiz'le Vâdisseyl muharebesi yapildi ve Portekizliler kesin bir sekilde maglüb edildi. Ispanya'ya karsi Ingiltere'ye yardimlar yapildi. Lehistan kraIinin tayininde çikan mücadele kazanildi ve 1577'de Lehistan devleti de Osmanlilara tâbi oldu.1511'de Osmanli tabiiyetinde bulunan Kirim Hanligi Rusya'ya harb ilân etti. Moskova'ya kadar ilerleyerek Rusya'yi vergiye bagladi.1578'de Iran'la savaslar basladi. çildir Zaferi elde edildi, Tiflis ve Sirvan fethedildi. Hazar Denizine kadar Osmanli hakimiyetine alindi. Tarihte meshur Tiflis müdafaasi yapildi.Kaledeki bir avuç asker kedi ve köpeklere varincaya kadar yiyerek kaleyi teslim etmediler.27 günde Kars Kalesi yapildi 1583'de Mesâleler Zaferi kazanildi ve Revan fethedildi.

1585'de Tebriz dördüncü defa fethedildi.Gence sehri alindi.1590'da Iran'la sulh yapildi. 1593'de Almanya'ya harb ilân edildi.1594'de Yanikkale fethedildi.

Bu devirde Osmanli topraklarinin genisligi 19.902.000 km. kareye yükseldi. Osmanli Imparatorlugu en genis topraga bu zamanda sahib bulunuyordu.Üçüncü Murad 16 Ocak 1595'de 49 yasinda iken vefat etti. Ayasofya Camii avlusuna gömüldü. (Allah rahmet eylesin.)Besiktas'taki Yahya Efendi Türbesini O yaptirmisti. Fethiye Camiini de kiliseden camiye o çevirmisti.Beyzavi Tefsirine Hâsiye yazan Sinan Efendi (H. 986), Seyh Üftâde Hazretleri (H.989), Ahi Çelebi, Uryani Mehmed Dede ve Sakâik'a zeyl yazan Lütfi Mustafa Efendi, Molla Cami'ye serh yazan Muharrem Efendi, Gülistan'a serh yazan Sam'i Efendi, Vankulu Lügatinin sahibi Mehmed Vani Efendi (H. 1000) bu devirde vefat eden büyüklerdir.

Erkek çocuklari : Üçüncü Mehmed, Selim,Bayezid, Mustafa, Osman, Cihangir, Abdullah,Abdurrahman, Abdullah, Hasan, Ahmed, Yakub, Alemsah, Yusuf, Hüseyin, Korkud, Ali,Ishak, Ömer, Alaüddin, Davud.

Kiz çocuklari : Ayse Sultan, Fatma Sultan, Mihrimah Sultan, Fahriye Sultan.
 
A

Anonymous

Guest
1. Mustafa :


Babasi: Üçüncü Murad
Annesi: Handan Hanim

Dogumu:1592

Vefati: 20 Ocak 1639

Saltanati:1617-1623 (5) Sene


Birinci Mustafa güzel yüzlü seyrek sakalli ,sari benizli ve iri gözlü bir padisah idi.Akli muvazenesi bozuk oldugu halde tahta çikarildi. Fakat saltanati üç ayi henüz geçmisti ki, Seyhülislâmin fetvasi üzerine tahttan indirildi. Yerine Ikinci Osman (Genç Osman) tahta çikti.1622 senesinde yine bir entrika ile tahtan indirilen Genç Osmanin yerine tekrar (Mustafa I) geçti.Yedikule'de sehid edilen Genç Osman'in yerine ikinci defa tahta Cikarildi.Halbuki akli muvazenesi yine yerinde degildi.Zamaninda tarihteki meshur Sultanahmed vakasi meydana geldi. Halktan bir yigit "Sultan Osman'i niçin öldürdünüz?" diye askerlerin üzerine yürüdü. Çesitli manevralarla tam 80 kisinin ölmesine sebep oldu. Bir müddet sonra Kapukulu sipahileri ayaklandi. Genç Osman'i öldürdügü bilinen Davut Pasa idam edildi.Handan Sultan 8 Ocak 1623 tarihinde devlet erkânini toplanarak karar verip aklen yetersiz olan Ikinci 20 Ocak 1639 Mustafa'yi tahttan indirdiler. Seyhülislâm Es'ad Efendi nin, tahttan indirilmesine vermis oldugu

Fetvasinda :Akli dengesi bozuk olanin Hilafeti Caiz olmaz dedi.

Vefatinda 47 yasinda idi.

Çocugu yoktu.
 
A

Anonymous

Guest
4. Mehmet :

Babasi: Sultan I. Ibrahim
Annesi: Turhan Hatice Sultan

Dogumu: 02 Ocak 1642

Ölümü: 06 Ocak 1693

Saltanati: 08 Agustos 1648-1687


HAYATI

Sultan Dördüncü Mehmed 2 Ocak 1642'de istanbul'da dogdu. Babasi Sultan Birinci ibrahim, annesi Turhan Hatice Sultan'dir.

Annesi Rusdur. Sultan Dördüncü Mehmed orta boylu, beyaz tenli ve yanik çehreliydi. Ata çok bindigi için vücudu öne egikti.

Annesi onu çok iyi yetistirdi. iyi bir ilim tahsili gördü. Babasi Sultan ibrahim'in öldürülmesi üzerine 8 Agustos 1648 günü, henüz yedi yasinda iken padisah oldu. Ava ve edebiyata çok merakliydi. Ava olan meraki yüzünden tarihte Avci Mehmed olarak anilir.

Bes vakit namazi cemaatle kilardi. içkiyi siddetle yasaklayip, içki imalathanelerini kapattirdi. Sadrazamligi, Köprülü ailesine vermekle çok isabetli bir karar aldi. Sultan Dördüncü Mehmed zamaninda Osmanli Devleti en genis sinirlarina kavustu.

Hayatinin büyük bir kismi saray entrikalariyla geçti. ikinci Viyana bozgunundan sonra, ordunun ve devlet erkaninin oybirligi ile 8 Kasim 1687 günü tahttan indirildi. Bundan sonraki ömrü, saraydaki bir odada yanina konulan iki cariye ile tam bir hapis hayati seklinde sürdü. 6 Aralik 1693'de Edirne'de vefat etti. Cenazesi istanbul'a gönderildi ve Yeni Cami'deki Türbesine, annesi Turhan Sultanin yanina defnedildi.

Erkek Çocuklari : ikinci Mustafa, Üçüncü Ahmed, Bayezid.

Kiz çocuklari : Hatice Sultan, Safiye Sultan, Ümmü Gülsüm Sultan, Fatma Sultan.

KÖSEM SULTAN'IN ÖLDÜRÜLMESI

Sultan Dördüncü Mehmed, tahta çiktiginda Çanakkale Bogazi Venediklilerin ablukasi altinda bulunuyordu. Saray içindeki çekismeler yeniçeri ve Celali isyanlari devam ediyordu.

Dört padisahin saltanati süresince Kösem Sultan devlet ve harem hakimiyetini ele geçirmisti. Yaptigi entrikalara bir yenisini eklemeye çalisan Kösem Sultan ve yakin çevresi, padisahi zehirleyip yerine sehzade Süleyman'i geçirmeyi planladilar. Ancak Turhan Sultan, durumu son anda haber alip Kösem Sultani bogdurttu (3 Eylül 1651).

TARHUNCU AHMED PASA

Sultan Dördüncü Mehmed döneminde sadrazamliga getirilen Tarhuncu Ahmed Pasa, Girit'i fethetmek, donanmayi yeniden kurmak ve devlet bütçesini düzenlemek için çalismalar yapti. 1652 yilinda sadrazam olan Tarhuncu Ahmed Pasa, bütçeyi denklestirmek için verilen gereksiz hediye ve bahsisleri sinirlandirdi.

Saray harcamalarini azaltmaya çalisan, ilk kez mali yil bütçesini önceden hazirlayan Tarhuncu Ahmed Pasa, çikarlari elden gidenlerin yalan ve dedikodulari sonucu idam edildi (1653). Tarhuncu Ahmed Pasa'nin öldürülmesinden sonra ülkede siyasi istikrar kalmadi.

Yeteneksiz kisiler yönetime hakim oldu. Yeniçeri ve sipahi ayaklanmalari, Celali hareketleri durmadi. Kitlik sonucu köylülerin arazilerini terk etmeleri, sehirlerde nüfus artisina yol açti ve issizlik boy gösterdi.

KÖPRÜLÜLER DEVRI

Sik sik meydana gelen sadrazam degisiklikleri, Osmanli imparatorlugu'ndaki kötü gidise son verilmesine engel oluyordu. Bu siralarda gerek halk, gerekse devletin ileri gelenleri arasinda Köprülü Mehmed Pasa'nin sadrazam olmasi ile bütün islerin düzelecegi yolunda bir inanç dogmustu. Sadrazam olmasi için teklif götürülen Köprülü Mehmed Pasa, bazi sartlar ileri sürdü.

Osmanli tarihinde ilk kez bir kisi sadrazam olmak için bazi sartlar ileri sürüyordu. Saray devlet islerine karismayacak, istedigi atamalari yapacak, hakkinda bir sikayet olursa savunmasi alinmadan bir islem yapilmayacakti. Bu sartlari kabul eden Sultan Dördüncü Mehmed, 15 Eylül 1656 tarihinde Köprülü Mehmed Pasa'yi sadrazamliga getirdi.

Mali konularda bir çok düzenleme yapan Köprülü Mehmed Pasa, ulema arasinda mevcut olan dini tartismayi da sona erdirdi.

Venedikliler tarafindan isgal edilen Limni (15 Kasim 1657), Bozcaada ve imroz geri alindi.

Konotop zaferiyle Rus Ordusu yenilgiye ugratildi (12 Temmuz 1659) ve Erdel Beyi Rakoçi'nin isyani bastirildi (12 Kasim 1659).

Anadolu'da bagimsiz yasamaya baslamis beyler üzerine kuvvetler gönderdi ve istikrari sagladi. Köprülü Mehmed Pasa, Sultan Dördüncü Murad ve Kuyucu Murad Pasa gibi siddet yoluyla, ülkede asayisi saglamaya çalisti. Bes yillik sadrazamligi sirasinda 35.000 kisiyi öldürttügü söylenir.

Sadrazam Köprülü Mehmed Pasa'nin 30 Ekim 1661 tarihinde vefati üzerine, oglu Köprülü Fazil Ahmed Pasa sadrazamliga tayin edildi.

Bu sirada Erdel Beyligi yüzünden Osmanli-Avusturya savaslari devam ediyordu. Köprülü Fazil Ahmed Pasa, Avusturya üzerine sefere çikti. Uyvar (24 Eylül 1663), Novigrad (4 Kasim 1663) kalelerinin fethedilmesi üzerine Avusturya baris istedi.

Yapilan Vasvar antlasmasiyla (10 Agustos 1664), Erdel Beyligi Osmanli Devleti'ne bagli kalacak, Uyvar ve Novigrad kaleleri Osmanlilara birakilacak ve Avusturya savas tazminati verecekti.

Venediklilerin Girit için vergi vermeyi teklif etmesini kabul etmeyen Köprülü Fazil Ahmed Pasa, donanmayla sefere çikti. Selanik limanlarindan Girit adasina silah ve cephane nakledildi. Benefse üzerinden Girit'e gelip, Hanya'dan karaya çikan Köprülü Fazil Ahmed Pasa, Kandiye kalesini kusatti. Yirmi alti ay süren bir kusatmadan ve siddetli çarpismalardan sonra, Kandiye 5 Eylül 1669'da teslim olunca Girit'in fethi tamamlandi.

BUÇAS ANTLASMASI

Hotin antlasmasindan sonra, Lehistan ve Osmanli Devleti arasinda elli yil süren bir baris süreci yasanmisti. Osmanli himayesindeki Ukrayna Kazaklarina saldiran Lehliler, barisi bozdular. Sultan Dördüncü Mehmed ve Köprülü Fazil Ahmed Pasa, Ukrayna kazaklarinin yardim istemesi üzerine, Lehistan seferine çiktilar. Osmanli ordusunun ard arda kazandigi basarilardan sonra, Lehistan baris istedi. imzalanan Bucas antlasmasiyla (18 Ekim 1672), Podolya Osmanlilara geçti. Lehistan Kirim Hanina vergi ödemeye devam edecekti. Ayrica Lehistan her yil Osmanli Devleti'ne 22.000 altin ödemeyi kabul ediyordu.

Lehistan meclisinin, bu antlasmadaki para maddesini kabul etmemesi üzerine, 4 yil süren ikinci Lehistan seferine çikildi. Bazi kalelerin fethedilmesi üzerine, Lehistan elçisi, Podolya ve Ukrayna'nin iadesi sartiyla antlasma istediyse de bu kabul edilmedi. Bu arada Köprülü Fazil Ahmed Pasa'nin hastalanmasi üzerine, 1675 yilinda Lehistan serdarligina ibrahim Pasa tayin edildi. Sultan Dördüncü Mehmed, Köprülü Fazil Ahmed Pasa ile birlikte Edirne'ye döndü.

Ibrahim Pasa, kisa sürede 48 kale ve palangayi fethedince, Lehistan tekrar antlasma istedi. 27 Ekim 1676'da Zarawno'da imzalanan antlasma ile 22.000 altindan vazgeçilmek sartiyla, daha önce Köprülü Fazil Ahmed Pasa tarafindan imzalan Buças antlasmasinin maddeleri aynen kabul edildi. Sadrazam Köprülü Fazil Ahmed Pasa antlasmanin imzalandigi haberini aldiktan bir süre sonra 3 Kasim 1676 tarihinde vefat etti.

II. VIYANA KUSATMASI

Köprülü Fazil Ahmed Pasa'nin vefati üzerine, 5 Kasim 1676 tarihinde Merzifonlu Kara Mustafa Pasa sadrazamliga getirildi. Rusya seferinin, yapilan baris antlasmasiyla bitmesinden sonra, Macaristan'da Avusturya'ya karsi isyan edip tekrar Osmanli Devleti himayesini isteyen Tökeli imre (Emeric Thökely), Merzifonlu Kara Mustafa Pasa tarafindan Orta Macaristan Krali ilan edildi.

Macarlarin lideri konumuna gelen Tökeli imre, Avusturya krali I. Leopold'a karsi direnise geçti. Tökeli'nin Osmanlilardan yardim istemesi üzerine, bunu firsat bilen Merzifonlu Kara Mustafa Pasa Viyana'yi kusatti(14 Temmuz 1683).

