Kayıt
27 Nisan 2007
Mesajlar
7.427
Beğeniler
0
Şehir
In Dem Kampus
Brad Pitt

18 Aralık 1963’te İngiliz kökenli üç çocuklu bir ailenin en büyük çocuğu olarak Oklahoma’da dünyaya geldi. Gerçek adı William Bradley Pitt’ti. Doğumundan hemen sonra Pitt ailesi Springfield’e taşındı. Çocukluğu erkek kardeşi Doug Pitt ve kız kardeşi Julie Neal Pitt’le birlikte Springfield ‘de geçen Brad, Kickapoo Lisesi’nde okumaya başladı. Sporla ve okulun öğrenci işleriyle yakından ilgileniyordu. Okul yıllarında arkadaşları ona Pittler lakabını takmışlardı. 1982 yılında yapılan bir organizasyonda en iyi giyinen erkek seçildi. Müzikle de yakından ilgilenen Pitt, Q Magazine dergisiyle yaptığı bir röportajda aldığı ilk albümün Elton John'un “Captain Fantastic” albümü olduğunu belirtecekti.

Gazetecilik öğrenimi almak üzere Columbia’daki Missouri Üniversitesi’ne kaydoldu. Öğrencilik yıllarında erkek kolejlerindeki öğrencilerin sosyal aktiviteler için bir araya geldiği The Sigma Chi birliğine üyeydi. 1986 yılında mezun olması için yalnızca iki kredisi kalmışken şansını Hollywood’da denemek için okuldan ayrıldı. Missouri Üniversitesi’nde reklâmcılık eğitimi veren ve Brad Pitt’in de eski hocalarından biri olan bir profesöre göre, Pitt, adı The Men of Mizzou olan bağımsız bir takvim projesi için çalışıyordu. The Men of Mizzou, projenin sanat yönetmenliğini yapan ve tüm ilgisini bu çalışmaya yönelten Pitt’in okuldan mezun olmasını engellemişti.

Kariyer seçimi etrafındakiler için sürpriz oldu. Çünkü okuldayken birkaç showda sahne almasına rağmen, bu işi profesyonel olarak ve tutkuyla yapmak istediğini kimse bilmiyordu. Sonunda, film yıldızı olmayı kafasına koyan genç Pitt, cebinde sadece 325 dolarla California Dreamin’nın yolunu tuttu.

Hollywood’a gittikten sonra Pitt’e altı yıl süreyle Roy London oyuncu koçluğu yaptı. Head Of The Class isimli sitcomda aldığı ufak rolle ilk ekran tecrübesini yaşayan Pitt, o dönem kısa süreliğine showun yıldızı Robin Givens’la birlikte oldu. Pitt ayrıca Growing Pains isimli dizinin iki bölümünde de konuk oyuncu olarak rol aldı.

Uzun süre soap opera Another World’de Chris rolüyle izleyicinin karşısına çıktıktan sonra Our House isimli dizide sesini duyurdu. Dizinin diğer bölümünde oynaması için teklif aldıktan hemen sonra kendini birden bire Shalane McCall'in erkek arkadaşı Charles’ı canlandırdığı, Amerika’nın en popüler dizilerinden biri olan Dallas’ta buldu. O dönemde ayrıca prime time kuşağında yayınlanan Thirtysomething, 21 Jump Street ve Freddy's Nightmares gibi dizilerde de oynuyordu.

1987 yılında Andrew McCarthy, Robert Downey Jr.ve James Spader gibi ünlü oyuncularla birlikte Less Than Zero ve hemen ardından Charlie Sheen’le No Man's Land filmlerinde oynadıktan sonra, 1989’da, ilk ciddi beyaz perde deneyimi olan Cutting Glass filminde Dwight Ingalls rolünde izleyiciyle buluştu. Pitt, aynı yıl yine film yıldızı olan Jill Schoelen ile birlikteydi.

Pitt’in beyaz perdedeki ilk başrolü 1988 yazında Yugoslavya’da çekilen Dark Side Of The Sun filmiyle oldu. Filmin çekimleri bitmiş olmasına rağmen savaşın başlaması nedeniyle, vizyona girmesi seneler sonra gerçekleşti. 1990 yılında TV filmi Too Young to Die?’da rol aldı. Filmde uyuşturucu bağımlısı Billy Canton’ı canlandıran Pitt, başrolleri paylaştığı Juliette Lewis’e aşık oldu ve üç yıl sürecek birliktelikleri başladı.


Angelina Jolie


4 Haziran 1975’te Los Angeles’ta dünyaya geldi. Babası Jon Voight ve annesi Marcheline Bertrand film oyuncusuydular. Kardeşi James Haven da sonraları aktör ve prodüktör olarak ün yapacaktı. Jolie, Chip Taylor’ın yeğeni ve ünlü Fransız aktris Jacqueline Bisset’le Maximilian Schell’in vaftiz kızıydı.

1976’da annesi ve babası boşandıktan sonra Jolie ve erkek kardeşi anneleri Marcheline Bertrand’la New York’a taşındılar. Küçüklüğünde yılan ve kertenkele toplayan ve Uzay Yolu dizisindeki Mr. Spock karakterine aşık olan Jolie, sık sık annesiyle birlikte sinemaya gidiyordu. Sinemayı sevmesinde ailesinin elbette büyük etkisi olmuştu. Zira Jolie, Lee Strasberg Theatre Institute’de 2 yıl oyunculuk eğitimi almaya karar verdi ve sahnelenen birçok oyunda rol aldı. Sonraları ailenin Los Angeles’a geri dönmesiyle Beverly Hills High School’a kaydolan Jolie, zengin aile çocuklarının arasında sadeliğiyle dikkat çekiyor ve ikinci el giysiler giyiyordu. İlk modellik deneyiminde başarısız olunca bileklerini kesen Jolie, daha sonra CNN’e verdiği röportajda konuyla ilgili olarak şunları söyleyecekti: “Bıçak biriktiriyordum ve kendimi kesip acıyı hissetmek benim için bir ritüel olmuştu. Bu benim için bir çeşit terapiydi, çünkü kendimi yaşıyor gibi hissettiriyordu.”

14 yaşında modellik yapmak üzere Finesse Model Management’la anlaşma imzalayan Jolie, Meat Loaf’un Rock'n'Roll Dreams Come Through, Antonello Venditti’nin Alta Marea ve Lenny Kravitz’in Stand by My Woman kliplerinde oynadı. Kardeşi James Haven USC School of Cinematic Arts’ta öğrenim görüyordu ve Jolie onun okul için hazırladığı projelerde de rol alıyordu.

16 yaşında mezun olduktan sonra annesinin evine oldukça yakın bir yerde ev tutan ve tiyatro çalışmalarına başlayan Jolie, babasının ailesine olan ilgisizliğinden dolayı ondan çok soğumuştu. Temmuz 2002’de babasının soyadını istemediğini mahkemeye bildiren Jolie’nin bu isteği kabul edilerek, soyadı değişikliği 12 Eylül 2002’de resmen gerçekleşti.

Angelina Jolie’nin ilk profesyonel film tecrübesi düşük bütçeli Cyborg 2’de başrolü oynamasıyla gerçekleşti. 1995’te Hackers filminde canlandırdığı Kate rolüyle dikkat çeken ve eleştirmenlerden olumlu puan alan Jolie, filmdeki rol arkadaşı Jonny Lee Miller’a aşık oldu ve çift 28 Mart 1996’da dünya evine girdi. Mojave Moon,Love Is All There Is,Foxfire ve True Women gibi filmlerde rol aldıktan sonra ona en iyi yardımcı kadın oyuncu dalında Golden Globe kazandıracak ve Emmy ödüllerine de aday olmasını sağlayacak George Wallace isimli TV filminde rol aldı.

1998’de süper model Gia Caranginin hayatını canlandırdığı HBO yapımı TV filmi Gia için kamera karşısına geçen Jolie’nin performansı ayakta alkışlandı. Gia rolüyle en iyi kadın oyuncu dalında Golden Globe ve Emmy ödüllerini kazanan Jolie 2 yıl üstüste en prestijli ödüllerin sahibi olmuştu.



