Kayıt
12 Temmuz 2007
Mesajlar
4.360
Beğeniler
0
Adnan Polat​

Lisans eğitiminin ardından, yüksek lisans için A.B.D.'ye gitti. 1976 yılında, Long Island Üniversitesi'nde İş İdaresi öğrenimini tamamladı.

Mezun olduğu sene Türkiye'ye dönen Polat, Polat İnşaat'ta şantiye şefi yardımcılığı görevinde çalıştı.

1981 yılından itibaren Ege Seramik yönetim kademelerinde 10 yıl süre ile çeşitli görevler aldı.

1992 - 1996 yılları arasında Galatasaray Kulübü'nde Başkan Yardımcılığı ve Futbol Komitesi Başkanlığı yaptı.

1997 yılında Tayland Fahri Konsolosluğu ünvanına layık görüldü. 18 Nisan 1999'da yapılan yerel seçimlerde CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı oldu, fakat seçilemedi.

1980 yılında Ayşe Polat ile yaptığı evliliğinden iki çocuk sahibi olan Polat, son altı yıldır Ege Seramik Şirketler Topluluğu'nun yönetim kurulu başkanlığını yürütüyor.​
 
Kayıt
12 Temmuz 2007
Mesajlar
4.360
Beğeniler
0
Ali Kırca​

1948 yılının Aralık ayında Akşehir’de doğdu. 1963 yılında İstanbul’a geldi ve Deniz Harp Akademisi’nden mezun oldu. Bir süre İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Hukuk Fakültesi’nde okudu. Daha 17’li yaşlarda medyaya ilgi duymaya başlayan Kırca, 1974 yılında TRT’de muhabir olarak mesleğe başladı.

TRT’de çeşitli görevlerde çalıştıktan sonra TRT Haber Dairesi Başkanlığı’na yükseldi. "Yurttan-Dünyadan" ve "32.Gün" programlarını hazırlayıp, "Açık Oturum" programını yöneten Kırca, önde gelen liderlerle yaptığı röportajlar sayesinde başarısına başarı kattı.

Bir dönem TRT Washington temsilcisi olarak da çalışan Kırca, daha sonra ilk özel televizyon olan İnter Star’a geçti. 42 yaşında "Kırkıncı Paralel" programını Washington ve New York‘ta hazırlayıp, sundu. 1993 yılında Türkiye’ye döndü ve ATV Haber Dairesi Başkanı oldu. 1 Şubat 1994’de Türkiye’nin ilk anchorman’i olarak ATV Ana Haber Bülteni’ni sunmaya başladı. Hemen arkasından 6 Şubat 1994’te yayına giren "Siyaset Meydanı" programı ile hafızalara kazındı.

2001 Ekonomik krizinin yaşandığı günlerde ATV ile anlaşamayarak Star televizyonuna geçti. Bir çok polemiğe neden olan Star'dan ayrılışı gecikmedi. 2002 yılında NTV ile anlaştı. Aynı yıl "Habersiz Türküler" adlı bir albüm çıkardı. Barış Manço’ya olan hayranlığı ile de bilinen ünlü anchorman, Sonny Müzik’in çıkarttığı "Yüreğimdeki Barış Şarkıları" adlı albümde "Güle güle oğlum" parçayı seslendirdi.

NTV'den de ayrılması gecikmedi. Tekrar ATV'de anchorman olarak göreve başlayan Ali Kırca, aynı zamanda Sabah Gazetesi’ndede köşe yazarlığına getirildi. "Altanlar Meydanda", "Futbol Hayattır", "Hazan Mevsiminde Aşk", "Sedir Ağacının Kokusu", "Şimdi İyi Haberleri Veriyoruz", Susurluk Çarkı, Barış Manço’ya Özlem, "700. yılında Osmanlı" adlarıyla 8 adet kitabı yayınlandı.

2 yıl boyunca Anadolu Üniversitesi’nde TV Haberciliği dersi verdi. Bahçeşehir Üniversitesi’nde öğretim görevliliği yapmaya başlayan Kırca, ("Golden Rose" ödülü başta olmak üzere) yaptığı programlarla birçok uluslararası ödül de kazanmıştır.
 