60 gün süren kusatma sirasinda Viyana'ya 18 büyük yürüyüs gerçeklestirildi. Ancak büyük ve son saldiri için Merzifonlu Kara Mustafa Pasa sürekli bekliyordu. Bu arada Papanin çagrisi üzerine Lehistan Krali Jan Sobiyeski Viyana'nin yardimina yetisti.

Düsmana 80 bin kisilik ordusuyla büyük moral ve güç kazandiran Lehistan Kralinin gelmesiyle, Osmanli Ordusu iki ordu arasinda sikisti. Kirim kuvvetlerinin yeterli gayreti ve mücadeleyi göstermemesi üzerine, Osmanli ordusu dagildi ve büyük bir bozguna ugradi; ordu hizli ve düzensiz sekilde Belgrad'a dogru geri çekildi.

Ikinci Viyana Kusatmasi'ndaki basarisizlik Sultan Dördüncü Mehmed'in Merzifonlu Kara Mustafa Pasaya olan güvenini sarsmadiysa da, düsmanlari sadrazami basarisizligin tek sorumlusu olarak gösterdiler. Merzifonlu Kara Mustafa Pasa Belgrad'da idam edildi. Yerine Kara ibrahim Pasa sadrazamliga getirildi.

Viyana önlerinde bozguna ugrayan Osmanli Ordusu geri çekilince düsman kuvvetleri Macaristan girdi. Sirasiyla Visgrad (18 Haziran 1684), Uyvar (19 Agustos 1685), Budin (2 Eylül 1686) kaleleri Avusturyalilarin eline geçti. Diger taraftan Venedik, Avusturya ile anlasarak Osmanli Devleti'ne karsi cephe açti ve adalarin bazilarini ele geçirdi. Venedik Yunanistan'da Patras, Korent, inebahti, Mizistre gibi önemli kalelere ve son olarak Atina'yi ele geçirdi (25 Eylül 1687).

Ikinci Viyana Kusatmasi'nin Osmanli tarihinde önemi büyüktür. simdiye kadar bu denli büyük bir yenilgiye ugramayan Osmanli Devleti artik gerilemeye basliyordu. ikinci Viyana Kusatmasi'ndan sonra Avrupa Devletleri Türkleri Avrupa'dan çikarma umuduna kapilip kutsal ittifaki kurdular.

Avusturya ve Venedik'e karsi alinan maglubiyetler ve önemli kalelerin kaybedilmesi Osmanli Devleti'nde büyük yanki uyandirmisti.

Ordu da isyanlar basladi. Askerler basarisizliginin sebebi olarak Sultan Dördüncü Mehmed'i suçluyorlardi. Askerlerin istegi ile sadrazam olan Siyavus Pasa, bütün devlet adamlarinin hazir bulundugu bir toplantida Sultan Dördüncü Mehmed'in tahttan indirilerek yerine sehzade Süleyman'in tahta geçirilmesine dair bir karar aldi. Sultan Dördüncü Mehmed 8 Kasim 1687 tarihinde tahttan indirildi.

MIMARI ESERLER

Sultan Dördüncü Mehmed, 39 yil gibi uzun sayilabilecek bir süre Osmanli tahtinda kaldi. Osmanli Devleti'nin en genis sinirlarina ulastigi bu devir boyunca mimari alanda da bir çok faaliyet gerçeklestirildi. 60 yil önce yarim kalan Yeni Camii ve Külliyesi tamamlandi.

1658-60 yillari arasinda Rumeli ve Anadolu hisarlari tamir edildi.

Misir Çarsisi,

Hünkar Kasri,

Divanyolu Köprülü Külliyesi,

Safranbolu Köprülü Mehmed Pasa Camii,

Vezirköprü Fazil Ahmed Pasa Külliyesi,

incesu Merzifonlu Kara Mustafa Pasa Camii ve

Kervansarayi insa edildi.
 
A

Anonymous

Guest
Silkroad Uniquelerinden Cerberusun (Kerberos ) Mitolojisi :

Yunan mitolojisinde, Hades'in yönettiği, ölülerin bulunduğu yeraltının kapısında bekçilik yapan üç başlı köpek (Hesiode'a göre 50, Horace'a göre ise 100 başı vardı). Kuyruğu bir yılan olan ve sırtında sayısız yılanbaşı bulunan , ısırıkları zehirli bu köpek Herakles'ün 12 görevi arasında yer alır. Kerberos Yunanca 'çukur (çok derinlerdeki, şeytani çukur) iblisi' demektir. Yarı kadın yarı yılan Ekhidna ile dev Typhon'un oğlu olan Kerberos'un kardeşi Orthros 'tur. Dev zincirlerle bağlı olan bu köpeğin görevi yer altına giren ölülerin tekrar yeryüzüne çıkmalarını önlemektir. Sadece üç kere yenilmiştir:

* Son görevi Kerberos'u yakalamak olan Herakles tarafından yakalanarak.,
* Müzik yeteneğini kullanan Orpheus tarafından uyutularak,
* Lethe ırmağındaki su yardımıyla Hermes tarafından uyutularak,
* Roma mitolojisinde, ilaçlı keklerle Aineias tarafından uyutularak,
* Yine bir Roma masalında, ilaçlı keklerle Psykhe tarafından uyutularak.

Kerberos özellikle kapıların, eşiklerin ve sınırların bekçisi olmanın arketipi olmuştur. Orta Çağdan günümüze kurgu yapıtlarda sıkça bu özelliğiyle yer almıştır (Dante'nin İlahi Komedya'sında ve Fluffy olarak J. K. Rowling'in Harry Potter ve Felsefe Taşı adlı kitabında.) Ayrıca günümüzde güvenlik ve savaş alanında da kullanılmaktadır (MIT tarafından geliştirilen Kerberos protokolü gibi.)
 
A

Anonymous

Guest
İşte Arşivlik 36 Padişahın Bilgileri :


Adı : Osman Gazi
Doğum tarihi : 1258
Doğum yeri : Söğüt
Babası : Ertuğrul
Annesi : Türk
Aşiret olduğu tarih : 1281
Uç reisi olduğu tarih : 1299
Saltanatının sonu : 1326
Tahttan ayrılma sebebi : Oğlu Orhan lehine feragat-ölüm (?)
Saltanatının süresi : 27 yıl
Ölüm tarihi : 1326
Ölüm sebebi : Felç (?)-nikris (gut)
Öldüğü yer : Söğüt-Bursa (?)
Gömülü olduğu yer : Bursa, Hisar içinde Osmaniye meydanında Gümüşlü Kümbet'te.
Devri : Kuruluş devri

Dönemin olayları

Osman Gazi, bağımsızlığını ilân ederek Osmanlı Beyliğini kurdu.-1299



Yenişehir kalesi fethedildi ve komuta merkezi buraya taşındı.-1301



Koyunhisar Savaşı: Osman Bey, Gemlik’in güneyindeki Koyunhisar’da (Baphaon) yapılan savaşta Bizans ve müttefiklerinden oluşan orduyu bozguna uğrattı.-1302



Dinbaz zaferi: Kestel ve Ulubat kaleleri fethedildi.-1306



İznik kuşatması başladı.-1307



Ulubat gölü üzerindeki Alyos adası, Aygut Alp’in oğlu Kara Ali tarafından barış yoluyla teslim alındı.-1308



İznik-İzmit yolu üzerinde yer alan İznik’in ileri karakollarından Karahisar (Trikokiya) fethedildi.-1308



Osman Gazi’nin sadık dostu Harmankaya Tekfuru Köse Mihal, İslâm dinini kabul etti; kalesi ve adamlarıyla Osmanlılara katıldı.-1313



Lefke (Osmaneli), Mekece, Akhisar, Geyve ve gölpınarı yakınındaki Leblebici (Löblüce) kaleleri fethedildi.-1314



Bursa kuşatması başladı.-1314



Orhan Bey ve Nilüfer Hatun’un büyük oğlu, geleceğin Rumeli Fatihi Şehzade Süleyman dünyaya geldi.-1316



Osman Gazi’nin rahatsızlığı nedeniyle oğlu Orhan Bey yönetimi ele aldı.-1320



Orhan Bey, Mudanya’yı fethetti.-1321



Küçük bir Türk Beyliği olan Umur-Han Beyliği elindeki Akyazı fethedildi.-1324



İzmit yakınlarındaki Karamürsel, Kara Mürsel Bey tarafından fethedildi.-1324



Bursa’nın ele geçirilmesini engelleyen önemli kalelerden Orhaneli (Atranos)ele geçirildi.-1325



Şeyh Edebâli öldü.-1326



Orhan Bey’in ikinci oğlu Murat Hüdavendigâr doğdu.-1326



On yılı aşkın bir süredir kuşatılan Bursa fethedildi (6 Nisan).-1326



Osmanlı Devleti’nin kurucusu ve birinci hükümdarı Osman Gazi öldü.-1326


_________

Adı : Orhan Gazi
Doğum tarihi : 1288
Doğum yeri : Söğüt/Bilecik
Babası : I.Osman
Annesi : Mal Hatun (Türk)
Tahta çıktığı tarih : 1326
Tahta çıktığında yaşı : 38
Saltanatının sonu : 1362
Tahttan ayrılma sebebi : Ölüm
Saltanatının süresi : 36 yıl
Ölüm tarihi : 1362
Ölüm sebebi : Depresyon-nikris (gut)
Öldüğü yer : Bursa
Gömülü olduğu yer : Bursa, Hisar içinde Osmaniye meydanında Gümüşlü Kümbet yanındaki türbesinde.
Valilikleri : Sultanönü
Devri : Kuruluş devri

Dönemin olayları

2. Osmanlı Padişahı Orhan Bey tahta çıktı.-1326



İstanbul Kartal yakınlarındaki Samandıra (Semendire) ve Aydos fethedildi.-1326



Orhan Gazi adına akçe, gümüş sikke olarak basıldı.-1327



Pelekanon Savaşı: Osmanlılara karşı harekete geçen Bizans İmparatoru Andronikos kumandasındaki Bizans kuvvetleri Pelekanon’da (bugünkü Darıca ve Eskihisar arası) Osmanlı ordusuna yenildi.-1329



Uzun süre kuşatma altında olan ve Bizans’tan yardım alma umudu kalmayan İznik (Nikea) Osmanlı kuvvetlerine teslim oldu.-1329



Osmanlılar tarafından ele geçirilen İznik’teki Büyük Kilise (Ayasofya), camiye dönüştürüldü.-1329



Tasavvuf şairi Âşık Paşa, Kırşehir’de öldü.-1332



Taraklı, Mudurnu ve Göynük Türk kasabaları, küçük derebeylerin elinden alınarak Osmanlı topraklarına katıldı.-1333



Gemlik fethedildi.-1334



İznik’te Orhan Bey tarafından yaptırılan Hacı Özbek Camii’nin yapımı tamamlandı.-1334



İzmit, Hereke, Yalova ve Armutlu çevresi fethedildi.-1337



Karesi Beyliği üzerine yapılan seferde Balıkesir, Manyas, Edincik, Kapıdağ ve çevresi Osmanlı topraklarına katıldı.-1345



Orhan Bey, Bizans İmparatoru VI. Kantakuzenos’un kızı Theodora ile evlendi.-1346



Orhan Gazi ile kayınpederi İmparator VI. Kantakuzenos, Üsküdar’da bir görüşme yaptı. Bu buluşmada imparator, kendisini batıdan tehdit eden Sırp kralına karşı Türklerden 20.000 kişilik bir yardım sağladı. Türklerde, Rumeli topraklarına geçme fikri bu tarihten sonra yerleşti.-1347



Kadıköy ve Üsküdar fethedildi.-1352



Gerede Türk beyliği toprakları Osmanlı ülkesine bağlandı.-1352



Bolayır yakınlarındaki Çimpe Kalesi, Orhan Bey’den yardım isteyen Kantakuzenos tarafından Osmanlılara askerî bir üs olarak verildi. Orhan Gazi’nin büyük oğlu Şehzade Süleyman Paşa büyük bir orduyla Çanakkale Boğazı’ndan Rumeli’ye geçti. Böylece Balkan fetihlerine başlanmış oldu.-1353



Orhan Bey’in oğlu Süleyman Paşa, Ankara’yı zaptetti.-1354



Rumeli’ye geçen Türkler ilk hamlede Gelibolu, Bolayır, Tekirdağ, Keşan ve Malkara’yı ele geçirdi. Orhan Bey’in oğlu Süleyman Paşa, avlanırken bir kaza sonucu öldü.-1358



Mevlevilîkle ilgili Menakıbu’l-Arifin adlı eseriyle tanınan mutasavvıf-bilgin Ahmet Eflâkî, Konya’da öldü.-1360



Osmanlı Devleti’nin ikinci padişahı ve Osmanlı devlet teşkilâtının kurucusu Orhan Bey öldü.Ölüm tarihi bazı tarihçilerce 1360 yılı olarak belirtilirse de yapılan son araştırmalar 1362’de öldüğünü ortaya koymuştur.-1362

_____________

Adı : Murad Hüdavendigar
Doğum tarihi : 1326
Doğum yeri : Bursa
Babası : Orhan
Annesi : Nilüfer Hatun (Rum)
Tahta çıktığı tarih : 1362
Tahta çıktığında yaşı : 36
Saltanatının sonu : 1389
Tahttan ayrılma sebebi : Ölüm
Saltanatının süresi : 27 yıl
Ölüm tarihi : 1389
Ölüm sebebi : Şehit edildi
Öldüğü yer : Kosova
Gömülü olduğu yer : Bursa, Çekirge, I. Murat Camii ve imareti karşısındaki türbesinde (iç uzuvları, şehit edildiği yerde gömülüdür:Meşhed-i Hüdavendigâr).
Valilikleri : İzmit (1329), Sultanönü (1330), Bursa, Gelibolu (1359)
Devri : Kuruluş devri

Dönemin olayları

3.Osmanlı Padişahı I.Murat tahta geçti.Babası Orhan Bey’in sağlığında ağabeyi Süleyman Paşa ile birlikte Trakya’nın fethinde görev alan I.Murat,Bursa’ya giderek idareyi ele aldı.-1362



I.Murat,Karamanoğullarının teşvikiyle isyan edip Ankara’yı ele geçiren Ahiler üzerine yürüyerek Ankara’yı geri aldı.-1362