Candan Erçetin

Candan Erçetin, 10 Şubat 1963 tarihinde Kırklareli`de doğdu. Çocukluğunu ve ilkokul yıllarını Kırklareli'nde geçiren Erçetin girdiği parasız yatılı sınavlarında Galatasaray Lisesi'ni kazandı.Aynı zamanda, 1979 yılında girdiği İstanbul Belediye Konservatuarı'nda Şan eğitimine devam ediyordu.

Galatasaray Lisesi'ni bitirdikten sonra, İstanbul Üniversitesi Klasik Arkeoloji bölümüne girdi. Üniversitenin son yılı olan 1986'da büyük bir tesadüf sonucu Norveç Oslo'da düzenlenen Eurovision Şarkı Yarışması'nda "Klips ve Onlar" grubunun bir üyesi olarak Türkiye'yi temsil etti.

Grup o zamana kadarki en iyi dereceyi almış, dokuzuncu olmuştu. Bazıları için büyük bir müzikal kariyerin başlangıcı gibi duran bu olaya rağmen,çok severek devam ettiği Arkeoloji eğitimini burada sonlandırmak istemedi ve kazandığı bursla yüksek lisans yapmak üzere Viyana Üniversitesi'ne giderek henüz başlamış olan müzikal kariyerine son verdi.

Hayatının geri kalanını geçirebileceğine inanarak gittiği Viyana'dan, 1 yıl sonra, ülkesini çok özlemiş olarak geri döndü. İyisiyle kötüsüyle, insanın kendini en iyi hissettiği yerin doğduğu ve yaşadığı yer olduğunu anlamıştı. Viyana'da olduğu süre boyunca dondurduğu İstanbul Belediye Konservatuarı Şan bölümünü 1991 yılında bitirdi.

Profesyonel müzik hayatını, 1989 yılında "Siyah & Gümüş" adlı gece kulübünde, Arie Antique ve Chansons söylemeyi şart koşarak tekrar denedi. Bu sırada, menajerlik ve sahne organizasyonu gibi alanlarda çeşitli şirketlerde çalışıyordu. Bu işlerde kazandığı deneyimler, ona çok sonraları kendi albümlerini çıkardığında oldukça faydalı oldu.Daha en başta, yalnız sahne üzerinde değil sahne arkasında da nelerin gerekli olduğunu, bir organizasyonda insanların neler beklediğini biliyordu. 1994 yılında, mezun olduğu Galatasaray Lisesi'ndeki kadro açığından doğan tesadüfle babasının da mesleği olan müzik öğretmenliğine başladı. Bugün halen aynı lisede müzik öğretmenliği yapmaya devam ediyor.

Televizyonculukla tanışması da 1994 yılında sunuculuğunu yaptığı Kanal D'de yayınlanan "Kol Düğmeleri" adlı magazin programıyla oldu. 1995 yılının ekim ayında Numberone TV'de haftada beş gün yayınlanan ve 65 bölümden oluşan "Randevu" adlı sohbet programını sundu. Aynı yılın Temmuz ayında da ilk solo albümü olan "Hazırım" yayınlanmıştı. İlk albümünde doğup büyüdüğü Trakya'nın ve ailesinin kökeni olan Makedonya'nın ezgileri ağırlıktaydı. Daha sonraki çalışmalarında da bu yörelerin müziğinden ilham almaya devam etti. 1996 yazında Türkiye için bir ilke imza atarak "Sevdim Sevilmedim" adlı remix albümü çıkardı. Türkiye ilk kez tanıştığı remix kavramını sevmiş, şarkının değişik versiyonları ülkenin birçok yerindeki yazlık mekanların en çok çalınanlarından biri olmuştu.

"Sevdim Sevilmedim"i, 1997 yılında çıkan ikinci solo albümü "Çapkın" izledi. Bu albümde kendi bestelerine de yer verdi. Bu albümde yer alan "Yalan" adlı şarkı radyolarda sık sık çalınan bir hit oldu. Albüm sanatçının yurt dışındaki organizatörler tarafından da tanınmasını sağladı. Bu sırada hem yurt içinde hem de yurt dışında konserler vermeye devam ediyordu. 1998 Ağustos ayında ise, "Oyalama Artık" adlı 2. remix albüm çalışması yayınlandı.

2003’ün Ocak’ında, sürekli dinleyicilerinin ondan sahnede dinlemeye alıştığı Fransız chanson’larını modern düzenlemelerle yorumladığı "Candan chante hier pour aujourd hui" albümü piyasaya çıktı. Yine 2003’te NEDEN albümünden şarkıların remixlerinin yanı sıra Bosna-Hersek, Avusturya, Türkiye ortak yapımı "Gori Varta" adlı filmin müziği olan "Yazık Oldu" adlı şarkının da yer aldığı Remix albüm piyasaya çıktı. Bu vesileyle Bosna-Hersek’li müzisyen Sasa Losic ile kurduğu dostluk bir sonraki albümünde ortak bir çalışmaya olanak sağladı ve Sasa’nın bir şarkısı bu albümde yer aldı.

Haziran 2004’te son albümü MELEK dinleyicisiyle buluştu.

Abdi İpekçi


9 Ağustos 1929 tarihinde İstanbul’da dünyaya gelen İpekçi, lise öğrenimini 1948’de Galatasaray Lisesi'nde tamamlamasının ardından, bir süre İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne devam etti.

1943 - 1948 seneleri arasında, Kırmızı-Beyaz ve Şut adlı spor dergilerinde yazı ve karikatürleri yayımlanan İpekçi, 1948 - 1949’da Yeni Sabah ve 1950’de de Yeni İstanbul gazetelerinde muhabirlik ve yazı işleri sekreterliği görevlerini üstlendi. 1951'de İstanbul Ekspres Gazetesi’nde yazı işleri müdürlüğü yapan ve 1954'te genel yayın müdürülüğüne başladığı Milliyet Gazetesi'nde, 1959'da başyazar olan İpekçi, yazılarındaki demokratik üslubu, hak ve özgürlükleri savunan tavrı ve tarafsız gazetecilik ve habercilik ilkesi ile basında saygı duyulan bir kişi olarak görülmekteydi.

1959'da Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanlığı, 1960'ta da Basın Şeref Divanı Sekreterliği yapan İpekçi, 1961 - 1970 yılları arasında, TRT'de açık oturum programları düzenledi. 1964'te, Uluslararası Basın Enstitüsü Yönetim Kurulu Üyeliği'ne seçilen ve 1968'de de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü'nde öğretim görevlisi olarak ders veren İpekçi, daha sonra 1972 senesinde, Türkiye Basın Enstitüsü Başkanı oldu.

1 Şubat 1979 tarihinde, Nişantaşı'nda trafikte yavaşlayan arabasına yanaşan, adından Papa suikastiyle de sözettirmiş, Mehmet Ali Ağca tarafından öldürüldü.

Ölümünden sonra Milliyet Gazetesi’nin, Durum köşesinde yazdığı yazılardan bazıları bir kitapta toplanan İpekçi, Afrika (1955), İhtilalin İçyüzü (1965), İnönü Atatürk'ü Anlatıyor (1968), Liderler Diyor ki (1969), Dünyanın Dört Bucağından (1971) gibi bazı eserlerin altına da imza attı.​
 
Kayıt
27 Nisan 2007
Mesajlar
7.427
Beğeniler
0
Şehir
In Dem Kampus
Adile Naşit


Asıl adı Adile Keskiner olan Türk sinemasının ünlü oyuncusu Adile Naşit, 17 Haziran 1930’da İstanbul’da doğdu.

Tiyatro oyuncusu Amelya Hanım ile ünlü komedyen Naşit Özcan’ın kızı olan Adile Naşit, babasının ölümü üzerine öğrenimini yarım bırakarak, 1944 yılında İstanbul Şehir Tiyatrosu - Çocuk Tiyatrosu’na girdi.

"Herşeyden Biraz" oyunuyla sahnede olduğu yıl, Halide Pişkin’in grubuyla İstanbul’da turneye çıktı. Daha sonra Muammer Karaca’nın tiyatrosuna girdi ve 1948’de komedi oyuncuları Aziz Basmacı ve Vahi Öz’le birlikte kurdukları toplulukta 1951 yılına kadar çalıştı. Yine 1948 yılında "Lüküs Hayat" filmiyle sinema oyunculuğuna başladı.