Kayıt
12 Temmuz 2007
Mesajlar
4.360
Beğeniler
0
Al Pacino​

Uzun süren sinema kariyeri boyunca, Hollywood'un baş aktörlerinden biri olarak görülen Al Pacino, 25 Nisan 1940'ta New York, Doğu Harlem'de dünyaya geldi. Güzel sanatlar Okulu'na giderken 17 yaşında okuldan ayrıldı ve çeşitli işlerde çalışmaya başladı.

Bir yandan da oyunculuk dersleri alan Pacino, zaman zaman çıktığı gösterilerde oyunculuğunu geliştirdi. 1966 yılında " Actors Studio " da eğitim için hak kazandı. Daha sonra James Earl Jones ile çalıştığı The Place Creep'de rol aldı. 1967-68 tiyatro sezonunda zalim bir sokak serserisini oynadığı " The Indian Wants the Bronx " ile Obie Ödülleri En Iyi Erkek Oyuncu ödülünü aldı.

Al Pacino'nun Broadway'de sahneye çıktığı ilk oyun " Does the Tiger Wear a Necktie ? " dir. Her ne kadar oyun kırk gösterimden sonra kaldırıldı ise de Pacino, topluma uyum sağlayamayan bir uyuşturucu bağımlısını canlandırdığı rolüyle Tony Ödülü'nün sahibi oldu. Al Pacino'nun kariyerindeki ilk filmi, 1969 yılında çevirdiği Me, Natalie' dir. Bir sene sonra yine bir uyuşturucu bağımlısını canlandırdığı Panic in Needle Park her ne kadar başarısız bulunsa da, üstün bir performans sergileyen Al Pacino büyük övgüler aldı.

Buradaki başarısıyla, yapımcılığını Paramount'un üstlendiği, Francis Ford Coppola'nın " The Godfather " ( Baba ) filminde Michael Carleone rolünü oynamaya hak kazandı. Bu filmdeki muhteşem performansı ile En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar'ına aday gösterilerek çıkışına devam eden Pacino, 1973'te Scarecrow filmiyle pek iyi bulunmazken, polis draması " Serpico " ve " The Godfather Part II " ( Baba 2 ) gibi sükse yapan filmler ile karnesini düzeltti.

Baba 2 ile üçüncü defa Oscar'a aday gösterilen Al Pacino, 1975 yılında çevrilen " Dog Day Afternoon "da, homoseksüel sevgilisinin cinsiyet değiştirme ameliyatının parasını karşılamak için banka soymaya kalkan bir aşığı canlandırdı. Başarılı filmlerle ününe ün katan Pacino, 1977 tarihli, otomobil yarışlarını konu alan " Bobby Deerfield " daki kötü performansı ile inişe geçti.

Çareyi Broadway oyunlarına dönmekte buldu ve başrolünü oynadığı The Basic Training of Pavlo Hummel ile ikinci kez Tony ödülünün sahibi oldu. Hollywood'a döndükten sonra rol aldığı ...And Justice for All ile eleştirmenlerin gönlünü alamasa da sinemaseverlerin gönlünde bir defa daha taht kurdu.

Pacino'nun daha sonra rol aldığı filmleri, seri bir homoseksüel katilin peşinde olan bir polis memurunu canlandırdığı " Cruising " ve " Author Author " adlı komedi iş yapmadı. 1983 yılında Brian De Palma'nın yönettigi, şiddeti bol " Scarface " ( Yaralı Yüz ) ise ilk gösterildiğinde vasat bulunmasına karşın daha sonra sinemanın kült filmleri arasındaki yerini aldı.

Fakat başarının arkasından tekrar başarısızlık geldi ve Pacino tarihsel epik " Revolution " ( Devrim )'dan sonra gözlerden uzaklaştı. Bu arada " The Local Stigmatic " filmiyle yönetmenliği denedi. Ki bundaki başarısı filmin sinemalarda hiç gösterilmemiş olması ile eşleştirilebilir.