Rumeli’ye geçen I.Murat,Bizanslılar tarafından geri alınan Çorlu ve çevresini ikinci kez ele geçirdi.-1362



“Pencik Kanunu” ile Yeniçeri Ocağı’nın temeli atıldı.-1362



Babaeski ve Pınarhisar arasındaki Sazlıdere bölgesinde Rum ve Bulgar kuvvetleriyle yapılan meydan savaşı sonunda Edirne zaptedildi.-1363



İpsala,Dedeağaç,Dimetoka,Lüleburgaz,Pınarhisar ve Babaeski fethedildi.-1363



Bursa’daki Hüdavendigâr Camii adıyla anılan I.Murat Camii’nin yapımı tamamlandı.-1363



Filibe,Lala Şahin Paşa kuvvetlerince ele geçirildi.-1364



Gümülcine ve çevresi Evrenos Bey tarafından fethedildi.-1364



Sırpsındığı Savaşı.-1364



Korsan gemileriyle Osmanlıları tehdit eden Katalanların elindeki Biga fethedildi.-1365



Devlet merkezi,Bursa’dan Edirne’ye nakledildi.-1365



Bulgarların elindeki Yanbolu (Diampolis),Kızılağaç ve İhtiman fethedildi.-1367



Hayrabolu,Vize ve Kırkkilise (Kırklareli) fethedildi.-1369



Bulgar Kralı Yuvan Şişman ve Makedonya Sırp kuvvetleriyle savaşan Lala Şahin Paşa,Sofya’nın güneyindeki Samakov’u fethetti.-1371



Çirmen Savaşı.-1372



Köstendil kuşatıldı.Sırp kralı,Osmanlı devletine vergi ve savaşlarda yardımcı kuvvet vermeyi kabul etti.-1372



Vizeyi almaya çalışan Bizans İmparatoru üzerine yürüyen Osmanlılar İnceğiz,Çatalburgaz ve Ferecik kalelerini ele geçirdi.Yenilgiye uğrayan Bizanslılar barış antlaşması istedi.-1373



Rumeli’de savaşa son veren I.Murat tarafından Anadolu’da tımar ve zeamet teşkilatı kuruldu ve bazı askerî ıslahatlar yapıldı.-1376



I.Murat’ın büyük oğlu Şehzade Bayezid(geleceğin Yıldırım Bayezid’i) Germiyanoğlu Süleyman Şah’ın kızı Devlet Hatun’la evlendi.Süleyman Şah,kızının çeyizi olarak Kütahya,Simav ve Tavşanlı’yı Osmanlılara bıraktı.-1378



Sadrazam Çandarlı Halil Hayrettin Paşa tarafından İznik’te yaptırılan Yeşil Cami inşaatına başlandı. Mimar Hacı Musa’ya yaptırılan ve asıl adı Halil Hayrettin Paşa Camii olan bu eser, minaresindeki yeşil çinileri yüzünden Yeşil Camii adı ile tanındı.-1378



Arnavutluk’ta İştip fethedildi.-1380



Manastır ve Pirlepe, Timurtaş Paşa kuvvetlerince fethedildi.-1382



Uzun süredir kuşatma altında olan Sofya teslim olarak Osmanlı ülkesine katıldı.-1385



Arnavutluk’taki Ohri, Çandarlı Halil Paşa ve Evrenos Bey tarafından fethedildi.-1385



Niş, Yahşi Bey komutasındaki Osmanlı kuvvetlerince fethedildi.-1386



Karaman tahtına oturan Alâeddin Ali Bey’in Osmanlı topraklarına saldırısı üzerine Osmanlı-Karaman savaşı başladı. Konya önlerine kadar gelen I. Murat, Karamanlıların sulh teklifini kabul ederek geri çekildi.-1386



Vezir Çandarlı Halil Paşa öldü, yerine oğlu Çandarlı Ali Paşa getirildi.-1387



Osmanlı hâkimiyetini kabul etmiş bulunan Sırp Kralı Lazar’la Boşnak, Hırvat ve Arnavut prensleri, Türklere karşı birleşerek harekete geçtiler. Akıncı kumandanlarından Şahin paşa kumandasındaki Türk kuvvetleri Ploşnik’te pusuya düşürüldü.-1387



Balkanlar’daki ittifakı önlemek üzere harekete geçen I. Murat ve Çandarlı Ali Paşa idaresindeki Osmanlı ordusu, Bulgaristan’ın önemli kentlerinden Tırnova’yı zaptetti. Kayıtsız şartsız teslim olan Bulgaristan Kralı Yuvan Şişman affedilerek vergiye bağlandı.-1388



I. Kosova Savaşı.-1389


_________

Adı : Yıldırım Bayezid
Doğum tarihi : 1360
Doğum yeri : Edirne
Babası : I. Murat
Annesi : Gülçiçek Hatun (Rum)
Tahta çıktığı tarih : Haziran 1389
Tahta çıktığında yaşı : 29
Saltanatının sonu : 28 Temmuz 1402
Tahttan ayrılma sebebi : Tutsaklık
Saltanatının süresi : 13 yıl 1 ay
Ölüm tarihi : 9 Mart 1403
Ölüm sebebi : İntihar
Öldüğü yer : Akşehir
Gömülü olduğu yer : Bursa, Yıldırım Bayezid Camii yanındaki türbesinde.
Devri : Kuruluş devri

Dönemin olayları

Şehzade Yıldırım Bayezid (I. Bayezid), devlet erkânı tarafından savaş meydanında Osmanlı hükümdarı ilân edildi.-1389



Yıldırım Bayezid’in ağabey’i Şehzade Yakup, bir saltanat kavgasını önlemek amacıyla Kosova’da idam edildi.-1389



Yıldırım Bayezid’in en küçük oğlu Çelebi Sultan Mehmet (I. Mehmet) doğdu.-1389



Sırbistan, Osmanlı Devletine bağlandı; Kosova zaferinden sonra Sırp Kralı Lazar’ın oğlu Etiyen (Stefan), Yıldırım Bayezid tarafından Sırbistan tahtına oturtuldu ve dostluk anlaşması imzalandı. Kral Etiyen, kız kardeşini padişaha eş olarak takdim etti.-1389



Bulgaristan ve Bosna toprakları fethedildi.-1389



Yıldırım Bayezid’in ilk Anadolu seferi: Osmanlılara karşı ittifak kuran Saruhan, Aydın, Germiyan, Menteşe, Hamit ve Teke beylikleri, Osmanlı hâkimiyetine alındı.-1390



Anadolu’da tek Bizans kenti olarak kalan Alaşehir fethedildi.-1390



Yıldırım Bayezid, Sırp prensesi Olivera ile evlendi.-1390



Çanakkale’deki Gelibolu kalesi yeniden yapılmaya ve çevreye askerî tesisler kurulmaya başlandı.-1390



İstanbul, Osmanlılar tarafından ilk kez kuşatıldı: Bizans a gözdağı vermek için yapılan ve yedi ay süren kuşatma sonunda Bizanslılardan bazı imtiyazlar elde edildi.-1391



Mora yarımadası ve Macaristan çevrelerine çeşitli akınlar yapıldı.-1391



Karaman seferi.-1391



Bizans İmparatoru V.Yuanis’in ölümü üzerine,Yıldırım Bayezid’in elinde rehine olarak bulunan oğlu II.Manuel Paleologos,Bursa’dan İstanbul’a kaçarak Bizans tahtına oturdu.-1391



Kastamonu beyliği fethedildi.-1392



Merkezi Sinop olan Candaroğulları Beyliği,Osmanlı hakimiyeti altına girdi.-1392



Antalya alınarak Hamitoğulları Beyliği’ne son verildi.-1392



Bulgaristan topraklarına hücum eden Macarlar,Niğbolu ve çevresini ele geçirdi.Yıldırım Bayezid’in buraya büyük bir kuvvet göndermesi üzerine Sigismund yönetimindeki Macarlar her şeyi bırakarak kaçtı.-1392



Yıldırım Bayezid komutasındaki Osmanlı ordusu ile Sivas yöresini elinde tutan Kadı Burhanettin komutasındaki ordu arasında Çorum yakınlarında yapılan savaşta Osmanlı ordusu yenildi. Yıldırım Bayezid’in oğlu Ertuğrul çatışmada öldü.-1392



Arnavutluk’taki İşkodra kenti işgal edildi.-1392



Şehzade Çelebi Mehmet komutasındaki Osmanlı kuvvetleri Amasya’yı işgal etti.-1393



Türklerin egemenliği altındaki Bulgar krallığının başkenti olan Tırnova kalesi ele geçirildi. Böylece siyasi anlamda devam eden Bulgar krallığı tümüyle kaldırılarak Bulgaristan’ın tamamı ele geçirildi.-1393



İstanbul kuşatması sırasında Bizanslılara yardım eden Avrupa ülkeleri gemilerinin Selânik’te demirlemesi üzerine Yıldırım Bayezid, Selânik’i kuşattı. Kuşatma sonunda Selânik ele geçirildi.-1394



Selânik’ten sonra Kuzey Yunanistan’daki Yenişehir (Larisa) ve çevresi ele geçirildi.-1394



İşkodra’nın güney bölgelerine hücum eden Osmanlı kuvvetleri, Arnavutluk’taki birçok bölgeyi ele geçirdi.-1394



Yıldırım Bayezid, uzun süre abluka altında tuttuğu İstanbul’u ikinci kez kuşattı. Kış mevsiminin yaklaşması üzerine kuşatmaya son verildi.-1395



Yıldırım Bayezid, Mısır’daki Abbasî halifesine elçiler göndererek kendisine “sultan” unvanının verilmesini istedi.-1395



Niğbolu Zaferi: Niğbolu’da Haçlılarla karşılaşan Yıldırım Bayezid komutasındaki Osmanlı ordusu, Haçlı ordusunu mağlûp etti.-1396



Niğbolu Zaferi üzerine Mısır’daki Abbasî Halifesi I. Mütevekkil tarafından Yıldırım Bayezid’e “Sultan-ı İklim-i Rum” unvanı verildi.-1396



Arnavutluk topraklarına yapılan yeni akınlarda İşkodra çevresi, Kesriye, Draç ve Berat gibi kentler ele geçirildi.-1396



Karadeniz Boğazı girişindeki Şile ele geçirildi.-1396



Boğziçi’nde Göksu deresi ağzında Anadolu Hisarı’nın yapımına başlandı.-1396



İstanbul üçüncü kez kuşatıldı.-1396



Yunanistan üzerine yapılan sefer sonunda Atina ve çevresi ele geçirildi.-1397



Yunanistan topraklarında ilerleyen Osmanlı kuvvetleri, Mora üzerine yaptığı akınlardan üçüncüsünde Argos kalesini ele geçirdi.-1397



Karaman hükümdarı Alâeddin Ali Bey’in yeniden Osmanlı topraklarına saldırması üzerine savaş açan Yıldırım Bayezid, bu savaşı kazandı ve Alâeddin Ali Bey’i idam ettirerek Karamanoğulları topraklarını ele geçirdi.-1397



Karadeniz bölgesindeki Samsun, Ordu, Giresun, Çarşamba, Merzifon ve Havza’daki küçük Türk beylikleri ve ellerindeki topraklar Osmanlı yönetimine girdi.-1398



Sivas ve çevresini egemenliğinde bulunduran Kadı Burhanettin Ahmet, Karayülük diye tanınan Akkoyunlu hükümdarı Kara Osman Bey’le yaptığı savaşta öldürüldü. Yardım isteyen Sivaslıların çağrısı üzerine Akkoyunlu hükümdarını mağlûp eden Osmanlılar, tüm Sivas çevresini ele geçirdi.-1398



Memlûklere ait olan Malatya, Kâhta, Divriği ve Dulkadiroğulları egemenliğindeki Elbistan, Osmanlı kuvvetlerince ele geçirildi. Böylece Osmanlı toprakları, Fırat boylarına kadar yayılmış oldu.-1399



Bizans İmparatoru II. Manuel Paleologos, Türklere karşı yeni bir Haçlı seferi hazırlamak amacıyla İtalya, Fransa ve İngiltere’ye gitti.-1399



Irak ve Azerbaycan’ı işgal ederek Osmanlı Devleti’yle komşu olan Timur ile Yıldırım Bayezid arasında, Timur’dan kaçarak Osmanlılara sığınan hükümdarlar nedeniyle ortaya çıkan anlaşmazlık giderek düşmanlığa dönüştü.-1399



Bursa’da Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılan Ulu Camii inşaatı bitti.-1400



Dördüncü İstanbul kuşatması:Bizans imparatorunun Avrupa ülkelerini yeni bir Haçlı seferi için örgütlemeye çalışması üzerine Yıldırım Bayezid, İstanbul’u dördüncü kez işgal etti.Timur’un Anadolu’ya girmesi üzerine kuşatma kaldırıldı.-1400



Timur’un Anadolu’ya ilk hücumu: Sivas kalesini kuşatan Timur, şehri ele geçirdikten sonra yaptığı katliamda binlerce Osmanlı askerini öldürerek Sivas kalesini yerle bir etti.-1400



Sivas katliamı üzerine, Timur’un himayesindeki Erzincan’a yürüyen Yıldırım Bayezid, Erzincan beyliğini ele geçirdi ve Kemah Kalesi’ni aldı.-1401



Yıldırım Bayezid ile Timur arasında yapılan Ankara Meydan Savaşı’nda Osmanlı ordusunu yenen Timur, Yıldırım Bayezid’i esir aldı.-1402


________

Adı : Çelebi Mehmet
Doğum tarihi : 1379
Doğum yeri : Edirne
Babası : I. Bayezid
Annesi : Devletşah Valide Sultan
Amasya'da hükümdarlığını ilân ettiği tarih : Ağustos, 1402
Amasya ve Bursa'da hükümdarlığını ilân ettiği tarih : 1404 (806)
Edirne'de tahta çıktığı tarih (Fetret devrinin sonu) : 5 Temmuz 1413
Tahta çıktığında yaşı : 26
Saltanatının sonu : 26 Mayıs 1421
Tahttan ayrılma sebebi : Ölüm
Saltanatının süresi : 7 yıl, 11 ay
Ölüm tarihi : 26 Mayıs 1421
Ölüm sebebi : Dizanteri-zehir (?)-felç (?)
Öldüğü yer : Edirne
Gömülü olduğu yer : Bursa, Yeşil türbe
Valilikleri : Amasya (1393-?)
Devri : Fetret devri