1950’de, kendisi gibi tiyatrocu olan Ziya Keskiner ile evlendi. 1954’te yeniden Muammer Karaca Tiyatrosuna döndü ve 1960’a dek burada çalıştı.

1961’de, eşi Ziya Keskiner ve abisi Selim Nasit Özcan ile birlikte, Naşit Tiyatrosu’nu kurdular. Bu topluluğun dağılmasından sonra 1963’te girdiği Gazanfer Özcan - Gönül Ülkü tiyatrosunda, 1975’e kadar aralıksız olarak çalıştı.

Adile Naşit, sinemaya ikinci ve asıl girişini 1970’lerde yaptı. 1976’da "İşte Hayat" adlı filmdeki rolüyle, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandı.

Rıfat Ilgaz’ın eserlerinden sinemaya aktarılan "Hababam Sınıfı" filmlerinin birçoğunda, müstahdem kadın rolüyle yeraldı ve buradaki oyunculuğuyla da büyük beğeni kazandı. 1978’de Uluslararası Sanat Gösterileri’nin tiyatro ve müzikallerinde rol almaya başladı.


Adolf Hitler



Adolf Hitler, 20 Nisan 1889’da Alois (Schicklgruber) Hitler (1837-1903) ve Klara Pölzl’in (1860-1907) üçüncü çocuğu olarak Yukarı Avusturya’da, Almanya sınırına çok yakın küçük bir kasaba olan, Braunau am Inn’de dünyaya geldi. Ev kadını olan annesi Klara, Alois Hitler’in 3. eşi ve aynı zamanda da ikinci dereceden kuzeniydi. Aralarındaki akrabalık nedeniyle kilisenin özel izniyle evlenen çiftin Gustav ve Ida adındaki ilk iki çocukları daha bebekken ölmüş, Adolf’dan sonra dünyaya gelen Edmund ise sadece 6 yaşına kadar hayatta kalabilmişti. 21 Ocak 1896’da ise kız kardeşi Paula Hitler dünyaya geldi.

Gümrük memurluğu yapan babası Alois Hitler’in, 2. eşinden de Alois Jr. ve Angela isimlerinde iki çocuğu vardı. Gayri meşru olarak dünyaya gelen Alois, 39 yaşına kadar annesinin soyadını (Schicklgruber) taşıdı. Ziyaret ettiği doğum kayıtlarından sorumlu bir rahibin, üvey babasının ‘Johann Georg Hiedler’ olduğunu ( bir diğer olasılık ise kardeşi Johann Nepomuk Hiedler’di) kanıtlamasıyla ‘Hiedler’ soyadını kullanmaya başladı. Hiedler, Huetler ve Huettler gibi şekillerde telaffuz edilen soyadı, son olarak Hitler şeklinde yerleşti. (Sonraları Adolf, politik düşmanları tarafından soyadının aslında Hitler olmadığı, Schicklgruber olduğu suçlamalarıyla karşılaştı. Ayrıca 2. Dünya Savaşı sırasında, Alman şehirleri üzerinden ‘Heil Schicklgruber’ (Yaşasın Schicklgruber) ibaresi taşıyan broşürler uçaklardan atılarak müttefik propagandası olarak da kullanıldı.)

Alois Hitler

Yasal olarak Hitler soyadı ile dünyaya gelen Adolf’un anneannesinin ismi de Johanna Hiedler’di. İsmi eski Almanca’da ‘asil kurt’ (Adolf = nobelity + wolf) anlamına gelen Adolf, akrabaları arasında kısaca ‘Adi’ ismiyle biliniyordu. (Adolf Hitler, yakın çevresiyle arasında, 1920’lerin başlarından 3. hükümetin düşüşüne kadar ‘Wolf ‘ takma adını kullandı. Hatta bu durum Avrupa kıtasındaki çeşitli merkezlerin isimlerinde de etkili oldu. Doğu Prusya’da Wolfsschanze, Fransa’da Wolfsschlucht, Ukrayna’da Werwolf gibi.)

Babasının çıkan tayinleri nedeniyle Braunau’dan Passau’ya ardından Lambach’a, Leonding’e ve Linz’e taşınmalarıyla, ilkokul eğitimini çeşitli okullarda alan Adolf, başarılı bir öğrenciydi.


Hakan Şükür

Hakan Şükür, 1 Eylül 1971 tarihinde Sakarya'da doğdu. Futbol hayatına, 1987 yılında, doğum yeri olan Sakarya da başladı. 1990 senesine kadar Sakaryaspor'da forma giyen Şükür, buradan ayrılmasının ardından 2 sene formasını taşıyacağı 1. Lig takımlarından Bursaspor'a geldi.

Hakan Şükür için dönüm noktası 1992 yılında Galatasaray'a transferiydi. Galatasaray'da bir çok başarı yaşayan ünlü futbolcu, Temmuz 1995'te İtalya'nın Torino takımına transfer oldu. Torino'da istediğini bulamayan Şükür, 4 ay kaldığı İtalyan klübünden ayrıldı ve 1995'in Ekim ayında Galatasaray'a döndü. 1998 yılında FIFA tarafından dünyanın en iyi golcüsü seçildi.

Takvimler 2000'i gösterdiğinde, Galatasaray'da UEFA Kupası'nı kaldırdı. Gene bir Temmuz ayında, bir çok diğer Galatasaray'lı futbolcu gibi Şükür'ün de Galatasaray'ın yolları ayrıldı. Hakan Şükür bir başka İtalyan takımı Inter Milan'a transfer olmuştu.

2002 yılında İnter Milan'dan kiralık olarak AC Parma takımına gitti. 1 seneden kısa bir süre Parma forması giyen Hakan Şükür, bu formayla İtalya Kupası'nı kazanmanın sevincini yaşadı.

Aynı sene Türk Milli Futbol Takımı'nın dünya üçüncüsü olacağı "Dünya Kupası"nda Güney Kore Milli Takımına karşı 9. saniyede attığı gol ile "Dünya kupaları tarihinin en erken golü"ne imza attı.


Cüneyt Arkın


Gerçek adı Fahrettin Cüreklibatır olan Türk Sineması'nın ünlü jönü, 1937 yılında Eskişehir'de doğdu. Çocukluğu çiftlikte geçti. Daha sonra Eskişehir Necatibey İlkokulu'na gitti. Çocukluğunda en sevdiği hikayeler menkıbelerdi. Battal Gazi, Köroğlu hikayeleri ile büyüdü. Eskişehir Lisesi'ne devam ettiği dönemde hikayeler yazıyor ve bunları dergilere gönderiyordu. İstanbul'a giderek tıp fakültesi sınavlarına girdi ve kazandı. Tıp eğitimine devam ederken İstanbul'daki arkadaşlarıyla "Erek" adlı bir dergi çıkarttı. Dergide şiirleri ve hikayeleri yer alıyordu. 1957 yılında Cemal Süreyya ile tanıştı ve öykülerini değerlendirerek onu "Pazar Postası"na gönderdi.

1963 yılında "Artist" dergisinin düzenlediği sinema artisti yarışmasına girdi ve birinci oldu. Ertesi yıl filmlerde küçük roller almaya başlamıştı. Tıp fakültesini bitirmesinin ardından Eskişehir'e döndü.

1963 yazında Halit Refiğ ile "Şafak Bekçileri" adlı filmin çekimleri sırasında tanıştı. 1. Hava Üssü'nde jet savaş pilotlarının yaşamı ile ilgili bir film çeken Halit Refiğ, o sırada Hava Kuvvetleri'nde doktor olarak yedek subaylığını yapan Cüneyt Arkın'a filmdeki rollerden birini teklif etti. Ancak yönetmelikler yüzünden bu filmde rol alamadı. Aynı yılın sonbaharında Halit Refiğ "Gurbet Kuşları" adlı filmin çekimlerine hazırlanırken askerliğini bitiren Cünety Arkın filmde rol aldı. Gazeteci Vecdi Benderli, Cüneyt Gökçer'den Cüneyt; Ramazan Arkın'dan Arkın isimlerini alıp birleştirerek "Cüneyt Arkın" ismini yarattı.