Al Pacino'nun dönüşü, 1989'da çekilen " Sea of Love " ( Aşk Denizi ) filmi ile oldu. Film büyük sükse yaptı. Pacino yeniden bir stardı! 1990'da gösterişli bir gangsteri oynadığı " Dick Tracy " ile altıncı kez Oscar'a aday olan Pacino, aynı yıl çevrilen, üçlemenin üçüncü ayağı " The Godfather Part III " ( Baba 3 ) 'de kendisinden bekleneni veremedi.

Ertesi yıl çevirdiği romantik komedi " Frankie and Johnny " ve ardından gelen " Glengarry Glen Ross ", vasatı geçemeyen filmleriydi. Uzun süren sessizliğin ardından " Scent of a Woman " ( Kadın Kokusu ) 'ndaki muhteşem oyunculuğu ile nihayet Oscar heykelciğine kavuşmayı başardı.

1993'te Brian De Palma ile tekrar çalıştığı " Carlito's Way " ve 1995'te Michael Mann'in yazıp yönettigi, ve Robert De Niro'nun canlandırdığı bir hırsızın peşindeki polisi oynadığı Heat ile kariyerine devam eden Pacino, 1996'da politik bir dram olan " City Hall " da rol aldı. Fakat o sene dikkatleri daha çok yazıp yönettiği ve rol aldığı " Looking for Richard " ile çekti.

1997 senesinde genç Hollywood starları ile çevirdiği filmler gündemdeydi. Önce Johnny Depp ile " Donnie Brasco " ve sonra Keanu Reeves ile " The Devil's Advocate " ( Şeytanın Avukatı ) ... Al Pacino, 1999 yapımı " The Insider " ( Köstebek ) ile sinemaseverlerin karşısındaydı. Başrolü Russel Crowe ile paylaşan Pacino , sigara şirketlerinin halktan gizlediği sırların anlatıldığı ve yayın aşamasında kıyametin koptuğu " 60 Dakika " adlı programın yapımcısı Jeffrey Wigand'ı canlandırdı.

2000 yılında yönetmenliğini Oliver Stone'un üstlendiği ve başrollerinde Cameron Diaz, James Woods ve Dennis Quaid gibi deneyimli oyuncuların yer aldığı " Any Given Sunday " ( Kazanma Hırsı ) adlı filmde oynayan aktör, Tony D'Amato adında futbol aşığı bir koçu canlandırdı.

2002 yılında görevi sırasında zor duruma düşen deneyimli bir dedektifi canlandırdığı " Insomnia " (Uykusuzluk) filmi ve kurnaz bir yönetmeni canlandırdığı " Simone " filmi ile izleyicilerin karşısına çıktı.

2003 yılında " The Recruit " (Çaylak) filmi ile CIA ajanını canlandıran Al Pacino, televizyonda izlenme rekorları kıran tv dizisi " Angels in America " ile sevenlerinin gönüllerinde bir kez daha taht kurdu.​
 
Kayıt
12 Temmuz 2007
Mesajlar
4.360
Beğeniler
0
Ata Demirer

Ata Demirer, 6 Temmuz 1972'de Bursa'da dünyaya geldi. Daha küçük yaşlarda müziğe olan yeteneğini keşfetti. Ortaokul ve liseyi Bursa Erkek Lisesi'nde okuduktan sonra son sınıfta Çelebi Mehmet Lisesi'ne geçti ve buradan mezun oldu. Okul hayatından başarılı olamayan Demirer, ağabeyinin yardımıyla gece kuluplerinde piyanist-şantör olarak çalışmaya başladı. 1991 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Türk Müziği Bölümü'nü kazanmasyla İstanbul'a taşındı.

Konservatuvar yılları boyunca İstanbul'da müzisyenlik yapmaya devam etti. Yine o yıllarda arkadaşlarının desteği ile bar komedyenliği denemelerine başladı. Vitamin Grubu üyesi Gökhan Semiz ile olan yakın arkadaşlığı sayesinde stand up gösterilerine başladı. Aynı zamanda Vitamin Grubunun "Turkish Kovboylar" adlı şarkısındaki gazeli seslendiren kişi de kendisiydi.