Dönemin olayları

Yıldırım Bayezid’in oğullarından Şehzade Süleyman Çelebi Edirne’de; Mehmet Çelebi Amasya’da ve İsa Çelebi Balıkesir ve Bursa yöresinde padişahlığını ilân etti. Böylece Osmanlı toprakları üç hükümetli bir idare altına girmiş oldu.-1402



Timur kuvvetleri, ele geçirdiği Bursa ve İznik’i yağma ederek ateşe verdi ve buradaki halkın büyük bir kısmını kılıçtan geçirdi.-1402



Timur, Osmanlıların ele geçirdiği Anadolu beyliklerinin topraklarını eski sahiplerine ve vârislerine iade etti.-1402



Rodos şövalyelerinin elinde bulunan İzmir kalesi ve limanı Timur tarafından fethedilerek Aydınoğulları’na verildi.-1402



Timur tarafından tutsak edilen Yıldırım Bayezid, Akşehir’de öldü.-1403



Timur ve ordusu, her yeri yağmalayarak ve yakıp yıkarak Anadolu’dan çekildi.-1403



Amasya’da hükümdar olan Yıldırım Bayezid’in küçük oğlu Mehmet Çelebi, yönetimleri Timur tarafından Türkmen beylerine bırakılan Niksar, Tokat, Şarkîkarahisar ve Sivas’ı kendi topraklarına kattı.-1403



Edirne’de hükümdarlığını ilan eden Süleyman Çelebi (Emir Süleyman) ile Bizans İmparatoru Manuel Paleologos arasında İstanbul Antlaşması imzalandı. Buna göre; İstanbul önlerinden Selânik’e kadar uzanan Ege sahil bölgesi ile Varna’ya kadar uzanan Karadeniz sahil bölgesi, Bizans İmparatoru’na bırakıldı. Amasya’da hükümdarlığını ilan etmiş bulunan Mehmet Çelebi, Sivas yöresini ele geçirdikten sonra Bursa, Balıkesir ve çevresini kendi topraklarına kattı.-1403



Mehmet Çelebi, kendisine hücum eden büyük kardeşi İsa Çelebi’yi Ulubat’ta yapılan savaşta mağlûp edip öldürttü.-1405



Saruhan ve çevresi Mehmet Çelebi tarafından ele geçirildi.-1405



Timurlenk öldü.-1405



Edirne’de hükümdarlığını ilan eden Süleyman Çelebi, kuvvetleriyle birlikte Bursa’ya geldi ve şehri ele geçirdi. Bursa’ya sahip olan, ancak ağabeyinin ordusuna karşı koyacak gücü olmayan Mehmet Çelebi, Bursa’yı terk ederek şehri ve hükümdarlığı büyük kardeşi Süleyman çelebi’ye bıraktı.-1406



Süleyman Çelebi’nin sadrazamı Çandarlı Ali Paşa öldü. Babası Çandarlı Hayrettin Paşa’nın 1387’de ölümünden sonra I. Murat, Yıldırım Bayezid ve Fetret Devri’nde Süleyman Çelebi’ye sadrazamlık yapan Çandarlı Ali Paşa, İznik’e gömüldü.-1406



Osmanlı tahtını ele geçirmek için mücadele eden Musa çelebi, Rumeli’ye geçti. Süleyman Çelebi’de bu harekâtı önlemek amacıyla Bursa’da Edirne’ye geldi.-1406



Süleyman Çelebi tarafından Bursa’da inşa ettirilen Yıldırım Bayezid Türbesi’nin yapımı tamamlandı.-1407



Süleyman Çelebi ile Venedik Cumhuriyeti arasında dostluk antlaşması imzalandı. Antlaşmaya göre; Venedik Cumhuriyeti’nin, Arnavutluk sahilindeki topraklarının emniyeti karşılığı olarak Osmanlı padişahına yıllık 1600 duka haraç vermesi kararlaştırıldı.-1408



Dönemin büyük şairi Süleyman Çelebi, Bursa’da, günümüzde de okutulmakta olan dinî edebiyatımızın “Mevlid” manzumesini tamamladı.-1409



Emir Süleyman (Süleyman Çelebi) vefat etti.-1410



Rumeli’de Osmanlı tahtına Musa Çelebi çıktı.-1411



Simavna Kadısı oğlu Şeyh Bedrettin kadıaskerliğe tayin edildi.-1411



Musa Çelebi’nin, Bizans İmparatoru Manuel’e bir elçi göndererek 1402’den beri verilmemiş haraçları istemesi üzerine Bizans ile Emir Süleyman Çelebi zamanında imzalanan antlaşma bozuldu.-1411



Mehmet Çelebi ile Bizans imparatoru arasında ittifak antlaşması imzalandı.İmparator, Mehmet Çelebi kuvvetlerini İstanbul Boğazı’ndan Rumeli’ye geçirmeyi taahhüt etti.-1411



İstanbul’u kuşatan Musa Çelebi, Mehmet Çelebi’nin Rumeli’ye geçmesi üzerine kuşatmayı kaldırdı.-1412



Kardeşini tahtan indirmek üzere Rumeli’ye geçen Mehmet Çelebi kuvvetleriyle Musa Çelebi kuvvetleri, Çamurluova bölgesinde karşılaştı. Yapılan savaşta mağlûp olan Musa Çelebi öldürüldü. Çelebi Mehmet’in yönetimi ele geçirmesiyle 11 yıl süren Fetret Devri sona erdi. Böylece Mehmet Çelebi, Anadolu ve Rumeli’deki bütün Osmanlı topraklarını egemenliği altına aldı.-1413



Divan şairlerinden Ahmedî öldü.-1413



İktidar mücadelesini kazanan Mehmet Çelebi (I. Mehmet), Edirne’de tahta çıktı.-1413



Büyük bir alim olmasına rağmen fikirleri ile Anadolu’daki Türk ve Müslüman camiası için tehlikeli görülen kadıasker Simavnalı Şeyh Bedrettin Mahmut azledildi ve İznik’te sürgün olarak oturmaya mahkûm edildi.-1413



Karamanoğlu Mehmet Bey, Bursa’yı kuşattı. İvaz Paşa tarafından savunulan kenti ele geçiremeyen Karamanoğlu Mehmet Bey, şehrin kenar mahallelerini yıkarak geri çekildi.-1414



Karamanoğlu tarafından kışkırtılan Aydınoğlu Cüneyt Bey isyan etti. Çelebi Sultan Mehmet, üzerine asker gönderince aman dileyip affedildi. Böylece İzmir kenti dışında bütün İzmir ve Aydın bölgesi Osmanlı topraklarına katılmış oldu.-1414



Çelebi Sultan Mehmet, Karaman seferine çıktı. Konya ele geçirildi ve esir düşen Karamanoğlu Mehmet Beyle oğlu Mustafa Bey affedildi. Yapılan antlaşmayla Akşehir ve Ilgın, Karamanoğullarından alınarak Çelebi Sultan Mehmet’in dostu ve müttefiki Germiyanoğlu Yakup Bey’in topraklarına katıldı.-1415



Karamanoğlu Mehmet Bey, Çelebi Mehmet’in Rumeli’de Musa Çelebi ile savaşmasını fırsat bilerek, Osmanlı topraklarına saldırmıştı. Çelebi Mehmet, Rumeli’de duruma hâkim olduktan sonra Anadolu’ya geçti. Cüneytoğullarından İzmir’i aldıktan sonra, Karamanoğulları üzerine yürüdü. Akşehir, Beyşehir ve Seydişehir alındı. Karamanoğlu Mehmet, yaptığı üç savaşı da kaybettikten sonra barış istedi.-1415



Osmanlılarla Venedikliler arasında ilk deniz savaşı: Gelibolu’da yapılan bu savaş sonunda Osmanlıların 27 gemisi Venediklilerin eline geçti.-1416



Çelebi Sultan Mehmet’in Eflâk Seferi.-1416



Aydınoğlu Cüneyt Bey, Niğbolu beyliğine atandı.-1416



Çankırı, Tosya ve Kalecik dolayları Candaroğullarından alındı.-1416



Arnavutluk’taki Avlonya kenti feshedildi.-1417



Çelebi Sultan Mehmet, 14 yaşındaki büyük oğlu Şehzade Murat’ı (geleceğin II. Murat’ı) Amasya valiliğine tayin etti.-1417



Samsun Seferi:Bir kısmı Ceneviz kolonisinin bir kısmı da İsfendiyaroğlu Hızır Bey’in elinde olan Samsun, Osmanlı topraklarına katıldı.-1418



Bursa’da Yeşil Cami adıyla anılan Çelebi Sultan Mehmet Camii’nin yapımı tamamlandı.-1419



Timur’un saldırıları sırasında Bizanslılar tarafından ele geçirilen Darıca, Hereke, Gebze, Pendik ve Kartal gibi sahil kasaba ve kaleleri ikinci defa fethedildi.-1419



Düzmece Mustafa olayı.-1419



Şeyh Bedrettin’in önderliğinde Börklüce Mustafa ile Torlak Kemal kuvvetleri, toprak ve vergi düzeninin bozukluğu sebebiyle ayaklandı. Anadolu’daki ilk toplumsal içerikli bu ayaklanma güçlükle bastırılabildi ve Şeyh Bedrettin, Serez’de asıldı.-1420



Edirne’de katıldığı bir av sırasında kalp krizi geçiren Çelebi Sultan Mehmet öldü.Çelebi Sultan Mehmet’in ölümü, halk ve asker arasında karışıklık çıkmaması için duyurulmadı. Şehzade Murat’ın Amasya’dan gelmesine değin yaklaşık 40 gün ölümü herkesten gizlendi.-1421


__________

Adı : II. Murat
Doğum tarihi : 1404
Doğum yeri : Amasya
Babası : I. Mehmet
Annesi : Emine Hatun (Dulkadirli)
Tahta çıktığı tarih : 5 Temmuz 1421
Tahta çıktığında yaşı : 17 yaş, 1 ay
Saltanatının sonu : 1 Aralık 1444
Tahttan ayrılma sebebi : II. Mehmet lehine feragat
Saltanatının süresi : 23 yıl, 5 ay
İkinci defa tahta çıktığı tarih : 1446
Tahta çıktığında yaşı : 42 yaş, 3 ay
Saltanatının sonu : 3 Şubat 1451
Tahttan ayrılma sebebi : Ölüm
Saltanat süresi : 4 yıl, 5 ay
Ölüm tarihi : 3 Şubat 1451
Ölüm sebebi : Felç
Öldüğü yer : Edirne
Gömülü olduğu yer : Bursa, Muradiye Camii yanında kubbesinin üzeri açık olan türbesinde.
Valilikleri : Amasya
Devri : Kuruluş devri

Dönemin olayları

İkinci Murat, Bursa’da tahta çıktı.-1421



Şehzade Mustafa Çelebi olayı.-1421



II. Murat’la amcası Şehzade Mustafa Çelebi arasındaki Ulubat savaşı.-1422



İstanbul kuşatması.-1422



Dinî edebiyatımızım şaheserlerinden “Mevlid” manzumesinin yazarı Süleyman Çelebi, Bursa’da öldü.-1422



Osmanlı topraklarına akınlar yapan ve çeşitli huzursuzlukların kaynağı haline gelen Eflâk, Arnavutluk ve Mora üzerine seferler düzenlendi.-1423



Candaroğlu İsfendiyar Bey’in Osmanlı hâkimiyetini kabulü.-1424



Almanya ve Macaristan’la iki yıl için mütareke imzalandı. 1411’de Almanya imparatorluğuna seçilen Macar Kralı Sigismund, on dört yıl sonra tebrik edildi.Kendisine hediye olarak kıymetli Türk halıları ve kumaşları gönderildi; imparator da altın kabzalı bir kılıç, atlar ve kumaşlar yolladı.-1425



Aydınoğlu Cüneyt Bey yakalandı ve idam edildi.-1425



II. Murat tarafından varlığına son verilen Menteşe Beyliği toprakları Osmanlı hâkimiyetine geçti.-1425



Teke Beyliği işgal edildi.-1426



Germiyanoğlu beyi II. Yakup öldü. Bıraktığı vasiyetname gereği, ülke toprakları, varis olarak gösterdiği II. Murat’a verilerek Osmanlı hakimiyetine girdi.-1427



Bayramîliğin kurucusu Mutasavvıf Hacı Bayram Veli, Ankara’da öldü.-1429



Sadrazam Çandarlı İbrahim Paşa öldü.-1429



Din alimlerinden Mutasavvıf Emir Sultan, Bursa’da öldü.-1429



Venediklilerin eline geçmiş bulunan Selânik, üçüncü kez ele geçirildi.-1430



Divan edebiyatının önemli şairlerinden Şeyhî öldü.-1431



İtalyan beylerinin hâkimiyeti altındaki Yahya halkı, II. Murat’a başvurarak özgürlüklerine dokunulmaması koşuluyla kenti Osmanlı idaresine teslim ettiler.-1431



Geleceğin İstanbul Fatihi Şehzade Mehmet (Fatih Sultan Mehmet), Edirne’de doğdu.-1432



Osmanlılar aleyhine Macaristan ve Eflâk hükümetleriyle işbirliği yapan ve Osmanlı topraklarına saldıran Karamanoğlu İbrahim Bey, Konya’da mağlûp edildi.Yenilen İbrahim Bey, İçel’in dağlık bölgelerine kaçtı.-1435



Sırp Kralı Yorgi Brankoviç, güzelliğiyle meşhur kızı Prenses Mara’yı II. Murat’a eş olarak sundu ve Sırp Krallığı, Osmanlı Devleti’ne bağlandı.-1435



Edirne’de Muradiye Camii yapıldı.-1436



Evrenosoğlu Ali Bey’in kumandasında Macaristan’a bir akın düzenleyen Türk akıncıları, Trasilvanya’ya kadar ilerlediler.-1437



II. Murat, Macar kralı ile ittifak yapan Sırp Kralı Jorj Brankoviç’in oturduğu başkent Semendire’yi fethetti. Kızı Mara’yı II. Murat’a vererek akraba olan Brankoviç ise yenilgi üzerine Macaristan’a kaçtı.-1439



Belgrad kuşatması:Osmanlı ordusu ile Sırp ordusu arasında yapılan savaşlarda bir netice alınamadı ve altı ay süren kuşatma, bir sonuç alınamadan kaldırıldı.-1441