Başta romantik roller oynayan genç oyuncunun daha sonra hareketli sahnelere yatkınlığı dikkat çekti. İstanbul'a gelen sirklerde çalışanlardan akrobatik hareketler öğrendi. Burada kazandığı becerilerini Malkoçoğlu tarzı, kılıçlı ve atlı sahnelerde kullandı.

70li yıllara gelindiğinde Türkiye'nin en tanınan oyuncularından biri olmuştu. İtalya'da da ilgi gördü. "John Arkin" adıyla tanındı. Ancak dil sorunu yüzünden fazla tanınamadı. Ünlü yönetmen Halit Refiğ'e göre John Wayne, Burt Lancaster seviyesinde bir oyuncuydu. Yurtdışına açılabilseydi dünyaca tanınacak bir oyuncu olabilirdi.

Sosyal içerikli filmlerde de rol aldı ancak en çok tanınması Malkoçoğlu serisiyle oldu. 1982 yılında çektiği "Dünyayı Kurtaran Adam" adlı filmiyle dünya sinema tarihindeki en kötü 100 film arasına girmeyi başardı. 1992 yılında televizyonun yükselişiyle dizi oyunculuğu yapmaya başladı.

"Polis"(1992), "Zirvedekiler"(1993), "Merhamet"(1993), "Bizim Ev"(1995) gibi dizilerin ardından 1998 yılında "Gülün Bittiği Yer" adlı filmde oynadı. Ardından 2000 yılında yönetmenliğini yaptığı "Oğulcan"ı çekti. "Köpek"(2005) ve "Serseri"(2003) adlı dizilerde çalıştıktan sonra 2006 yılında "Dünyayı Kurtaran Adam"ın devamı olan "Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu" adlı filmde rol aldı.​
 
Kayıt
27 Nisan 2007
Mesajlar
7.427
Beğeniler
0
Şehir
In Dem Kampus

Cem Yılmaz

23 Nisan 1973'te İstanbul'da doğdu. Leman Dergisinde karikatür çalışmalarına başladığında, lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi Turizm ve Otelcilik bölümünde sürdürüyordu.

İlk stand-up gösterisini Leman Kültür'de, 1995'in Ağustos ayında gerçekleştirdi. Aynı senenin aralık ayında Beşiktaş Kültür Merkezi"nde sahne almaya başladı. 2001 yılı sonuna kadar 1200'ün üstünde gösteriye çıktı. Hemen hemen bütün gösterileri kapalı gişe oynadı. Türkiyenin yanı sıra, Avrupa ve Amerikada da sahne aldı.

Leman Dergisi'nde yayınlanan çalışmalarını "Karikatürler" isimli kitabında yayınladı. İlk sinema deneyimini, 1998 yılında Ömer Vargı'nın yönettiği "Herşey Çok Güzel Olacak" isimli filmde Mazhar Alanson ile başrolü paylaşarak tatmış oldu. Film, Türkiye ve Avrupada yaklaşık 1 miyon 800 bin kişi tarafından izlendi.

Reklam dünyasında da adından söz ettiren sanatçı , "Panasonic" reklamlarının radyo spotlarıyla iki yıl üst üste Kristal Elma ödülüne layık görüldü. Radyo spotlarının yanı sıra, Panasonic, Mavi Jeans, Doritos ve Opet gibi markaların reklamlarında oynadı. Yer aldığı her reklam filmi gündem konusu olmayı başardı.

Gösterileri 2000 senesinde Star TV tarafından yayınlanmaya başlandı ve "Gösteri" adıyla piyasa sürüldü.

2001 yılında çıkan kısa dönemden faydalandı ve askerliğini yaptı.

12 Kasım 2004'te vizyona giren, çekimleri tamamlanmasına karşın yapımcı firma ile yaşanan problemler sebebiyle montajı ve gösterimi geciken, 4 farklı karakterde oynayarak başrolünü üstlendiği, Ömer Faruk Sorak'ın yönetmenliğini G.O.R.A. ile bir kez daha milyonları sinema salonlarına çekmeyi başardı.


Cem Karaca

O zamanlar Cumhuriyet tarihinin ünlü tiyatrocularından sayılan Ermeni kökenli İrma Felekyan'la (Toto Karaca) , bir Azeri Türkü olan Mehmet İbrahim Karaca'nın evliliklerinin altıncı yılında, 5 Nisan 1945'de İstanbul'da dünyaya geldi.

Karaca, sanatçı bir ailenin çocuğu olmanın avantajını çok iyi değerlendirerek sanatla iç içe büyüdü. Cem Karaca müzik hayatının ilk bölümünde Anadolu'nun müziğinden bihaber bir şekilde, ilk grupları olan Jaguarlar ve Dinamitlerle Rock'n'Roll tarzı çalışmalar yapıyordu. O dönemdeki en büyük destekçişi İlhami Gencer'di.

İlk evliliğinden kısa bir süre sonra askere giden Karaca'nın hayatı askerliği sırasında bir anlamda değişti. Bir yandan eşinin hasretini çekerken diğer yandan da Anadolu'nun ilkokul kitaplarında anlatıldığı gibi olmadığını farkeden Karaca, asker arkadaşının çaldığı bağlama sayesinde bir zamanlar ilkel ve sıkıcı bulduğu müziğin kendi duygularını anlattığını keşfetti.

1967 yılında askerlik dönüşü Apaşlar grubuna katılan Karaca ve grubu, Hürriyet'in düzenlediği Altın Mikrofon yarışmasında "Emrah" isimli parçalayla ikinci oldu ve yarışmanın getirdiği şevkle batı müziği ile doğu müziğini sentezleme çabasına girerek bu yönde şarkılar üretmeye başladı.

Resimdeki Gözyaşları isimli parçayla büyük başarı elde eden Karaca ve grubu Apaşlar'la Almanyada Ferdy Klein orkestrasını'da yanına alarak parçalar kaydetdiler. Cem Karaca'nın Apaşlar'la olan beraberliği 1969'un sonlarına kadar sürdü.

Grupta gitarist Mehmet Soyarslan ve Cem Karaca arasındaki anlaşmazlıklar had safhaya çıkınca Cem Karaca gruptan ayrıldı. Cem Karaca Apaşlar grubunun basçısı Seyhan Karabay ile birlikte Kardaşlar grubunu kurdu. Bu sıralarda Cem Karaca Almanya'ya giderek Ferdy Klein Orkestrasıyla 4 tane 45lik doldurdu. Amacı yeni grubuna ekipman alabilmek ve maddi sıkıntı yaşamadan çalışmalar yapmaktı. Nitekim ilk 45'likleri Dadaloğlu ile büyük bir başarı elde etti. Fakat 1972 yılında Cem Karaca ve Seyhan Karabay arasındaki tartışmalar Cem Karaca ile Kardaşlar'ın yolunu ayırmasına sebep oldu. Cem Karaca, Kardaşlar grubundan ayrılıp Anadolu Pop'un güçlü sesi Moğollar'la birleşirken Kardaşlar'da Moğollar'la anlaşmış Ersen Dinleten'i gruplarına dahil etti. Bu grupla 3 45'lik çıkaran Karaca, Moğollar'ın dağılmasıyla kariyerinin en önemli dönemini yaşayacağı Dervişan grubunu kurdu.

Dervişan politik-rock yapmanın yanısıra progressive rock müziğinin Uğur Dikmen ve Oğuz Durukan sayesinde Türkiye ile tanışmasında önemli rol oynadı. Cem Karaca aynı zamanda tam anlamıyla ilk stüdyo albümünü bu grupla çıkardı: Yoksulluk Kader Olamaz.

Dervişan'ın dağılmasından sonra Edirdahan isimli grubu kuran Karaca, Safinaz adında yine iyi bir albüm yapmış olmasına rağmen eski başarısını elde edemedi. Bu albümden sonra Almanya'ya giden Cem Karaca bu ülkede 1987 yılına kadar sürgün hayatı yaşamak zorunda kaldı. Bu dönemdeki çalışmalarında sık sık gurbet acısı gibi temaları işleyen Karaca bu süre içersindeki en iyi albümünü almanca olarak çıkardı: Die Kanaken.