E.Ş.E.K Tiyatro Grubunun kurucusu Uğur Uludağ'nın aracılığı ile ilk profesyonel stand up gösterisini gerçekleştirdi. 1995 yılında Asos'ta verdiği müzikli şov sırasında keşfedilerek Dormen Tiyatrosu'nda "Komik Para" adlı oyununda rol aldı. Aynı yıl kendi kurduğu "Ege Kumpanya" adlı gösteri orkestrası ile birçok yerde sahneye çıktı.

Bu dönem Uğur Yücel ile tanışması hayatının dönüm noktalarından biri oldu. Komediye olan tutkusunu keşfetti ve konservatuvarı yarıda bırakarak stand up gösterilerine ağırlık verdi. 1996 ile 1998 yılları arasında bir çok yerde gösteri verdi. Leman Kültür'e oyununun kaydını götürdü ve çok beğenilmesi üzerine 1998 yılının Şubat ayında "Tek Kişilik Dev Kadro" adlı oyunu ile Leman Kültür'de sahne aldı.

Bu oyunu yaklaşık 1000 kez sahnede oynayan sanatçı, oyunda geçen karakterlerin benzerleri ile bir televizyon şovu hazırladı. "Korsan TV" adlı program, ekranda 42 bölüm gösterildi. Televizyonda görülmesi ile şöhreti artan Demirer, daha sonra Vizotele Tuuba, Neredesin Firuze gibi projelerde yer aldı. "Kısık Ateşte 15 Dakika" filmi ile ilk başrolünü aldı. Birçok televizyon dizisinde yer aldı ancak onun yurt çapında tanınması ve sevilmesi "Avrupa Yakası" adlı dizide 3 sezon boyunca canlandırdığı "Volkan" karakteri ile oldu.

İki adet müzik albümü de olan Ata Demirer, daha sonra "Hacıyatmaz" adlı televizyon programına başladı. Gani Müjde tarafından yazılan ve yönetilen "Osmanlı Cumhuriyeti" adlı filmde Osmanlı padişahını canlandırdı.
 
Kayıt
12 Temmuz 2007
Mesajlar
4.360
Beğeniler
0
Avril Lavigne​

Avril Romana Lavigne Whibley, 27 Eylül 1984'te Ontario, Kanada'da doğdu. Babası Fransız, annesi Kanadalı olan Avril, 14 yaşına geldiğinde annesinin ona armağan ettiği gitarla kendi bestelerini yapıp söylemeye başladı. 1998 yılında bir müzik yarışmasını kazandı ve kendisi gibi Kanadalı olan Shaina Twain ile beraber ilk turnesine çıktı. Lavigne, şarkılarını bir videoya kaydetderek ve çeşitli plak şirketlerine gönderdi. Bir süre sonra New York Records ona bir demo yapması için fırsat vereceğini belirten bir mektup gönderdi.

Stüdyoda çalıştığı günlerden birinde Arista Records'tan gelen birisi onu çok beğendi ve hiç zaman kaybetmeden sanatçıyı Arista Records'a getirdi. 2002 yılında ise Avril Lavigne dünya çapında 14 milyon satan "Let Go" albümüyle birçok ödül alırken sekiz dalda da Grammy adaylığını elde etti.

Kanada'da listelerde 2. sıraya kadar yükseldi. Albümden 4 adet single çıkardı. "Complicated" adlı parçası en fazla çalınan şarkı oldu ve 11 hafta zirvede kaldı. "I'm With You," ABD'nin yanısıra İngiltere'de de zirveye yerleşti. "Losing Grip" ise Tayvan ve Şili'deki listelerde ilk sıraya ulaştı.

Bu albümün başarılarının ardından Lavigne, MTV Müzik Ödülleri'nde "En İyi Yeni Bayan Şarkıcı" dalında ödül aldı. 2003'de Juno ödüllerinde altı adaylığı bulunurken bunlardan "Dünya Çapında En Çok Satan Kanadalı Şarkıcı" dalında ödülü aldı. Grammy ödüllerinde sekiz dalda aday gösterildi. "Complicated" şarkısıyla "Yılın Şarkısı" ödülünü ve "En İyi Çıkış Yapan Bayan Şarkıcı" ödülünü aldı.