Transilvanya prensi ve Macar ordusu Başkumandanı Jan Hunyat (Hunyadi Yanoş), Mezid Bey kumandasında Transilvanya’ya giren Türk akıncılarını Hermanstad (Erdel) önünde mağlûp etti. Mezid Bey ve oğluyla birlikte 20.000 Türk akıncısı öldürüldü.-1442



Jan Hunyat (Hunyadi Yanoş), Hermanstad (Erdel) yenilgisinin intik***** almak için sefer düzenleyen Hadım Lala Şahabettin Şahin Paşa komutasındaki 40.000 kişilik Osmanlı ordusunu Vegas’da yapılan savaşta ikinci kez mağlûp etti.-1442



Karamanoğlu Seferi.-1443



Avrupa ülkelerini harekete geçirip Türklere karşı yeni bir Haçlı seferi düzenleyen Jan Hunyat (Hunyadi Yanoş), Sofya yakınlarındaki İzladi Derbendi ve Niş yakınlarındaki Morova’da yapılan savaşlarda Osmanlı ordusunu mağlûp etti.-1444



Edirne-Segedin Antlaşması.-1444



II. Murat padişahlıktan çekildi.-1444



Varna Savaşı kazanıldı (10 Kasım 1444).-1444



Yeniçerilerin başlattığı Buçuktepe İsyanı üzerine II. Mehmet tahttan çekildi ve babası II. Murat yeniden tahta çıktı.-1445



İkinci kez tahta çıkan II. Murat, Mora şehirlerini geri alan Prens Constanios’a karşı Mora seferine çıktı. Savaşta yenilen Mora despotu haraca bağlandı ve Mora kentleri tekrar Osmanlı egemenliğini altına girdi.-1446



II. Murat, Arnavutluk kraliyet ailesinden İskender Bey’in isyan etmesi üzerine Arnavutluk’a bir sefer düzenledi. Kroya (Akçahisar) Kalesi kuşatıldı ve yeni bir Haçlı seferi tehlikesi üzerine kuşatma yarım bırakıldı.-1447



İkinci Kosova Savaşı.-1448



Arnavutluk’ta isyan eden İskender Bey’e karşı ikinci bir Arnavut seferi düzenlendi. Berat kenti ele geçirildi. Kroya (Akçahisar) Kalesi ikinci kez kuşatıldıysa da alınamadı.-1450



Bir felç geçiren II. Murat, Edirne’de öldü. Bursa’ya nakledilen cenazesi, kendisinin yaptırdığı Büyük Cami’nin yanındaki türbesine defnedildi.-1450



Adı : Fatih Sultan Mehmet
Doğum tarihi : 30 Mart 1432
Doğum yeri : Edirne
Babası : II. Murat
Annesi : Hümâ Hatun
Aşiret olduğu tarih : 1 Aralık 1444
Birinci kez tahta çıktığı tarih : 1 Aralık 1444
Tahta çıktığında yaşı : 12 yaş, 8 ay
Tahttan ayrılma sebebi : Babası lehine terk
Saltanatının süresi : 1 yıl, 9 ay
İkinci kez tahta çıktığı tarih : 18 Şubat 1451
Tahta çıktığında yaşı : 18 yaş, 11 ay
Tahttan ayrılma sebebi : Oğlu Orhan lehine feragat-ölüm (?)
Saltanatının sonu : 3 Mayıs 1481
Tahttan ayrılma sebebi : Ölüm
Saltanat süresi : 30 yıl, 3 ay
Ölüm tarihi : 3 Mayıs 1481
Ölüm sebebi : Nikris-şeker-zehir (?)
Öldüğü yer : Gebze-Hünkâr çayırı
Gömülü olduğu yer : İstanbul, Fatih Camii mihrabı önündeki türbesinde.
Valilikleri : Amasya (1437-1439); Manisa (1439-1444, 1446-1451)
Devri : Kuruluş devri

Dönemin olayları

Geleceğin Fatih Sultan Mehmet’i II. Mehmet, babası II. Murat’ın ölümü üzerine Edirne’de tahta çıktı.-1451



II. Murat’ın cenazesi Bursa’ya nakledilerek kendisinin yaptırdığı Muradiye Camii’nin yanındaki türbesine gömüldü.-1451



II. Mehmet’in çok küçük yaştaki kardeşi Şehzade Ahmet, “Nizam-ı Âlem” için boğularak öldürüldü. Bu tarihten sonra Kanunname-i Âl-i Osman’a, şehzadelerin saltanat kavgalarına son vermek amacıyla öldürülmesinin yasalara uygun olduğunu belirten bir madde kondu.-1451



Dinî edebiyatın Mevlid gibi bestelenerek okunan eserlerinden biri olan Muhammediye yazarı Yazıcıoğlu Mehmet Efendi, Gelibolu’da öldü.-1451



Karamanoğlu İbrahim Bey’in Osmanlı topraklarına saldırması üzerine II. Mehmet, Karaman seferine çıktı. Barış isteyen Karamanoğlu İbrahim Bey’in teklifi kabul edildi.-1451



II. Mehmet, Bizans’a gelecek yardımları önlemek ve İstanbul’u kuşatmada üst olarak kullanacağı Rumeli Hisarı’nın yapımına başladı.-1452



Rumeli Hisarı’nın yapımına engel olamayan Bizans İmparatoru, Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etti ve sur kapılarını ördürerek kapattı.-1452



2 Nisan: II. Mehmet’in, Edirne’de döktürdüğü ve Şubat ayında yola çıkan “Şahi” adı verilen büyük top İstanbul önlerine getirildi.-1453



5 Nisan: Bizanslılar, gemilerin girmesini önlemek amacıyla İstanbul halicine zincir gerdiler.-1453



6 Nisan: İstanbul kuşatması başladı.-1453



12 Nisan: Osmanlı donanması Dolmabahçe önlerine demirledi.-1453



18 Nisan: İstanbul çevresindeki adalar fethedildi.-1453



20 Nisan: Bizans’ın yardımına gelen 5 gemi Osmanlı donanmasından kurtulup Haliç’e girdi.-1453



22 Nisan: Osmanlı donanmasına ait gemiler karadan taşınarak Haliç’e indirildi.-1453



23 Nisan: Osmanlı askerleri Haliç’te köprü kurdu. Bizans imparatoru, II. Mehmet’e barış teklifinde bulundu.-1453



18 Mayıs: Kuşatmada önemli rol oynayan tekerlekli kule, surların önünde kullanıldı.-1453



28 Mayıs: II. Mehmet, genel saldırıdan önce Bizans imparatoruna, teslim olması teklifinde bulundu.-1453



29 Mayıs: Genel saldırıya geçen Türk kuvvetleri, sabah saatlerinde İstanbul’u fethetti. Fethi gerçekleştiren ve bundan böyle Fatih Sultan Mehmet olarak anılacak olan II. Mehmet, İstanbul’a girdi. İstanbul başkent oldu.-1453



1 Haziran:Bizans’ın en önemli eserlerinden Ayasofya Kilisesi, camiye dönüştürüldü. Bizanslılarla anlaştığı öne sürülerek azledilen Sadrazam Çandarlı Halil Paşa idam edildi.Yerine Mahmut Paşa getirildi.-1453



Fatih Sultan Mehmet, yeni bir Rum Ortodoks patrik tayin etti.-1453



İstanbul Beyazıt’ta şimdiki üniversite binasının bulunduğu yerdeki Eski Saray’ın yapımı tamamlandı.-1454



Birinci Sırbistan seferi.-1454



İkinci Sırbistan seferi.-1455



Arnavutluk’ta Berat zaferi.-1455



Üçüncü Sırbistan Seferi ve Belgrad Kuşatması.-1456



Belgrad kuşatmasında yaralanan Sırp Hükümdarı Hunyadi Yunoş öldü (11 Ağustos).-1456



Cenevizlilere ait olan Enez ve Ege adalarından Semadirek ve Taşoz fethedildi.-1456



Birinci Mora Seferi ve Atina’nın fethi.-1458



Sırbistan’da çıkan karışıklıklar üzerine bu ülkeye sefer yapıldı ve Semendire kuşatıldıysa da alınamadı.-1458



İstanbul surlarının Yedikule kısmında iki yeni sur ve kulelerin inşaatı tamamlandı.-1458



Semendire Savaşı.-1459



Eyüp Camii ve türbesinin inşaatı tamamlandı.-1459



Din bilgini ve Fatih Sultan Mehmet’in hocası Akşemsettin öldü.-1459



İkinci Mora Seferi.-1460



Cenevizlilerin egemenliğindeki Amasra fethedildi.-1461



Sinop ve çevresine egemen olan İsfendiyaroğulları Beyliği, Osmanlı topraklarına katıldı.-1461



Trabzon Rum İmparatorluğu fethedildi.-1461



Midilli Adası fethedildi.-1462



Eflâk prensliği, Osmanlılara bağlı bir eyalet haline getirildi.-1462



İstanbul’daki Fatih Camii’nin inşaatına başlandı.-1463



Bosna ve Hersek krallığı fethedildi.-1463



Karada ve denizde 16 yıl sürecek Osmanlı-Venedik savaşı başladı.-1463



Karamanoğlu İbrahim Bey’in ölmesi üzerine çocukları arasında taht mücadelesi başladı.-1464



Arnavutluk üzerine sefere çıkan Fatih Sultan Mehmet, Elbasan kalesini yaptırdı ve Akçahisar hariç tüm Arnavutluk’u ele geçirdi.-1466



Karamanoğlu toprakları Osmanlılara katıldı.-1466



Sadrazam Mahmut Paşa azledildi ve yerine Mehmet Paşa sadrazam oldu.-1466



Arnavutluk hükümdarı İskender Kastriyoti öldü.-1468



Fatih Sultan Mehmet’in 9 yaşındaki oğlu Şehzade Cem, Kastamonu valiliğine tayin edildi.-1468



Karamanoğullarının İçel’deki kuvvetlerine karşı sefere çıkan Rum Mehmet Paşa , Ermenek, Aksaray ve İçel’i aldıktan sonra Silifke civarında yenilgiye uğrayınca sadrazamlıktan azledildi. Yerine İshak Paşa getirildi.-1469



Venediklilerin egemenliğindeki Eğriboz adası fethedildi.-1470



Fatih Camii inşaatı tamamlandı.-1470



Sadrazam İshak Paşa, Karamanoğulları beyliğine karşı sefere çıktı. Niğde, Üçhisar ve Ortahisar kaleleri ele geçirildi.-1470



Gedik Ahmet Paşa kumandasındaki Osmanlı kuvvetlerince kuşatılan Alâiyye (Alanya) beyliği ele geçirildi.-1471



Venediklilerle yaptığı anlaşmaya güvenen Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan, yeğeni Yusufça Mirza komutasındaki askerleriyle Karamanoğlu topraklarını eski sahiplerine geri vermek amacıyla Osmanlı ordusuna saldırdı. Yapılan savaşta Gedik Ahmet Paşa kuvvetleri yenildi.-1472



Fatih Sultan Mehmet, Konya’da valilik yapan Şehzade Mustafa’yı Yusufça Mirza kuvvetleri üzerine göndererek yenilginin öcünü almasını istedi.Beyşehir Gölü yakınlarındaki Kıreli’de yapılan savaşta Osmanlı ordusu, Yusufça Mirza’yı yendi ve esir aldı.-1472



Topkapı Sarayı’nın (o zamanki adıyla Yeni Saray) yapımına başlandı.-1472



Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan Topkapı Sarayı çevresindeki Çinili Köşk inşaatı bitti.-1472



Murat Paşa tarafından yaptırılan İstanbul Aksaray’daki Murat Paşa Camii ve külliyesi inşaatı tamamlandı.-1472



Otlukbeli Savaşı (11 Ağustos).-1473



Akkoyunlularla ittifak yapan Venedik, Papalık ve Rodos şövalyelerinin gemilerinden oluşan bir donanmayla Antalya, İzmir ve Midilli limanlarına saldırarak her tarafı yakıp yıktılar.-1473



Kastamonu valiliği yapmakta olan Şehzade Cem, Şehzade Mustafa’nın ölümü nedeniyle boşalan Karaman (Konya) valiliğine tayin edildi.-1474



Osmanlı ordusu, Venediklilerin elinde bulunan İşkodrayı kuşattı.Üç buçuk ay süren kuşatma sonunda çok kayıp verildiği için kent ele geçirilemedi ve kuşatma kaldırıldı.-1474



Otlukbeli Savaşı’ndan sonra azledilen Sadrazam Mehmet Paşa idam edildi, yerine Gedik Ahmet Paşa tekrar sadrazam oldu.-1474



Fatih Döneminin ünlü astronomu ve matematikçisi bilgin Ali Kuşçu, İstanbul’da öldü (16 Aralık).-1474



Sadrazam Mahmut Paşa tarafından yaptırılan İstanbul Mahmutpaşa semtindeki Mahmut Paşa Camii ve külliyesinin yapımı tamalandı.-1474



Osmanlıların Boğdan adını verdikleri Romanya’daki Moldova prensliğine hücum eden Osmanlı ordusu yenilgiye uğradı ve büyük kayıplar verdi.-1475



Kırım’daki karışıklıklar üzerine gönderilen Osmanlı donanması buradaki Kefe kalesini ve çevresini ele geçirdi. Böylece Kırım Hanlığı, Osmanlı yönetimi altına girmiş oldu. Kırım Hanlığına da Mengi Giray getirildi.-1475



Fatih Sultan Mehmet’in Boğdan seferi.-1476



Arnavutluk üzerine sefer yapmaktan kaçınan Arnavut asıllı sadrazam Gedik Ahmet Paşa, azledildi ve hapse atıldı. Yerine Karamanî Mehmet Paşa getirildi.-1477



Venediklilerin elinde olan Kuzey Yunanistan’daki İnebahtı (Leponto) kalesi kuşatıldıysa da ele geçirilemedi.-1477



Arnavutluk’taki Akçahisar (Kroya) kalesi, on üç aylık bir kuşatma sonunda fethedildi (16 Haziran).-1478



Fatih Sultan Mehmet, Akçahisar’dan sonra İşkodra’yı kuşattı. Üç ay süren kuşatma sırasında çevredeki kaleler fethedildiyse de kışın yaklaşması nedeniyle çevrede bir kuvvet bırakılarak kuşatmaya son verildi.-1478



Tutuklanarak Rumeli Hisarı’na hapsedilen eski sadrazam Gedik Ahmet Paşa affedilerek Selânik’e tayin edildi.-1478