Yabancı düşmanlığı, Gurbetçilerin yaşamı gibi konuları işleyen Cem Karaca bu albümde ki bazı parçaların Türkçesini ilerki albümlerinde kaydetti. Die Kanaken albümünün arka kapağında kendisiyle ilgili şunlar yazılıydı: "Cem Karaca ülkesi olan Türkiye'de bir rock yıldızı. Ülkesinde 50'ye yakın 45'lik ve LP yayınlayan Karaca'nın parçalarının çoğu sosyal içerikli sözlere sahip. 1981 yılının ocak ayında Federal Almanya'da bulunduğu sırada son albümü yüzünden ülkesinde aranmaya başladı. Bunun üzerine Karaca, ülkesine geri dönmedi. Mallarına el konan şarkıcı 200 yıl hapis cezasına çarptırıldı ve 1983 yılında da Türk vatandaşlığından çıkarıldı. Almanya'da daha çok Nazım Hikmet'in şiirlerini seslendirmesiyle tanınan Karaca ilk olarak 1983 yılının başlarında Almanca sözlerle ve doğu batı sentezinden oluşan bir müzikle seyirci önüne çıktı. Amacı Türkiye'de olan biteni anlatmak değil, burada olup bitenleri anlatmak ve Alman-Türk ilişkilerini düzeltmeye çalışmak. Şarkıları yabancı düşmanlığı ve ırkçılıkdan bahsediyor."


Cameron Diaz

Cameron Diaz, 30 Ağustos 1972’de California Dreamin’da doğdu. Henüz 16 yaşında, bir partide tanıştığı fotoğrafçı, ona şov dünyasının kapılarını açtı. Bu şanslı buluşma sayesinde, Elite Model Ajansı ile anlaşma sağladı. Modellikteki başarısı ile tüm dünyaya nam salmayı başardı. Fransa’dan Japonya’ya birçok ülkede çalıştı. Büyük şirketlerin reklam filmlerinde rol alarak oyunculuk hayatına merhaba demiş oldu.

5 yıl süren başarılı modellik kariyerinin ardından Sinemaya atıldı. Sinema kariyerine 1994 yılında The Mask (Maske) filmiyle başladı. Bu filmle adından çok söz ettirdi. Sinema dünyası yeni sarışın güzelini bulmuştu.

"The Mask"ın hemen ardından 1995'de "The Last Supper"da rol aldı. Hollywood'un yetenekli yıldızı Keanu Reeves ile başrolü paylaştığı "Feeling Minnesota"da evlenmek üzere olduğu adamın kardeşine aşık olan bir kadını canlandırdı. Bu filmle birlikte istediği çıkışı tam olarak yakalayamayan Cameron Diaz, daha sonraları Edward Burns ile "She is the One" ve Harvey Keitel ile "Head Above Water"da rol aldı. "Head Above Water"daki başarılı oyunculuğu ile eleştirmenler tarafından geleceğin yıldızları arasında gösterilen Diaz, sinemadaki kariyerine ticari filmlerle devam etmeyi tercih etti.
Cameron Diaz - The Mask (Maske) Filminden

Diaz'ın asıl yükselişi "My Best Friends Wedding" (En iyi arkadaşım evleniyor) ile başladı. Filmde Julia Roberts'a eşlik eden genç Diaz, bu filmin ardından 1955'de, Trainspotting'in yönetmeni Danny Boyle'un, "A Life Less Ordinary" adlı filminde, Ewan McGregor ile başrolü paylaştı.

Aynı yıl uzun süredir beraber olduğu La Torre'den ayrılan güzel yıldız, 1998 yılında "There's Something About Mary" adlı filmde birlikte oynadığı Matt Dillon ile üç yıl sürecek romantik bir ilişkiye başladı.

Gene 1998 yapımı olan "Very Bad Things" de Christian Slater'la başrolü paylaşan Diaz, 1999 yılında pek çok tartışma yaratan "Being John Malkovich"de de rol aldı.

Aynı yıl, yönetmenliğini Oliver Stone'un üstlendiği, başrollerinde Al Pacino, Dennis Quaid ve James Woods gibi usta oyuncuların yer aldığı "Any Given Sunday"de (Kazanma Hırsı) babasından kendisine miras olarak kalan Sharks adlı bir takımın sahibi Christina Pagniacci'yi canlandırdı.

Cameron Diaz - Charlie's Angels: Full Throttle
2000 yılında tüm dünyada seyircilerin yoğun ilgisiyle karşılaşan ve gişe rekorları kıran "Charlies Angels"da (Charlie’nin Melekleri) üç melekten "Natalie"yi canlandıran Cameron Diaz, 2001 yılında bir başka büyük yapımla yine kamera karşısındaydı. Tom Cruise ve Penelope Cruz ile birlikte rol aldığı "Vanilla Sky"da New York'lu yayıncı David Aames'e aşık Julie Gianni rolünde izleyici karşısına çıkan aktris, artık üst sıralardaki bir sinema oyuncusuydu.

2002 yılı Cameron Diaz için hızlı başladı. Martin Scosese'nin yönettiği "Gangs of New York"'da (New York Çeteleri) Jenny Everdeane rolünde, "The Sweetest Thing"de (Ateşli ve Tatlı) ise Christina Walters rolünde izleyici karşısına çıktı.


50 Cent

50 Cent (Ocak 2006).
Genel bilgiler
Doğum adı Curtis James Jackson III
Doğum 6 Temmuz 1975 (33 yaşında)
Queens, New York, ABD
Tarz(lar) Hip hop
Meslek(ler) Rapper, Aktör, Prodüktör
Etkin yıllar 1998-günümüze
Etiket(ler) Jam Master Jay, Columbia, Aftermath, G-Unit, Interscope, Shady, Violator
İlişkili hareketler G-Unit, Eminem, Dr. Dre
Web sitesi http://www.50cent.com


Hayatı
Curtis Jackson, New York'un Queens mahallesinde zor şartlar altında büyümüştür. Babasını tanımayan Curtis, 8 yaşına kadar annesinin yanında büyür. Annesi bir uyuşturucu satıcısıydı ve Curtis 8 yaşında iken öldürüldü. Annesinin bir arkadaşı onu uyuşturucu konusunda sorun çıkmış ve öldürmüş. Annesinin ölümünden sonra Curtis büyükannesinde kalmaya başlar. Annesinin sayesinde uyuşturucu satıcılarına bağlantısı olan Curtis 12 yaşında iken o da uyuşturucu satmaya başlar. Lise yıllarında birkaç defa kısa süre için hapise düşen Curtis ilk ağır cezasını 19 yaşında alır. 21 yaşında iken şu an 11 yaşında olan oğlu Marquise dünyaya gelir.

50 Cent, ilk önce rap camiasında tanınmış prodüktör ve Run-DMC grubunun üyesi olan Jam Master Jay ve daha sonra dünyaca ünlü olan rapstarı Eminem tarafından keşfedilir. Jam Master Jay'in yardımıyla ilk müzik kontratını Columbia Records ile imzalar.

İlk klip çekiminden önce 9 kurşun yiyerek hastanelik olan Jackson'un kontratı bu olaydan sonra Columbia Records tarafından iptal edilir ve "Power of the Dollar" adlı albümü piyasaya sunulmaz.

Azmini kaybetmeyen Curtis Jackson demo ve mixtape çıkarmaya devam eder. Tesadüfen cd'lerden birtanesi Eminem'in eline geçer. Jackson'un cd'sini beğenen Eminem, onunla bir anlaşma yapar. Bu kontrattan Jackson 1.000.000 $ alır ve "Get Rich or Die Tryin'" adlı ilk resmi albümünü müzik piyasasına sürer. "In da Club", "P.I.M.P." ve "If I Can't" gibi şarkılarıyla rap ve hip-hop dünyasında kendisine bir isim yapar. 2006 yılında 32 milyon dolar, 2007 yılında 34 milyon dolar kazanarak yılda en fazla para kazanan 2. rapçidir.Forbes dergisinin 2007 'de belirlediği "En Zengin Hip-Hop"çılar sıralamasında Jay-Z ve P.Diddy'den sonra üçüncü sıradadır.