25 Mayıs 2004'te Avril Lavigne'ın ikinci albümü "Under My Skin" piyasaya çıktı. Albüm ABD, İngiltere, Almanya, Japonya, Avustralya, Kanada, Meksika, Arjantin, İspanya, İrlanda, Tayland gibi ülkelerin listelerine bir numaradan giriş yaptı. Ayrıca henüz ilk haftasında ABD'de 380.000 kopya sattı. Albümde yer alan şarkıların büyük bir kısmını Lavigne kendisi yazdı. Ancak ona bazı şarkılarda Kanadalı söz yazarı Chantal Kreiazuk ve Evanescence'ın eski gitaristi Ben Moody eşlik etti. Bazı şarkılara da Evan Tauberbenfeld, Raine Maida gibi isimler katkılarda bulundu. Albümün prodüksüyonunda Butch Walker ve Don Gilmore da yer almıştır.

Albümden çıkan ilk single "Don't Tell Me", kısa sürede aynı başarıyı yakaladı. Amerika Birleşik Devletleri'nde ve Kanada'da ilk beşe kadar yükseldi. Avustralya ve Brezilya'da ise ilk ona girebildi. Fakat albümden çıkan üçüncü single, ilk iki single gibi başarılı olamadı hatta listelerde ilk kırka bile giremedi. 4. single "He Wasn't", İngiltere'de ve Avustralya'da listelerde ilk 40'a girdi. Son single olarak "Fall to Pieces" yayınlandı. Fakat bu single da pek başarı gösteremedi.

Bu albümün başarıları sonucu World Music Ödülleri'nde 2004 yılında "En İyi albüm satan Kanadalı Bayan Şarkıcı" dalında ödül aldı. 2005 yılında Juno Ödüllerinde beş adaylıktan "Yılın Bayan Şarkıcısı", "Yılın Pop Albümü", "Hayranların Seçimi" ödüllerini aldı. Choice Ödüllerinde o yıl "En Sevilen Bayan Şarkıcı" ödülünü aldı. Daha ikinci albümle 25 milyondan fazla albüm satmıştır.

Avril Lavigne, yeni albümünü tanıtmak amacıyla 21 şehri kapsayan turnesine 2 Mart 2004'te çıktı. Bu turnede sergilediği parçaların akustik versiyonlarını daha sonra özel bir albümde topladı. 2005 yılında turnenin bitmesinden sonra oyunculuk kariyerine başladı. Bir sıra modellik de yaptı. 2006'da Turin-İtalya Kış Olimpiyatları'nın kapanış töreninde 2010 yılı kış olimpiyatları tanıtımı için "Who Knows" adlı şarkısını seslendirerek ülkesi Kanada'yı temsil etti.

17 Nisan 2007'de Avril Lavigne'ın üçüncü albümü "The Best Damn Thing" piyasaya çıktı. Albüm Amerika'da listelere birinci sıradan girdi. Albümün yapımcıları arasında 16 Temmuz 2006'da evlendiği Sum 41 grubunun solisti Deryck Whibley de vardı. Albümdeki davul ve ritmlerle ilgili kayıtları Travis Barker yapmıştır. Albümden çıkan ilk single "Girlfriend", Billboard Hot 100 listesinde zirveye yerleşti.

Avril Lavigne, ilk sinema deneyimi "Over The Hedge" adlı bir animasyon ile oldu. Bu yapımda William Shatner,Bruce Willis, Garry Shandling, Wanda Skykes, Nick Nolte ve Steve Carell gibi isimlerle çalıştı. Ayrıca Oskarlı aktör Richard Gere'in oynadığı "The Flock" adlı filmde bir şüphelinin kız arkadaşı rolünü oynadı. Üçüncü film projesi "Fast Food Nation" ise bir kitaptan uyarlamaydı. "Eragon" filmi için "Keep Holding On" adında bir şarkı yazdı. Diğer yandan da bu şarkı Kanada listelerinde ilk 20'ye girdi.​
 