Osmanlı-Venedik barışı.-1479



Yunanistan’ın batı sahilindeki Levkas (Aya Mavri), Kefalonya ve Zenta adaları Gedik Ahmet Paşa yönetimindeki Osmanlı donanması tarafından zaptedildi.-1479



Fatih Sultan Mehmet’in Venedikten bir ressam gönderilmesini istemesi üzerine seçilen İtalyan ressam Gentile Bellini İstanbul’a geldi.-1479



İtalya seferi ve Otranto limanının fethi.-1480



Rodos kuşatması.-1480



Osmanlı Devleti’nde adalet işlerine bakan kazaskerlik makamı, Anadolu ve Rumeli kazaskerliği adıyla ikiye ayrıldı.-1480



Doğuya Doğru bir sefere çıkan Fatih Sultan Mehmet, Maltepe yakınlarındaki Hünkâr çayırında hastalanarak öldü (3 Mayıs).-1481


_________

Adı : II. Beyazid
Doğum tarihi : Ocak 1448
Doğum yeri : İstanbul
Babası : II. Mehmet
Annesi : Gülbahar Valide Sultan (Dulkadirli)
Tahta çıktığı tarih : 4 Mayıs 1481
Tahta çıktığında yaşı : 33 yaş 4 ay
Saltanatının Sonu : 24 Nisan 1512
Tahttan ayrılma sebebi : Ölüm
Saltanatının süresi : 22 yıl
Ölüm tarihi : 26 Mayıs 1512
Ölüm sebebi : İntihar (rivayet)
Öldüğü yer : Çorlu dolayında, Dimetoka'ya giderken
Gömülü olduğu yer : İstanbul, Bayezid Camii mihrabı önündeki türbesi
Devri : Yükselme devri

Dönemin olayları

Fatih Sultan Mehmet’in ölümü üzerine oğulları II. Bayezid ve Cem Sultan arasında iktidar mücadelesi başladı.-1481



II. Bayezid, valilik yapmakta olduğu Amasya’dan İstanbul’a gelip tahta çıktı (21 Mayıs).-1481



II. Bayezid kuvvetlerini Bursa’da yenen Şehzade Cem’de Bursa’da tahta çıktı (28 Mayıs).-1481



II. Bayezid komutasındaki Osmanlı ordusu ile Şehzade Cem’in kuvvetleri arasında Bursa yakınlarındaki Yenişehir’de yapılan savaşta yenilen Cem Sultan önce Konya’ya, ardından da Mısır’a kaçtı.-1481



İtalya topraklarından Otranto’yu işgal eden Gedik Ahmet Paşa’nın, Fatih’in ölümü üzerine İstanbul’a çağrılmasından sonra bir saldırı düzenleyen İtalyanlar kaleyi geri aldı.-1481



Kahire’de Memlûklere sığınan Cem Sultan, Karamanoğullarının daveti üzerine Anadolu’ya geçti ve Konya’da Osmanlı ordusuyla yaptığı savaşlarda mağlûp oldu ve önce Rodos’a, ardından da Fransa’ya gitti.-1482



II. Bayezid, Cem Sultan’la mücadelesinde kendi yanında olan, ancak Cem’den yana olduğundan kuşkulandığı Sadrazam Gedik Ahmet Paşa’yı idam ettirdi (18 Kasım).-1482



Osmanlı-Venedik barış antlaşması yenilendi.-1482



II. Bayezid Morova seferine çıktı.-1483



Cem Sultan olayları nedeniyle ihmal edilen Hersek’te başlayan karışıklıklar üzerine Hersek yeniden işgal edildi.-1483



Karamanoğlu Kasım Bey’in ölümü üzerine yönetimindeki İçel Beyliğine Mahmut Bey getirildi.-1483



II. Bayezid, Boğdan (Moldova) üzerine sefere çıktı.Tuna üzerindeki Kilya (Kili) kalesi ve Akkerman kaleleri fethedildi. Bu seferde Kırım ordusu, Osmanlı ordusu yanında yer aldı.Boğdan’ın fethi ile Karadeniz’in kuzeybatı ve güney kıyıları Osmanlı hakimiyeti altına girmiş oldu.-1484



Osmanlı Devleti ile Mısır’daki Memlûkler arasındaki altı yıl sürecek olan savaş başladı.-1485



İstanbul’daki Davut Paşa Külliyesinin yapımı tamamlandı.-1485



Osmanlılar ile Memlûkler arasında Adana’da yapılan savaşta Osmanlı ordusu yenildi. Komutan Hersekzade Ahmet Paşa esir alınarak Kahire’ye götürüldü.Tarsus ve Adana, Memlûklerin eline geçti.-1486



Tanrısal aşkı dile getiren Tazarruname yazarı, matematikçi, bilgin ve sadrazam Sinan Paşa öldü.-1486



II. Bayezid tarafından Amasya’da yaptırılan II. Bayezid Camii inşaatı tamamlandı.-1486



İstanbul Yedikule’deki Studios Manastırı’nın bir parçası olan Ayios loannes Prodromos (Vaftizci Yahya) Kilisesi, kiliseden camiye çevrilerek İmrahor Camii adıyla ibadete açıldı.-1486



II. Bayezid tarafından Edirne’de yaptırılan II. Bayezid Camii ve külliyesi inşaatı tamamlandı.-1487



Memlûk kuvvetleriyle Osmanlı ordusunun Tarsus-Adana arasındaki Ağaçayırı’nda yaptıkları savaşta Osmanlı ordusu mağlûp oldu.-1488



Rodos şövalyeleri tarafından Papalık makamına satılan Cem Sultan, Fransa’dan Roma’ya gönderildi.-1488



Osmanlı şeyhülislâmlarından, Fatih’in hocası Molla Gürani İstanbul’da öldü.-1488



İstanbul’daki ilk büyük şiddetli depremde birçok ev yıkıldı (16 Ocak).-1489



Memlûkler tarafından kuşatılan Adana teslim oldu.-1489



II. Bayezid tarafından Çorum-Osmancık arasında yaptırılan II. Bayezid köprüsü inşaatı tamamlandı.-1489



Osmanlı Devleti ile Lehistan (Polonya) arasında barış antlaşması imzalandı.-1490



Dulkadiroğlu Beyliği’nin de Memlûkler yanına geçmesiyle oluşan ordu ile Osmanlı kuvvetleri arasında Kayseri’de yapılan savaşta Osmanlı ordusu mağlûp oldu.-1490



II. Bayezid’in hazinedarbaşısı tarafından İstanbul Divanyolu’nda yaptırılan Firuzağa Camii inşaatı tamamlandı.-1490



Osmanlı Devleti ile Mısır’daki Memlûk Devleti arasında altı yıl devam eden savaş, Kahire’de yapılan barış antlaşmasıyla son buldu. Her iki taraf için de büyük kayıplara neden olan bu savaşlar, Tunus beyinin aracılığı ile sona erdi. Osmanlılar, bu savaşlarda ele geçirmiş oldukları Çukurova yöresini (Mekke ve Medine evkafına ait olması nedeniyle) Memlûklere bıraktılar.-1491



İstanbul Tünel’de Galip Dede Dergâhı olarak da anılan Galata Mevlevihanesi inşaatı bitti.-1491



Macaristan seferi ve Belgrad kuşatması.-1492



Bosna Beylerbeyi Yakup Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu, Hırvatistan’ın Kırbova (Adbina) bölgesinde Macarlarla yaptığı savaşta Macar ordusunu mağlûp etti ve büyük kayıp verdirdi.-1493



Napoli’ye getirilirken hastalanan Cem Sultan öldü (25 Şubat).-1495



İlk Rus elçisi İstanbul’a geldi.Ancak Mihail Pleçsef adındaki bu elçi, “görgü kurallarını bilmeyen kaba bir adam” olduğu gerekçesiyle padişah tarafından kabul edilmeden ülkesine geri gönderildi.-1495



Venediklilere bağlı bulunan Karadağ Beyliği, Osmanlı koruması altına alındı.-1497



XV. Yüzyılın en önemli divan şairlerinden Ahmet Paşa, Bursa’da öldü.-1497



II. Bayezid’e 15 yıl sadrazamlık yapan Davut Paşa azledildi. İstanbul’un bir semtine de adı verilen Davut Paşa, cami, medrese ve birçok çeşme yaptırmıştı.-1497



Azledilen Davut Paşa’nın yerine Hersekzade Ahmet Paşa getirildi.-1497



Lehistan (Polonya) Kralı Jean Arbert’in, Boğdan’a saldırması üzerine Silistre Sancakbeyi Bali Bey komutasındaki Türk akıncıları Lehistan’daki birçok kaleyi ele geçirip Varşova yakınlarına kadar sokuldular ve pek çok ganimet ele geçirdiler.-1498



Sadrazam Hersekzade Ahmet Paşa azledildi, yerine Çandarlı İbrahim Paşa tayin edildi.-1498



II. Bayezid’in Yunan Seferi.-1499



Burak Reis’in Sapienza Zaferi (28 Temmuz).-1499



Cem Sultan’ın İtalya’dan getirilen cenazesi Bursa’daki Muradiye türbesine gömüldü.-1499



Karadan ve denizden kuşatılan İnebahtı fethedildi (30 Ağustos).-1499



Venediklilere ait olan Mora yarımadasının güneyindeki Modon kenti, II. Bayezid tarafından fethedildi. Donanmanın da denizden saldırması ile Modon’dan başka Koron ve Navarin kentleri de Osmanlıların eline geçti.-1500



İstanbul’daki Bayezid Camii’nin temel atma töreni yapıldı.-1501



Midilli adasını ele geçiren Fransız donanmasına karşı saldırıya geçen Osmanlı kuvvetleri Fransızları mağlûp etti.Yenilen Fransız donanması kaçtı. Arnavutluk kıyısındaki Dıraç limanı ve kenti fethedildi.-1501



Arnavutluk kıyısındaki Dıraç limanı ve kenti fethedildi.-1501



Avarız vergisi alınmaya başlandı: Avrupa’daki Hıristiyan ittifakına karşı açılan seferlerin masraflarını karşılamak amacıyla her evden 10 akçe alınmasıyla başlayan bu vergi Tanzimat dönemine kadar devam etti.-1501



Osmanlı-Venedik Barışı imzalandı.-1502



Osmanlılarla Macarlar arasında barış anlaşması yapıldı.-1503



Sadrazam Hadem Halil Paşa azledildi; yerine ise tekrar Hersekzade Ahmet Paşa getirildi.-1503



1501 yılında temeli atılan Bayezid Camii’nin yapımı tamamlandı.-1505



İkinci kez sadrazam olan Hersekzade Ahmet Paşa azledildi ve yerine tekrar Hadım Ali Paşa tayin edildi.-1506



Divan şairlerinden Mihri Hatun, Amasya’da öldü.-1506



Bayezid Camii külliyesine bağlı olan Bayezid Medresesi açıldı.-1507



Divan şairi Necati öldü.-1508



Yusuf ile Züleyha yazarı divan şairi Hamdullah Çelebi öldü.-1508



Şehzade Korkut, Manisa’ya tayin isteğinin kabul edilmemesi üzerine Mısır’a iltica etti.-1509



İstanbul’da deprem: “Küçük Kıyamet” adı verilen deprem sonunda İstanbul yerle bir oldu (22 Ağustos)-1509



Deprem sonucu yıkılan İstanbul; Anadolu ve Rumeli’den getirilen ****en bin kişiyle yeniden inşa edildi-1510



Rumeli sancaklarından birine naklini isteyen geleceğin Yavuz Sultan Selim’i Şehzade Selim, bu isteği reddedilince, kardeşi Şehzade Ahmet’in padişah olmaması için Edirne’ye gelerek saltanatını ilan etti. 40 bin kişilik bir orduya sahip olan Şehzade Selim, Çorlu’da babası II. Bayezid ile yaptığı savaşta mağlûp oldu ve Kefe’ye kaçtı.-1511



İstanbul hükümeti tarafından tahta çağrılan Şehzade Ahmet’in yola çıkması üzerine Selim taraftarı yeniçeriler isyan etti.-1511



Saray önünde toplanan yeniçerilerin, Şehzade Selim’in başa geçmesini istemeleri üzerine Selim, tahta çağrıldı ve İstanbul’da büyük bir merasimle karşılandı.-1512



Şehzade Selim’in ve yeniçerilerin baskılarına dayanamayan II. Bayezid, tahttan çekildi ve yerine, gelecekte Yavuz Sultan Selim olarak anılacak I. Selim tahta çıktı.-1512
 
A

Anonymous

Guest
Malazgrit Savaşı :


Malazgirt Savaşı (Malazgirt Zaferi)

--------------------------------------------------------------------------------

Türklere Anadolu’yu kazandıran, Selçuklu-Bizans Savaşı.
Büyük Selçuklu Devleti Sultanı Alparslan ile Bizans İmparatoru Romen Diyojen kuvvetleri arasında, 26 Ağustos 1071 tarihinde, Doğu Anadolu’da Malazgirt Ovasında meydana geldi. Bu muharebe, dinî, millî, siyasî, askerî neticeleri ve Türk-İslâm tarihinin en büyük zaferlerinden biri olması bakımından önemlidir.

Selçuklu Türkleri, Malazgirt Meydan Muharebesinden yıllar önce, Anadolu içlerine gazâ akınları tertip ettiler. Bu akınlarda, Anadolu’nun, Türklerin yerleşmesine müsait coğrafî hususiyet ve zenginliklere sahip olduğu tespit edildi. Selçuklu Türklerinin Anadolu’ya akınları, Bizans Devletini telaşlandırdı. Akıncıların bu gazâlarında, Anadolu ahalisine terör ve tahribattan ziyade adaletle muamelesi, zalimleri ortadan kaldırmaları, can, mal, ırz emniyetini sağlamaları, bölge halkının Selçuklu idaresini gönülden tercih etmelerine yol açtı. Doğu hududundaki hadiseleri dikkatle takip eden Bizanslı idareciler; ülkelerinin bütünlüğü ve devletin bekası için tedbir almaya başladılar. Bizans’ın ancak meşhur tarihi entrikalarla yüzyıllardan beri Anadolu’da hakimiyetini koruyabilmesi, zulme varan sıkı tedbirleri, halka kötü muamelesi, yerli ahalinin Türklerin idaresini tercih etmelerini daha da kolaylaştırdı.