Kız arkadaşlarıyla çok fazla gündeme gelmeyen Curtis'in basında en uzun süre yer alan ilişkisini aktris Vivica A. Fox'la yaşamıştır. Fakat 2006 yılının ortalarında adı ünlü şarkıcı Ciara'yla anılmaya başlamıştır. Ve Ciara'nın "Can't Leave'Em Alone" isimli şarkısına çekilen klipte ikilinin samimi görüntüler vermesi ise bu iddaları kuvvetlendirmiştir ve bir süre sonra ilişki 50 cent'in menajeri tarafından doğrulanmıştır. Her iki tarafta uzun süre bu ilişkiyi inkar etse de BET kanalının ünlü 106&Park programına konuk olan Ciara'nın eski erkek arkadaşı Bow Wow klip süresince ekrana bakmamış ve bu konu hakkında fikirleri sorulduğunda verdiği ters tepki bu ilişkiyi doğrular nitelikte olmuştur.

Forbes'in Ağustos 2008'de açıkladığı geçen yıldan bu zaman geçen zaman dilimi içerisindeki kazançlarına göre sıralama yaptığı hip&hop yıldızları sıralamasında 50 cent 150 milyon $'lık kazancıyla Jay-Z ve P.Diddy'i geride bırakmıştır









 
Kayıt
27 Nisan 2007
Mesajlar
7.427
Beğeniler
0
Şehir
In Dem Kampus

Matthew Fox

Matthew Fox, 14 Temmuz1966’da Loretta ve Francis Fox’un üç oğullarından ortancası olarak Crowheart, Wyoming’deki ailesine ait at çiftliğinde dünyaya geldi. Wyoming yakınlarındaki Pavillion’da Wind River Lisesi’nden mezun olmasının ardından Kolombiya Üniversitesi Ekonomi Bölümü’ne kabul edildi ve önce Massachusetts’deki özel Deerfield Akademisi’nde 1 yıl hazırlık sınıfını okudu. Kolombiya Üniversitesi’ne devam ettiği süre boyunca Columbia Lions (Kolombiya Aslanları) futbol kulübünün bir üyesi olan Fox, takımın 42 maç süren yenilgi serisini kırdığı geceki maçta oynadı.

1988’de mezun olan Fox, Wall Street’de bir kariyer yapmak için gittiği bir iş görüşmesinde oraya ve bu mesleğe ait olmadığını anladı. Kız arkadaşının model ajanlığı yapan annesinin tavsiyesiyle modelliğe başlayan Fox, Atlantik Tiyatro Ekibi (Atlantic Theatre Company) ile birlikte oyunculuk yapmaya başladı ve ardından New York’taki Film ve Televizyon Okulu’na (School for Film and Television) devam etti.

25 yaşında ilk oyunculuk sınavını Wings dizisinin bir bölümünde veren Matthew Fox, aynı sene kısa süren dizi Freshman Dorm’da baş rollerden birini oynadı. Hala yeterince tanınmamışken çeşitli yardımcı roller için teklifler almaya devam etti ve 1993’de My Boyfriend’s Back ile ilk kez daha büyük bir yapımda yer buldu. 1994’de Party Five adlı dizide, anne ve babasını araba kazasında kaybetmiş beş kardeşten birini (Charlie Salinger) canlandıran Fox, bu dizideki rolüyle birçok magazinde yeraldı ve genç kızların hayranlığını kazandı. 1996’da People Magazine tarafından Dünyanın 50 En Güzel İnsanı arasında seçildi.

Fox, altı sezon sonra Party Five dizisinin sona ermesinden bikaç yıl sonra bu kez The Haunted adlı dizide oynamaya başladı fakat dizi diğeri kadar ilgi görmedi.

2004’de Lost adlı dizide Dr. Jack Shephard’ı canlandırmaya başlayan Matthew Fox, aslında dizideki yardımcı rollerden James ‘Sawyer’ Ford rolü için denemelere katılmıştı. Ancak yapımcılardan J. J. Abrams’ın onu Dr. Shephard rolü için beğenmesiyle Fox, dizide başrolü almış oldu. Söylendiğine göre gizli olan tüm pilot senaryoyu okumasına izin verilen aktör, aynı zamanda dizide en yüksek ödemeyi alan oyuncu oldu.

2005’de Lost’daki rolüyle Golden Globe’a aday gösterilen Fox, 2005 Satellite Award ve 2006 Televizyon Oyuncuları Derneği Ödülü’nü (Screen Actors Guild Award) kazandı.

Matthew Fox, 1992 yılından beri Margherita Ronchi ile evli ve çiftin Kyle ile Byron isimli iki çocukları var. Philadelphia Eagles ve Toronto Blue Jays takımlarını tutan Fox, her pazar Lost dizisindeki arkadaşlarıyla evinde parti düzenliyor.


Deniz Seki

01 Temmuz 1970'de İstanbul doğdu. İlkokulu Maçka Süheyla Artem, orta ve lise eğitimimi de yatılı olarak Çamlıca kız Lisesi'nde okudu. Okulunu bitirdikten sonra, TRT İstanbul televizyonundaki sunuculuk sınavlarına katılarak sunucu olmaya karar verdi. İdealist bir yapıda olan şarkıcı sunuculuk yaparken içindeki müzisyen ruhunun çıkması biraz zaman aldı. Öyle ki, 1993 Yılında Melih Kibar'la tanışması sonucu müzik hayatına başladı.

Tesadüfler sonucu Melih Kibar'la tanışması ile reklam filmlerini seslendirmeye başladı. Daho sonraları Kenan Doğulu, Emel Müftüoğlu, Ege, Ferda Anıl Yarkın, Zuhal Olcay ve Yaşar gibi şarkıcılara vokalistlik yaparak yoluna devam etti.

1995 Yılında, kendini iyice şarkı söylemeye hazır hissettiği anda, medeni cesaretini göstererek "POP - SHOW 95" Şarkı yarışmasına katıldı ve kendi yazdığı şarkı sözüyle 1. oldu.

Ve 1997 yılında, uzun çalışmalar sonucunda 1. albümü olan "Hiç Kimse Değilim" müzikseverlerle buluştu. Yaşadığı acı ya da tatlı duygu yoğunlukları, söz ve bestecilik kimliğinin ortaya çıkmasını sağladı.

25 Aralık 1999 tarihinde, söz ve müziklerinin birçoğu kendine ait olan "Anlattım" isimli albümüyle bir kez daha sevenleriyle buluştu.Bu albümü ile başarısını daha da pekiştirdi.

3. Albümü "Şeffaf" Ocak 2002 tarihinde çıktı ve kendinden söz ettirmeyi de başarabildi. Bu albümde sırasıyla "Unutursun" ve "Yakamoz" isimli şarkılara klip çekildi.

4. albümü "Aşkların En Güzeli" Eylül 2003'te çıktı.Bu albümü ile çocukluğunun şarkılarını, günümüz müziğiyle yeni nesillelere taşımak, kaybolmaya yüz tutmuş 70'lerin Türkçe pop müziğinin asla kaybolmayacağını ve kaybolmaması gerektiğini anlatmaya çalıştı.


Evangeline Lilly

Nicole Evangeline Lilly, 3 Ağustos1979’da ev ekonomisi öğretmeni bir baba ile güzellik uzmanı bir annenin iki kızından ilki olarak Alberta, Kanada’nın Fort Saskatchewan kasabasında dünyaya geldi. Koyu hristiyan inanca sahip olan ailesinin o küçükken televizyonları yoktu.

14 yaşına kadar çeşitli çocuk projelerinde gönüllü olarak çalışan Lilly, British Columbia Üniversitesi’nde uluslar arası ilişkiler bölümünde okurken bir dünya kalkınması ve insan hakları komitesi kurdu ve yürüttü. 18 yaşındayken kısa bir süre Filipinler’de misyonerlik yapan Lilly, bu sırada otlardan yapılmış bir kulübede yaşadı.

Lilly, Ford Modellik Ajansı tarafından İngiliz Kolombiyası’nda Kelowna caddelerinde keşfedildi. Modellik yapmak istemediğinden önceleri bu fikre sıcak bakmasa da daha sonra üniversite masraflarını karşılamak için Ford’un oyunculukla ilgilenen bir koluyla anlaştı.

Birçok LiveLinks Chatline televizyon reklamında oynadı, G4 kanalında yayınlanan vidyo oyunları programı Judgment Day’de yeraldı. 2003 yapımı Freddy vs. Jason’da liseli bir kız olarak göründü. Smallville’in bir bölümünde havuz sahnesinde ve 2004’de ABC’de yayınlanan korku dizisi Kingdom Hospital’de göründü. Lilly, konuştuğu ilk rolü Lost dizisinde yakaladı.