Kayıt
12 Temmuz 2007
Mesajlar
4.360
Beğeniler
0
Abdullah Gül​

Ahmet Hamdi Gül ve Adeviye Hanım'ın oğulları olan Abdullah Gül, 29 Ekim 1950’de Kayseri’de dünyaya geldi. Orta öğrenimini Kayseri Lisesinde tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne girdi. Aynı fakültede mezuniyet sonrası doktorasını aldı. Lisan ve doktora çalışmalarını yürütmek için burslu olarak iki sene Londra ve Exter’de kaldı. Türkiye dönüşünde Sakarya Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nün kuruluşunda çalıştı ve İktisat dersleri verdi.

1983 - 1991 yılları arasında merkezi Cidde’de olan İslam Kalkınma Bankası’nda (IDB) iktisat uzmanı olarak çalıştı. 1991 yılında Uluslararası İktisat dalında Doçent oldu.

Abdullah Gül, gençlik yıllarından itibaren politikanın içinde yer aldı. Aktif politikayla ilk sıcak teması, Necmettin Erbakan'nın henüz MNP kurulmadan başlattığı "Bağımsızlar Hareketi" döneminde başlamıştı. 1975 seçimlerinde, şuanki Fazilet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan, Kayseri'den MSP Senatör adayı olduğunda seçim kampanyasındaki kadroda yer alıyordu.

1991 yılında yapılan erken seçimle Refah Partisi’nin Kayseri Milletvekili olarak Parlamento’ya girdi. 1991 - 1995 tarihleri arasında TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliği yaptı.

1993 yılında Refah Partisi’nin "Dışişlerinden sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı" görevine seçildi. Bu süre içinde Avrupa ve Amerika’daki birçok kuruluşlarda yaptığı konuşmalarla parti görüşünü anlattı.

1995’de yapılan genel seçimlerde, ikinci kez Refah Partisi Kayseri Milletvekili seçildi. 1995 - 2001 yılları arasında "Dışişleri Komisyonu Üyeliği" görevini yürüttü. 54. Hükümette, Devlet Bakanlığı ve Hükümet Sözcülüğü görevlerinde bulundu. 1999 yılında Fazilet Partisi'nden üçüncü kez milletvekili seçilerek Meclise girdi.

14 Mayıs 2000 tarihinde yapılan Fazilet Partisi 1. Olağan Büyük Kongresinde Genel Başkan Adayı oldu. Genel Başkanlık yarışını az bir oy farkıyla kaybetmiş olmasına rağmen, kongrede elde ettiği netice tüm siyasi çevrelerce büyük bir başarı olarak değerlendirildi.

Fazilet Partisinin kapatılmasıyla birlikte, "Yenilikçi Hareket"'e önderlik etti. Başlangıcından itibaren halkın büyük bir teveccüh gösterdiği "Yenilikçi Hareket", Ağustos 2001'de Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) adıyla Türk siyasi hayatındaki yerini aldı.

Abdullah Gül, AK Partinin Kurucular Kurulu üyesi olarak partileşme sürecindeki etkin rolünü sürdürdü, Siyasi ve Hukuki İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yaptı.

1992 yılında Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi üyesi oldu ve Konseyin Kültür, Tüzük, Siyasi ve Ekonomik Kalkınma Komitelerinde çalıştı. 2001 yılına kadar yürüttüğü Avrupa Konseyindeki çalışmalarından dolayı kendisine "Pro merito" madalyası ve Konseyin sürekli "Onursal Üyesi" ünvanı verildi.

3 Kasım 2002 Milletvekili seçimlerinde Kayseri Milletvekili olarak tekrar seçildi. 16 Kasım 2002 tarihinde Başbakan olarak 58. Hükümeti kurmak ile görevlendirildi.

14 Mart 2003 tarihinde Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Sn.Recep Tayyip Erdoğan başbakanlığında kurulan yeni kabinede Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak görev aldı.