Bizans İmparatoru Romanos Diogenes (Romen Diyojen) iyi bir cengâverdi. Fakat hanedan mensubu değildi. Askerlik bilgisi, tecrübe ve cesareti, dul Bizans İmparatoriçesi Eudoxie’nin dikkatini çektiğinden, diğer aday ve teklifleri reddederek, 1068’de Diyojen’i tercih etmesine sebep oldu. Hanedan dışından bir şahsın Bizans İmparatorluğuna getirilmesi üzerine asiller, iktidara karşı cephe aldılar. Ülke içindeki muhalefeti tasfiye etmekle meşgul olan Diyojen, zekâ ve tecrübesine inandığı şahısları devlet kadrolarında vazifelendirip, Bizans’ın doğu hududundaki hadiseleri de dikkatle takip ettirdi. Ani ve Kars’ı zaptederek Ani’nin askerî mevkilerini tahrip eden Selçuklulara karşı, tahta çıkışından, 1071 yılına kadar her yıl sefere çıktı. 1068’de Pozantı’ya, 1069’da Palu’ya kadar geldi. 1070’te de Kayseri’ye ordu gönderdi. Bu seferlerle, Bizans ordusunun muharebe kabiliyeti ve tecrübesi arttırılıp, disiplinli olması sağlandı.

Selçuklu akınlarının Ege Denizine, Marmara’ya kadar uzanması ve 1071’de Şiî-Fâtımî Devletinin, İslâm ülkeleri ve Abbasî Halifeliği için tehlike arz etmesi üzerine, Mısır Seferine çıkan Selçuklu Sultanı, Suriye’de bulunuyordu. Türklerin Suriye topraklarındaki harekâtını haber alan Bizans İmparatoru Diyojen, doğuya hareket etti. Hareketinden önce verdiği nutukta azmini şöyle belirtiyordu: “Doğu hudutlarımızda büyük bir İslâm tehlikesi belirmiştir. Bu tehlikeyi büyümeden ortadan kaldırmalıyız. Ordunun başında; bu tehlikeyi kesin olarak kaldırmaya gidiyorum.”

Romen Diyojen, 13 Mart 1071’de İstanbul’dan 200 000’den ziyade Frank, Norman, Slav, Gürcü, Abaza, Ermeni ve Rumeli’de yaşayan İslâm dînini kabul etmemiş Peçenek ve Uz Türklerinden de ücretli asker alarak Anadolu’ya geçti.

Bütün kaynaklarını seferber ederek hazırladığı ordusuna güvenen Diyojen, Bizanslılara büyük zaferle dönmeyi vaad ediyordu. Sivas’a gelen Diyojen, bu bölgedeki Ermeni Prensleri ile ahalisini, toptan öldürttü. Ermenilerin mallarını askerlerine yağma ettirdi. Sivas’tan hareket etmeden önce, generalleri ile harp meclisi kurdu. Bu harp meclisinde, muharebenin, alınacak karar, plan ve hedefi tayin edilecekti. Gerçi Diyojen’in plan ve hedefi kafasında çizilmişti. Bu, Türklerin Anadolu’ya bir daha akın yapmamalarını sağlayacak bir plandı. İran’ın içlerine ilerleyecek, Türkleri daha da doğuya sürecek, başşehirlerini zaptedecekti. İmparator, yalnız Anadolu’yu elinde bulundurmak ve Türkleri yok etmek değil, bütün İslâm ülkelerini de almaya karar vermişti. Horasan, Rey, Irak-ı Acem ve Arap, Suriye valiliklerini komutanlarına vermeyi tasarlamış ve hattâ vaad etmişti. İstilâ edeceği İslâm ülkelerindeki camilerin yerine kiliseler açmayı ve bu suretle İslâm dinini ortadan kaldırmayı da aklına koymuştu. Harp meclisinde, generallerden, takip edilmesini lüzumlu gördükleri tekliflerin, ortaya konmasını istedi.

Sivas’taki harp meclisinde, yapılacak harekâtın plan ve hedefi hakkında, iki ana teklif ortaya çıktı. Birincisi; Bizans ordusunun en bilgili ve tecrübeli komutanlarından Rumeli ordusu kumandanı General Nikefor Bryennes ile iyi bir stratejist ve tecrübeli bir komutan olan Türk asıllı general Magistors Tarkhal'dan (Jozeph Tarhchaniotes) geldi. Bu iki general, hudut boylarındaki tecrübelerine dayanarak, Türklere karşı çok ihtiyatlı harekâta girişmeyi tavsiye edip, ordunun Erzurum’a kadar ilerleyerek, burada Türk ordusunu muharebeye zorlayacak ve kışkırtacak bir tertibin alınmasını, bu suretle muharebenin kendi toprakları içinde yapılarak lojistik desteğin kolaylaştırılmasını ve Türklerin istifadesine yarayacak her türlü maddî imkânların tahrip edilmesini teklif ettiler. Bu teklife karşılık, İmparator’a hoş görünmek isteyen ikinci teklif sahibi muhalif generaller ise, hedefin daha derin olmasını ve ordunun vakit kaybetmeden Erzurum’a varıp, İran’a yönelmesini ve Türk ordusu ile nerede rastlanırsa orada, daha ziyade Türk ülkeleri içinde harp edilerek yok edilmesini teklif edip, birincileri korkaklıkla itham ettiler. Bu son teklif, esasen Bizans İmparatoru’nun planına uygun düştüğünden, ordunun doğuya hareketini emretti.

Bizans ordusunun doğuya hareketini haber alan Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan, Mısır Seferinden vazgeçti. Suriye’den geri dönüşte, önce doğuya yönelerek, gerekli savaş hazırlıklarını yaptı. Bu arada karakulakları (casus) vasıtalarıyla da Bizanslılara, Türklerin Rey’e çekildiği haberlerini yaymakta idi. Nihayet Diyarbekir’den kuzeye yöneldi ve Bizans’ın beklemediği bir anda, Malazgirt’in doğusunda ordugâhını kurup savaş hazırlığına başladı. Alparslan, muharebe azmiyle ordugâh kurarken, önceden, düşmanla dövüşeceğini Bağdat’taki Abbasî Halifesine bildirdi. Büyük Sultan, savaş başlamadan evvel, Halife El-Kâim'in (1031-1075) gönderdiği İbnü’l-Mahleban’ı (İbn-i Mühelban), değerli komutanlarından Sav Tigin’le birlikte Diyojen’e elçi gönderdi.

Sultan Alparslan’ın heyeti, 25 Ağustos 1071 sabahı, Bizans ordugâhında hafife alınıp, hakarete uğradı. Diyojen, heyet başkanına; “Kışlamak için İsfahan’ın mı, yoksa Hemedan’ın mı” daha iyi olduğunu sordu. Sulh teklifini şiddetle reddedip; “Sultânınıza söyleyiniz; kendileriyle sulh müzakerelerini Rey’de yapacağım, ordumu İsfahan’da kışlatıp, Hemedan’da sulayacağım” dedi. Heyet başkanı da, Diyojen’e; “Atlarınızın Hemedan’da kışlayacaklarından ben de eminim, fakat sizin nerede kışlayacağınızı bilemiyorum” diyerek, gereken karşılığı verdi.

Sultan Alparslan, muharebe öncesi Halife’den dua talep etti. Abbasî Halifesi, camilerde cuma hutbesinde Alparslan ve ordusunun muzaffer olması için okunacak hutbe metni gönderdi. Muharebe gecesi, Alparslan, ayırdığı bir kuvvetle Bizanslıları, atılan ok ve naralar ile bütün gece tâciz ederek yorgun bir hâle düşürdü. Selçuklular, Bizanslı safında bulunan Türk asıllı birliklerle temas kurdu. Onların, Bizans ordugâhından ayrılarak Selçuklu ordusuna katılmalarını temin etti.

Malazgirt Muharebesinde Bizans ordusunun kumanda kademesi şu şekilde idi: Merkezde Bizans İmparatoru Romen Diyojen olup, yanında hassa ve seçkin birlikler vardı. Sağ kanatta, Anadolu ordusu kumandanı Mikhail Attalicpiates; sol kanatta Rumeli ordusu kumandanı Nikefor Bryennes; ihtiyatta da Andronikos Doucas vazifeliydi. Bizans ordusunun taktiği, Türkleri imha etmekti. Sultan Alparslan kumandasındaki kırk bin kişilik Selçuklu ordusu, yarım hilâl şeklinde tertibat aldı. Hafif süvâri kıtaları, kanatlara yerleştirildi. Ordu merkezi, düşman karşısında birleşmeden yavaş yavaş geri çekilecek ve onu hırpalayacak, at üstünde ok atan süvariler, düşmanın yan ve gerilerine taarruz ederek, Bizans ordusunu dağıtmaya çalışacaklardı. Taarruza katılan düşman süvarisi ezilerek geri atılacaktı. Bu şekilde ilerleyen düşman ordusu, karargâhından kâfi derecede uzaklaştıktan sonra, baskın kıtaları, düşmanın gerilerine taarruz edecek, asıl ordu da, bir ağırlık teşkil ederek, düşmanın kanatlarından birine taarruzla, onu yıktıktan sonra saldırıyı diğer kanada çevirmek suretiyle sonuca gidilecekti.

Selçuklu Sultanı Alparslan, âlim ve devlet adamlarının tavsiyesiyle, muharebeyi Cuma günü yapmayı tercih etti. 26 Ağustos Cuma günü askerlerini toplayan Alparslan, atından inip secdeye vardı; “Yâ Rabbî sana tevekkül ediyor, azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin uğrunda cihad ediyorum. Yâ Rabbî niyetim hâlistir. Bana yardım et; sözlerimde hilaf varsa beni kahret!” diye dua etti. Sonra askerlerine dönerek; “Burada Allahü teâlâdan başka bir sultan yoktur, emir ve kader O’nun elindedir. Bu sebeple benimle birlikte cihad etmekte veya benden ayrılmakta serbestsiniz” dedi. Askerler coşarak hep bir ağızdan; “Asla emrinden ayrılmayacağız” karşılığını verdiler. Sonra hepsi ağlayarak helâlleştiler. Sultan, beyazlar giydi. Atının kuyruğunu bağlayıp, eline er silâhı olan gürzü alıp, şöyle hitap etti: “Askerlerim! Şehit olursam, bu beyaz elbise, kefenim olsun. O zaman rûhum göklere çıkacaktır. Benden sonra oğlum Melikşah’ı tahta çıkarınız ve ona bağlı kalınız. Zaferi kazanırsak, istikbal bizimdir”. Bu nutku, hitabet sanatının ve muharebe öncesi psikolojik şartların, bütün inceliklerine sâhipti. Askerler coşup, şevke geldi.

Cuma namazından sonra başlayan muharebede Sultan Alparslan, fevkalade bir muharebe taktiği uyguladı. Bozkır çevirme hareketiyle, Türk ordusu hilâl şeklinde yayıldı. Muharebenin başlamasından iki saat sonra, Peçenek ve Uz Türkleri, Bizanslılardan ayrılıp, millî bir his ile, Müslüman Selçuklu Sultanına tâbi oldular.

Mezhep baskısı sebebiyle Bizanslılara kırgın ve kızgın bulunan Ermeni kuvvetleri de, muharebe meydanını terk etti. Bu hadiseler, Bizanslılarda manevî bozguna yol açtı. Bizans ordusunda Türklerin ok, gürz ve kılıcından kurtulanların, akşam teslim olmaya can attıkları görüldü. Cengâverliğine rağmen hiçbir şey yapamayan mağrur Bizans İmparatoru Diyojen, yaralı halde bütün mâiyeti ile birlikte esir edildi.

Malazgirt meydanındaki mücadeleden yenik çıkan İmparator, Sultan’ın huzuruna getirildiğinde, utancından başını kaldıramıyordu. Sultan Alparslan, onu nezaketle kabul edip oturttu, gönlünü aldı. Diyojen, muharebe öncesi, muazzam ordusunun Türkleri muhakkak yeneceğine inandığını itiraf etti. Sultan Alparslan; “Eğer zafer sizin olsaydı, bana ne yapardın?” diye sordu. Diyojen, öldürteceğini açıklayamadı. “Kamçılardım” cevabını verdi. Alparslan; “Benim size ne yapacağımı düşünüyorsunuz?” diye sordu. “Ya öldürtürsünüz, yahut İslâm memleketlerinde bir esir gibi dolaştırır, süründürürsünüz. Belki de... Fakat onu düşünmek bile istemiyorum; mümkün görmüyorum, ama... Belki de, affedersiniz!” dedi. Alparslan, yenilgiye uğramış bir insanı daha da küçük düşürmek istemedi. Bizans İmparatorunu affetti. Ağır şartlarla antlaşma imzaladı. Fakat Romen Diyojen, dönüşünde Bizanslılar tarafından, Türklerden görmediği hakaretlere uğrayıp öldürüldü. Yeni Bizans İmparatoru Yedinci Mihail, Diyojen’in Türklerle yaptığı anlaşmayı kabul etmedi.

Kazanılan büyük zaferden dolayı Abbasî Halifesi, Sultan’a tebrik ve teşekkür mektupları gönderdi. Birçok İslâm şairi, Alparslan’ı öven kasideler yazdılar.

Türklerin yeni yurt edinmesini sağlayan Malazgirt Zaferinden sonra, on beş yıl içinde, Anadolu ele geçirildi. Bu zaferle, Anadolu’nun tapusu, Türklerin eline geçti. Bu bakımdan, Malazgirt Zaferi, Türk ve dünya tarihinde bir dönüm noktası oldu.

Anadolu’ya, burayı vatan edinen Selçuklu Türkleri ile diğer Türk boyları yerleştirildi. Bozkır kültüründen, İslâm medeniyeti dairesine bütünüyle giren Türklerin dünya görüşü daha da gelişti. Doğudan gelen göçebe Türkler, Anadolu’da yerleşik medeniyete geçirildi. Şehirler kurup geliştirerek kültür, sanat, sosyal müesseseler tesis edildi. Kıymetli mîmarî eserlerle, bu yerleşim merkezleri süslendi.
 