Lost dizisinde oynaması kararlaştırıldığında uzun süre çalışma vizesi alamadığı için amerika’ya giremeyen Lilly, başka bir oyuncu düşünülmeye başlandığı sırada bu problemi aştı ve 1 gün gecikmeyle çekimlere katılmayı başardı. Lost dizisinden 2004 yılında 80.000 dolar kazanan Lilly, Entartainment Weekly tarafından 2004’ün çıkış yapan yıldızı seçildi. Çekimleri Havaii’de yapılan dizide önceleri yüzme bilmeyen Lilly, şunları söylemişti:


Eskiden sudan korkardım. Bu yüzden yüzme dersleri aldım ve şimdi gerçekten okyanusu çok seviyorum. Okyanus çok sıcak, barışçıl ve misafirperver. Artık okyanusta olmadığım her gün benim için eksik bir gün.

2006’da FHM Dergisi’nin En Seksi 100 Kadın listesinde 8. sırada yeraldı ve 2005’de 2. olduğu Maxim’in Hot 100 listesinde 2006’da 67.sıraya düştü. Evangeline, kendisine yöneltilen bir soruya cevap olarak seks ve çıplaklık içeren sahnelerde yer almayacağını söyledi.

Ağaçlara kolayca tırmanmasından dolayı Lost’daki oyuncu arkadaşları tarafından Monkey, ve Eva diye çağrılan Lilly, aynı zamanda da hristiyan inancıyla tanınıyor. Bir röportajında bununla ilgili bir soruyu şöyle cevaplamıştı:


popular kültürle iç içiçe değilim, televizyonum yok ve televizyon seyretmiyorum.

Lost’un 1. ile 2. sezon arasındaki dönemde Ruanda’daki yoksullara yardım etmek için oraya giden Lilly, aynı zamanda genç kızları tecavüzcülere karşı kendilerini savunmaları için eğiten Just Yell Fire adlı bir vidyonun promosyonuna yardım etti.

Bir zamanlar uçuş görevlisi olan ve çok iyi Fransızca konuşabilen Evangeline, Kanada’lı hokey oyuncusu Murray Hone ile evliydi. Lilly’nin bir süredir birliktelik yaşadığı Lost dizisindeki rol arkadaşı Dominic Monaghan ile nişanlandığı konuşuluyor.


Kemal Sunal

Kemal Sunal, 1944 yılında İstanbul'da doğdu. Vefa Lisesi'nden mezun oldu. Sanat hayatı, "Zoraki Tabip" adlı tiyatro oyunuyla başladı. 1 yıl kadar Kenterler Tiyatrosu'nda çalıştıktan sonra Devekuşu Kabare Tiyatrosu'nda görev aldı. 1973 yılında Ertem Eğilmez'in yönettiği bir filmle sinemaya transfer oldu ve kalabalık kadrolu filmlerde rol almaya başladı.

Türk sinemasında başta "İnek Şaban" tiplemesi olmak üzere canlandırdığı pek çok tiple sevenlerinin kalbinde taht kuran Kemal Sunal, 7'den 70'e herkesin sevgisini kazandı. 1944 yılında İstanbul'da doğan Kemal Sunal, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'ni bitirdi. Sanat yaşamın| amatör olarak "Zoraki Tabib" oyunu ile atılan Sunal, bir süre Ulvi Uraz ve Devekuşu Kabare Tiyatrosu'nda çalıştı. Daha sonra sinemaya geçerek, önceleri bazı filmlerde önemsiz roller canlandıran Kemal Sunal, 1973'den sonra kalabalık kadrolu komedi filmleri ile üne kavuştu.

Türk sinemasının en büyük komedyenlerinden biri olan Sunal, peşpeşe çevirdiği filmlerle ticari açıdan büyük başarı kazandı. 1977'de Antalya Film Festivali'nde "En başarılı erkek oyuncu" ödülünü alan Sunal, oyunculuğu ve özellikle değişik tiplemesiyle Türk sinemasında komedi oyunculuğuna yeni bir soluk getirdi.

1974 yılında evlendi. Ali ve Ezo adlarında, biri kız diğeri erkek iki çocuğu oldu. 1990'lı yıllardan itibaren filmleri kesintisiz olarak televizyonlarda yayınlanmaya başladı; ama kendisi bu gösterimlerden hiç para kazanmadı.

12 Eylül öncesi dönemde yarım bıraktığı üniversiteyi, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi, Radyo Televizyon ve Sinema Bölümünü'nü 1995 yılında bitirdi ve yüksek lisans yapmaya başladı. Hayatı boyunca toplam 82 filmde rol aldı. 3 Temmuz 2000 tarihinde öldü.


Sinema filmleri

•Propaganda (1999)
•Varyemez (1991)
•Koltuk Belası (1990)
•Boynu Bükük Küheylan (1990)
•Abuk Sabuk Bir Film (1990)
•Zehir Hafiye (1989)
•Talih Kuşu (1989)
•Gülen Adam (1989)
•Sevimli Hırsız (1988)
•Uyanık Gazeteci (1988)
•Polizei (1988)
•İnatçı (1988)
•Öğretmen (1988)
•Düttürü Dünya (1988)
•Bıçkın (1988)
•Yakışıklı (1987)
•Kiracı (1987)
•Yoksul (1986)
•Tarzan Rıfkı (1986)
•Japon İşi (1987)
•Garip (1986)
•Deli Deli Küpeli (1986)
•Davacı (1986)
•Şendul Şaban (1985)
•Şaban Papuçu Yarım (1985)
•Sosyete Şaban (1985)
•Gurbetçi Şaban (1985)
•Katma Değer Şaban (1985)
•Keriz (1985)
•Atla Gel Şaban (1984)
•Ortadirek Şaban (1984)
•Postacı (1984)
•Şabaniye (1984)
•Tokatçı (1983)
•Kılıbık (1983)
•En Büyük Şaban (1983)
•Çarıklı Milyoner (1983)
•Yedi Bela Hüsnü (1982)
•Doktor Civanım (1982)
•Üç Kağıtçı (1981)
•Kanlı Nigar (1981)
•Davaro (1981)
•Zübük (1980)
•Gol Kralı (1980)
•Gerzek Şaban (1980)
•Devlet Kuşu (1980)
•Korkusuz Korkak (1979)
•Umudumuz Şaban (1979)
•Şark Bülbülü (1979)
•Dokunmayın Şabanıma (1979)
•Bekçiler Kralı (1979)
•Yüz Numaralı Adam (1978)
•Kibar Feyzo (1978)
•İyi Aile Çocuğu (1978)
•Köşeyi Dönen Adam (1978)
•İnek Şaban (1978)
•Avanak Apti (1978)
•Şabanoğlu Şaban (1977)
•Sakar Şakir (1977)
•Hababam Sınıfı Tatilde (1977)
•Çöpçüler Kralı (1977)
•İbo Güllüşah İle İbo (1977)
•Tosun Paşa (1976)
•Süt Kardeşler (1976)
•Meraklı Köfteci (1976)
•Kapıcılar Kralı (1976)
•Sahte Kabadayı (1976)
•Hababam Sınıfı Uyanıyor (1976)
•Şaşkın Damat (1975)
•Hanzo (1975)
•Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı (1975)
•Hababam Sınıfı (1975)
•Köyden İndim Şehire (1974)
•Salako (1974)
•Salak Milyoner (1974)
•Mavi Boncuk (1974)
•Hasret (1974)
•Canım Kardeşim (1973)
•Oh Olsun (1973)
•Güllü Geliyor Güllü (1973)
•Yalancı Yarim (1973)
•Tatlı Dillim (1972)
•Televizyon dizileri
•Bay Kamber (1996)
•Şaban İle Şirin (1995)
•Şaban Askerde (1993)
•Saygılar Bizden (1992



 
Kayıt
12 Temmuz 2007
Mesajlar
4.360
Beğeniler
0
Kadir İnanır

Kadir İnanır, 15 nisan 1949’da (Bu tarih nüfus cüzdanındaki bilgidir, fakat 1949 yılının ağustos ayı sonunda doğduğu sanılmaktadır.) Ordu’ya bağlı Fatsa ilçesinde dünyaya geldi. Kalabalık ailesinin son çocuğu olan İnanır, sanki oyunculuk yapmak için doğmuştu. Fatsa’daki ilkokul ve ortaokul eğitimi sırasında da bu yeteneğini çeşitli okul gösterilerinde sergiledi. İnanır, yatılı olarak okuduğu İstanbul Haydarpaşa Lisesi’nin ardından Marmara Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Radyo Televizyon Bölümü’nü bitirdi.

1969 yılında katıldığı bir yarışmada 1.lik ödülü alan ardından çeşitli foto-romanlarda oynayan İnanır, buradan da sinemaya geçiş yaptı. İlk filmi olan “Son Yedi Adım Sonra”da yer aldıktan kısa bir süre sonra, başrollerde oynamaya başladı. Toplam 182 sinema filminde ve 7 televizyon dizisinde rol alan İnanır’ın en uzun soluklu dizisi Marziye adlı yapım oldu.

5. Adana Altın Koza Film Şenliği’nde Utanç (1973) adlı filmle En İyi Erkek Oyuncu seçilen Kadir İnanır, başrollerini Fatma Girik, Serpil Çakmaklı, Nur Sürer, Erdal Özyağcılar ile paylaştığı 1985 yapımı Yılanların Öcü adlı Şerif Gören filmiyle ise 23. Antalya Film Şenliği’nde En İyi Erkek Oyuncu ödülününün sahibi oldu. Kadir İnanır, 1990’da Med Cezir Manzaraları adlı film ile 3. Ankara Film Şenliği’nde de En İyi Erkek Oyuncu dalında ödülün sahibi oldu.

Son dönem Türk sinemasında 2000 yapımı Komser Şekspir adlı Sinan Çetin filminde yeralan ünlü oyuncu, 24 yıl aradan sonra 2003 yılında Gönderilmemiş Mektuplar adlı filmde Türkan Şoray’la yeniden biraraya geldi. Uzun yıllar birbirine yakıştırılan ikili, bu filmle de büyük ilgi topladı.

Kadir İnanır son olarak, Memduh Ün ve Tunç Başaran’ın yönettiği, Fatma Girik ile birlikte başrollerini paylaştığı, 2005 yapımı Sinema Bir Mucizedir adlı yapımda oynadı.

Sosyoloji, ekonomi ve siyasetle de ilgilen ve hiç evlenmeyen Kadir İnanır’ın, kurbağa (göden) koleksiyonu bulunuyor.

Oynadığı Filmler

1968: Son Yedi Adım Sonra

1969: Çılgınlar Cehennemi, Yaralı Kalp, Fato.

1970: Ankara Ekspresi, Kara Gözlüm, Mechul Kadın, Dağların Kartalı.

1971: Unutulan Kadın, Üç Arkadaş, Azrailin Beş Atlısı, Kara Gün, Kerem ile Aslı, Mualla.

1972: Asi Gençler, Dönüş, Leyla ile Mecnun, Utanç, Kanlı Para, Paprika Gaddarın Aşkı, Baskın, Vur.

1973: Bitirim Kardeşler, Bitirimler Sosyetede, Ezo Gelin, Gazi Kadın, Kambur, Yaban, Anadolu Ekspresi, Arap Abdo, Hayat Bayram Olsa, Ölüme Koşanlar.

1974: Almanya'lı Yarim, Sahipsizler, Sensiz Yaşanmaz, Yazık Oldu Yarınlara, Askerin Dönüşü, Bir Yabancı, Ceza, Enayi, Korkusuzlar, Uyanık Kardeşler.

1975: Baldız, Köprü, Pisi Pisi, Yatak Hikayemiz.

1976: Bodrum Hakimi, Deprem, Taksi Şöförü, Alev, Can Pazarı, Delicesine, Devlerin Aşkı, İki Kızgın Adam.

1977: Dila Hanım, Selvi Boylum Al Yazmalım, Silah Arkadaşları, Tövbekar, Ana Ocağı, Fırtına, Cevriyem.

1978: Evlidir Ne Yapsa Yeridir, Derviş Bey, Düzen, Hedef.

1979: Doktor, Fırat, Gazeteci, İstanbul, İsyan.

1981: Ah Güzel İstanbul, Kırık Bir Aşk Hikayesi.

1982: Tomruk, Yürek Yarası, Aşkların En Güzeli, Elveda Dostum.

1983: Bedel, Kurban.

1984: Yabancı, Balayı, Bir Yudum Sevgi, Güneş Doğarken, İmparator.

1985: Seyyid, Yaz Bitti, Yılanın Öcü, Amansız Yol, Ateş Dağlı, Ölüm Yolu.

1986: Sen Türkülerini Söyle, Sevgi Çıkmazı, Suçumuz İnsan Olmak, Sultanoğlu, Umut Sokağı, Yarın Ağlayacağım, Dikenli Yol, Hayat Köprüsü, Güneşe Köprü.

1987: Sende Yüreğinde Sevgiye Yer Aç, Yarınsız Adam, 72. Koğuş, Menekşeler Mavidir, Yaralı Can, Küçücüğüm, Katırcılar.

1988: Emanet, Hüzün Çemberi, 7 Uyuyanlar, Bir Beyin Oğlu.

1989: Med Cezir Manzaraları, Acılar Paylaşılmaz, Film Bitti, Karılar Koğuşu.

1990: Tatar Ramazan, Eskici ve Oğulları, Sayın Başkan, Darbe.

1991: Umut Hep Vardı, Aldatacağım.

1992: Tatar Ramazan Sürgünde.

1995: Aşk Ölümden Soğuktur

2000: Komser Şekspir.

2002: Kumsaldaki İzler (TV),

2003: Gönderilmemiş Mektuplar (2003)

2005: Sinema Bir Mucizedir

Oynadığı Dizi Filmler

1995 Savcı

1998 Marziye

2001 Derman Bey

2002 Kumsaldaki İzler

2002 Kırık Ayna

2004 Bütün Çocuklarım

2006 Azap Yolu​
 
Kayıt
12 Temmuz 2007
Mesajlar
4.360
Beğeniler
0
Kıraç​

Tufan Kıraç 1972 Yılında Kahramanmaraş'da doğdu. Öğretmen olan babasının görevi nedeniyle 10 yaşına dek Kahramanmaraş ve köylerinde yaşadı. 1982 yılında babasının tayini çıkınca ailesiyle İstanbul'a yerleşti ve eğitimine İstanbul'da devam etti.

Küçük yaşlardan itibaren müziğe karşı ilgi duyan Kıraç'a ilk desteği bağlama çalan babası verdi. Bağlama ile müziğe başlayan Kıraç'a ikinci büyük destek lisedeki müzik öğretmeni Refik Köksal'dan geldi. Müziğe olan ilgisini ve yeteneğini gören Refik Köksal Kıraç'a ilk gitarını hediye etti.

1990 Yılında liseyi bitirdikten sonra üniversite sınavlarına girerek Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Müzik Öğretmenliği bölümünü kazandı. Öğrencilik yıllarında Taksim, Harbiye, Kadıköy'deki barlarda çalışmaya başladı. Lise yıllarında ilk beste ve söz çalışmalarını yapan Kıraç 1996 yılına geldiğinde ilk albümü için çalışmalara başladı. Kıraç'ın ilk albümü Deli Düş 1998 yılı Mayıs ayında çıktı.

Birinci albümüyle Rock müzik dinleyicilerinin gözünde saygın ve sağlam bir yer edinen Kıraç 2000 yılının ilk günlerinde ikinci albümü Bir Garip Aşk Bestesi ile bir anda yüz binlerin beğenisini kazandı.

"Bir garip aşk bestesi" albümünün müzikseverlerle buluşmasının ardından üçüncü solo albümünün repertuar çalışmalarına başlayan Kıraç'ın bu arada Funda Arar’la birlikte 2001 Şubat ayında Sevgiliye adını verdikleri mini düet albümü çıktı. Ağırlıklı olarak Kıraç şarkılarından oluşan 3. solo albümü Zaman albümünde söz ve müziği İskender Doğan'a ait "Kan ve Gül" Aşık Veysel'den "Derdimi Söylesem" ve iki de anonim türkü yer alıyor.​
 
Yukarı Alt