A

Anonymous

Guest
Alp Er Tunga Destanı :

Destan Hakkında Kısa Bilgi:

Yaradılış Destanından sonra bilinen ilk büyük ve millî Türk Destanı Alp Er Tunga Destanıdır. Fakat bu destanın, hattâ özeti hakkında dahî kesin bilgiler edinilmiş değildir; çok eski çağlarda ve Türk Boylan arasında böyle bir destanın söylenmiş olduğu, bilinmeyen sebeplerden, belki de bu destanlardan sonra çekirdeklenmeye başlayan ve daha etkili bir şekilde Türk Boylarını coşturan destanlar, özellikle Oğuz Kağan Destanının etkisiyle unutulmağa başlamış olabileceği varsayımını kabul etmek zorundayız,

Alp Er Tunga Destanı hakkındaki bilgilerin en önemli kaynağı Divan-ı Lugat-it Türk'tür. Milâttan sonra on birinci yüzyılda Kâşgarlı Mahmut tarafından yazılan bu eserde, Destanın, büyük bir ihtimâlle son kısımlarına ait bir ağıt (sagu) yazılı olarak verilmektedir.

Bu Türk Beğlerinde atı belgülük
Tunga Alp Er idi katı belgülük
Bedük bilgi birle öküş erdemi
Biliglig ukuşlug budun ködremi
Tacikler ayur ânı Afrasyab
Bu Afrasyap tutdı iller talab

Bugünkü Türkçemizle: "Alp Er Tunga, Türk Beyleri içinde adı ve kutsallığı bilinen ve tanınan bir yiğit idi; geniş bilgisinin yanında sayılamayacak kadar çok erdemi vardı: bilgiliydi, anlayışlıydı, meziyetleri çoktu. İranlılar ona, Afrasyab adını vermişlerdi. Afrasyab dünyaya hükmetti" anlamına gelen bu ağıttan, Alp Er Tunga'nın, İranlılar arasında da çok iyi bilindiği anlaşılmaktadır. Nitekim, İran Destanı olan Şehnâme'nin yazan Firdevsî de, destanının büyük bir kısmında Afrasyab'ın kahramanlıklarından söz etmek zorunda kalmıştır. Başka bir milletin kahramanından, kendi destanlarında söz edilebilmesi için o kahramanların gerçekten çok büyük değer taşımaları gerekmektedir. Alp Er Tunga'da bu değerler fazlasıyla vardır. Şehnâme'ye göre, önce Turan ülkesinin şehzadesi sonra da hakanı olarak adı geçen Alp Er Tunga Îran-Turan savaşlarının çok ünlü Turan kahramanıdır. Babasının öğüdünü tutmuş ve o zaman güçlü bir ülke olan İran'a savaş açmıştır. Selvi gibi uzun boylu, kollan ve göğsü aslana eş güçte ve fil kadar güçlü bir yiğitti, İranlıları yendi. İran hükümdarını esir aldı.

İran ülkesinde bir çok padişahlıklar bulunuyordu. Bunlardan biri de Kabil Padişahlığı idi ve başında da Zal adlı biri vardı. Kabil Padişahı Zal, Alp Er Tunga'nın elinde esir olan İran Hükümdarını kurtarmak için Turan ülkesine yürüdü. Alp Er Tunga'yı yendi ama hükümdarını kurtaramadı. Zaman geçti. İran ülkesine hükümdar olan Zev de öldü. Bunu fırsat bilen Alp Er Tunga iran'a bir daha savaş açtı . O zamana kadar Zal da yaşlanmışta. Kendi yerine, Alp Er Tunga'ya karşı oğlu Rüstem'i yolladı. 'Halen Anadolu'da Zaloğlu Rüstem adıyla meşhur olan halk kitaplarında Zaloğlu Rüstem ile Arap Üzengi cengi diye hikâyeleri anlatılan bu ünlü İran kahramanı ile Alp Er Tunga arasında sayısız savaşlar oldu. Savaşların çoğunu Rüstem kazandı bir kısmını Alp Er Tunga kazandı. (Şehnâme İran destanı olduğu için bunu olağan saymak gerekir.)

Bu savaşlar sürüp giderken, İran'ın, hükümdarı bulunan Keykâvus, oğlu Siyavuş'u ve Zaloğlu Rüstem'i gücendirmişti. Gücenmenin sonucu olarak şehzade Siyavüş kaçıp Alp Er Tunga'ya sığındı. Orada uzun zaman kaldı, hattâ Türk yiğitlerinden birinin kızıyla evlendi, Keyhüsrev adında da bir oğlu oldu.

Keyhüsrev büyüyünce, iranlılar onu kaçırıp hükümdar yaptılar. Keyhüsrev Zaloğlu Rüstem'i hoş tutup, gönlünü aldı ve Alp Er Tunga'nın üzerine gönderdi. Yine bir çok savaşlar oldu. Çoğunda Alp Er Tunga yenildi. Ve en sonunda Alp Er Tunga iyice yoruldu, ordusu dağıldı, askeri kalmadı. Tek başına dağlara çekildi. Orada, bir mağarada tek başına yaşadı. Fakat günün birinde izini keşfedip yerini buldular. Alp Er Tunga suya atlayıp kurtulmak istedi; fakat daha önce davranan Iran askerleri yetişip saldırdılar. Yiğitçe doğuştu ama ihtiyardı, yorgundu, tek başınaydı. Öldürdüler.

Daha önce de belirttiğimiz gibi, çok şuurlu bir Iran milliyetçisi olan Firdevsî'nin Zal Oğlu Rüstem'i ve diğer İran asker ve hükümdarlarını üstün görmesi, savaşların çoğunda Alp Er Tunga'yı yenik durumlara düşürmesi olağan karşılanmalıdır. Alp Er Tunga'mn çok büyük bir yiğit, üstün değerlere sahip bir Hakan olduğunu anlamak için bir Iran Destanında ne kadar değerli bir yer kapladığı düşünülmelidir. Firdevsî, kendi milletinin kahramanlarını değerlendirebilmek için ancak bir Türk Hakanını ölçü olarak aldıysa bu bile, Alp Er Tunga'mn nasıl bir destan yiğidi olduğunu gösterir. Gerçi Iran ve Turan savaşlarının önde gelen bir yiğidi olarak Alp Er Tunga gerçek kişiliğe de sahiptir; Firdevsî'nin Alp Er Tunga'yı seçişinde bu gerçek payı da muhakkak vardır ama aslında Alp Er Tunga, destanlara has kişiliği ile Firdevsî'yi etkisi altına almıştır.

Prof. Zeki Velidî Togan'a göre M.Ö. dördüncü yüzyıla kadar yaşamış olan ve M.Ö. yedinci yüzyılda OrtaTiyanşan çevresinin en güçlü devleti olarak gelişmiş bulunan, Hunlardan önceki büyük Türk Devleti Şu veya Saka adını taşımaktadır. Bu Türk imparatorluğu, birçok kavimler üzerinde egemenlik kurmuş olup Güney Rusya'yı da içine almak üzere Doğu Avrupaya kadar yayılmıştır. Bir kısım tarihçiler Doğu Avrupa bölümündeki sakalara İskit, Orta Asya ve Azerbaycan çevresindekilere Saka adını vermektedir. M.Ö. yedinci yüzyılda en güçlü ve en parlak devrini yaşamış olan bu Türk İmparatorluğunun Hakanı ise alp Er Tunga'dır.

Divan-ı Lugat-it Türk'te, Alp Er Tunga için söylenen ağıtlardan (Sagu) bazı parçalar kaydedilmiştir.

Bu parçalar, o günkü ve bugünkü Türkçe söyleyişle aşağıya alınmıştır:


Alp Er Tunga öldi mü?
Isız ajun kaldı mu?
Ödlek öçin aldı mu?
Emdi yürek yırtılur.
Ödlek yarağ közetti
Oğrun tuzağ uzattı
Begler begin azıttı
Kaçsa kah kurtulur?
Begler atın urgurup
Kadgu anı turgurup
Mengzi yüzi sargarup .
Korkum angar türtülür.
Uluşıp eren börleyü
Yırtıp yaka urlayu
Sıkrıp üni yırlayu
Sığtap közi örtülür.
Könglüm için ötedi .
Yitmiş yaşıg kartadı
Kiçmiş ödig irtedi
Tün kün kiçip irtelür

Alp Er Tunga öldü mü?
Kötü dünya kaldı mı?
Felek öcünü aldı mı?
Şimdi yürek yırtılır.
Feleğin silahı hazır
Gizli tuzak kurdurur
Beyler beyini vurdurur
Kaçsa nasıl kurtulur?
Beyler atlarını yorup
Kaygıdan çaresiz durup
Beti benzi sararıp
Sarı safrana döndüler.
Erler kurt gibi hıçkırdı
Yaka bağır yırtıp durdu
Acı ağıtlar çığırdı
Yaş akar gözler kurur.
Gönlüm içinden yandı.
Geçmiş zamanı andı.
Geçen günler nerdedir?
 

Morwena

Buralıyım
Kayıt
16 Nisan 2007
Mesajlar
4.355
Beğeniler
0
ilker resim eklersen daha güsel daha okunaklı daha çekici olur Wink
 
A

Anonymous

Guest
Otlukbeli savaşı :

Otlukbeli Savasi

--------------------------------------------------------------------------------

Karamanoğlu İbrahim'in 1464'te ölmesi üzerine oğulları birbirlerine düşmüşlerdi. Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan'ın yardımıyla İshak Bey Karamanoğlu beyliğine sahip oldu. Bunun üzerine diğer oğlu Pir Ahmed Bey Fatih Sultan Mehmed'den yardım istedi ve gelen yardım sayesinde Beyliği ele geçirdi. Fakat Pir Ahmed Bey bir süre sonra gidip Venediklilerle anlaşınca, bu duruma sinirlenen Fatih Sultan Mehmed, Karaman Seferi'ne çıkmaya karar verdi.

Konya ve Karaman alınarak Osmanlı'ya bağlandı. Karaman halkı İstanbul'a ve çeşitli yerlere göç ettirildiler. Pir Ahmed Bey kaçarak Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan'a sığındı. Bu olay Osmanlılarla Akkoyunluların arasının açılmasına neden oldu.

Osmanlılar Avrupa ve Anadolu'daki topraklarını genişletirken, Akkoyunlular Devleti'de Doğu Anadolu, Kafkasya, İran ve Irak üzerinde hakimiyet kurmuşlardı. Sınırlarını genişleten iki Türk Devleti arasında büyük bir savaş kaçınılmaz olmuştu. Otlukbeli mevkiinde 11 Ağustos 1473'de yapılan savaşta, devrin en kuvvetli savaş tekniğine ve araçlarına sahip olan Osmanlı ordusu, Uzun Hasan'ın kuvvetli süvarilerden kurulmuş olan ordusunu birkaç saatte dağıttı.

Bu savaştan sonra Akkoyunlular bir daha kendilerini toparlayamadılar. Fatih Sultan Mehmed, Akkoyunlu tehlikesini bu şekilde engellemiş oldu. Anadolu'da ve Rumeli'de birçok sefer düzenleyip pek çok zafer kazanmıştı.

Buna rağmen güneyde güçlü bir devlet konumunda olan Memlüklerle problemler yaşandığı halde sıcak bir savaştan kaçınmıştı.
__________________
 
A

Anonymous

Guest
Talas Savaşı :

Talas Savaşı (Zaferi)

İlk müttefik Türk ve İslam orduları ile Çin ordusu arasında yapılan meydan savaşı. İslamiyet'i henüz kabul etmeyen Türklerin, Orta Asya’da İslâm dînini tanıtıp yayan Araplarla birlikte, Çinlilere karşı, Talas’ta yaptıkları bu savaş, sebep ve sonuçları bakımından çok önemlidir.

Göktürk İmparatorluğu'nu yıkmış olan Çin’in başındaki Tang Sülâlesi (618-906) devrinde İmparator Hivang-Çang (713-755), Türk Hanoğulları’nın hâkimiyetindeki Şaş/Taşkent şehrini ele geçirmek istedi. Bu gayeyle Taşkent Seferine çıkan Kuça Valisi Kao Sien-tche çok geçmeden Taşkent hükümdarı Bagatur-tudun’u esir alarak Çin İmparatoruna gönderdi.

Bagatur-tudun’un öldürülmesi üzerine oğlu Tüen-en, başta Karluklar olmak üzere bölgedeki Türk boylarını Çin’e karşı birlikte harekete çağırdı. Ancak Göktürklerin yıkılmasından sonra henüz birliğini kuramamış olan Türkler, Çin kuvvetleriyle tek başlarına mücadele edemeyeceklerini bildikleri için Abbasîlerden yardım istediler. Ziyad bin Sâlih kumandasında gelen İslam ordusu, yardımcı Türk kuvvetleriyle birleşti. Bunu haber alan Çin komutanı Kao Sien-tche de 100 000 kişilik orduyla, Talas şehrine geldi ve burada müttefik kuvvetlerle karşılaştı. 751 yılı Temmuzunda başlayan savaş, pek şiddetli bir şekilde beş gün devam etti. Savaşın son gününde Çin kuvvetlerinin arkasına sarkan Karluklar, düşmana ağır bir darbe indirdiler. Kao Sien-tche az bir kuvvetle canını zor kurtarabildi. Savaşta Çinliler, elli bin ölü ve yirmi bin esir verdiler.

Talas Meydan Muharebesinin zaferle neticelenmesi; Türk, Çin, İslam ve dünya tarihiyle medeniyetinde çok önemli tesirler bıraktı. Çinliler Talas yenilgisinden sonra 20. yüzyıla kadar, Tanrı Dağları (Tiyenşan) batısına geçemediler. Batı Türkistan, Çin tehlikesinden kurtuldu.

Karluklar, Talas Zaferinden on beş yıl sonra, 766 tarihinde, Tanrı Dağları batısında ve Çu Irmağı boylarında müstakil Türk devleti kurdular. Türkistan’daki Kamlık (Şamanlık), Buda ve Mani dinlerindeki yerli ve göçebe Türklerle Müslümanlar arasında, serbest ticaret, dostluk ve iyi münasebetler başladı. Türkler, Müslümanlarla tanışıp, İslam dînini yakından tanıma imkânına kavuştular. İslam dîninin üstün esasları, mütekâmil hâli, buralardaki Türklerin İslamiyet'i benimsemelerine sebep oldu. İslam medeniyet dairesine, Orta Asya’da, binlerce Türk girdi.

Türkler, kâğıt yapmasını Araplara öğretti. Semerkand’daki imalathânelerde yapılan ipekten kâğıtlar, Orta Doğu ve Akdeniz’e yayıldı. Müslüman Araplar, hakimiyetlerindeki bölgelerden öğrendikleri kâğıdı imal ederek medeniyetin bütün dünyada hızla yayılmasına hizmet ettiler
__________________
 
Yukarı Alt