Evli ve 3 çocuk babası olan Gül ileri düzeyde İngilizce bilmektedir.​
 
Kayıt
12 Temmuz 2007
Mesajlar
4.360
Beğeniler
0
Engin Günaydın​

Engin Günaydın, 29 Ocak 1972'de Tokat'da doğdu.

Lisede, her sene yapılan okullar arası tiyatro yarışmasında aldığı ödül sonrası, jüri üyelerinin Günaydın'ı konservatuara gitmesi yönündeki ısrarlarıyla oyunculuk hayatının ilk tohumları atılmış oldu.

Hacettepe Üniversitesi Konservatuar bölümüne girdi. 1992 senesinde, okulun 2. yılında Mimar Sinan Üniversitesi konservatuar bölümüne geçiş yapmasıyla İstanbul'a geldi.
1997 yılında, "Otogargara"nın setinde komiklik yaparken, şans eseri aldığı teklifle "Bir Demet Tiyatro" dizisinde rol alma şansı yakaladı. Uzunca bir süre, seyircilerin izlemekten zevk aldığı, bir çok eleştirmen tarafından da beğenilen zabıta İrfan karakterini canlandırdı. 2001'de Zeki Demirkubuz'un yönettiği "Yazgı" filminde Necati rolündeydi.

2003 yılında "Hadi Uç Bakalım" ve "Alacakaranlık" dizilerinde oynadı. 2004 yılında Okan Bayülgen'in şov programı olan Zaga ekibine girdi. Aynı sene "Size Baba Diyebilir miyim?" adlı dizide rol almasının yanı sıra, "Yazı Tura" filminde Sencer karakterini canlandırıyordu.


Tolga Çevik, Erkan Can, Settar Tanrıöğen çocuk sahibi ve üçüde bunun çok güzel bir duygu olduğunu söylüyor. Ben çocuk istemiyorum. Tamamıyla o dünyaya girmek demek, çalışmamak demek. Tiyatronun çöküşü beni çok üzüyor ve ben ölmeden tiyatroyu düzeltmek istiyorum. 'Hücreler' benim en parlak projem olacak. Tiyatro dünyasını canlandırmak benim gizli hedefim. Sinemayla ilgili çalışmalar yapmam lazım. 45-50 yaşına kadar çalışmam gerek. Anneme de bahsettim bundan. O da '15 yaşına geri döndün. Yaş olarak büyümüyorsun, küçülüyorsun' diyor.

2005 senesinde, Gülse Birsel'in kendisini farketmesiyle, asıl çıkışını yapacağı "Avrupa Yakası" dizisi ekibine katıldı. Peker Açıkalın ve Günaydın'ın diziye katılmasından sonra katlanarak artan reytingler, bir çok sinema eleştirmeninin şu soruyu sormasına sebep oluyordu: "Avrupa Yakası" mı bu ikiliyi meşhur etmişti, yoksa onlar mı diziyi?

Şu sıralar "O hikayedeki mal benim" adlı stand up şovu sahneleniyor. İstanbul Plus dergisinin Temmuz 2006 sayısına verdiği röpörtajda; Boğazda dolaşmayı, ormanda yürüyüş yapmayı, kişilikli binalara bakmayı, denizi yakından yada uzaktan seyretmeyi, Cihangir'de Symrna ve Porte'de yemek yemeyi sevdiğini söylüyor.​
 
Kayıt
6 Şubat 2007
Mesajlar
335.487
Beğeniler
1.638
Şehir
Taksim/IST.
Server
Flora
Takımı
Galatasaray
Şu topic'te çok kişinin kalbini kırardım ama neyse ...

Çalışmalar kiminse altına yazılsın , herkez üslubuna ve ithamlarına dikkat etsin .
 
Kayıt
20 Mayıs 2008
Mesajlar
1.384
Beğeniler
0
Sagopa Kajmer
- Resim Silinmiş.
Sagopa Mısır 'da bir piramittir,(içine girenin canlı çıkamadığı bir piramit) Kajmer ise bu piramitin sırrını çözmeye çalışan bir bilim adamıdır.Kajmer bu piramitten sağ çıkamayacağını anlamıştır ve piramitin duvarına Sagopa Kajmer yazmıştır.

Eğitim Hayatı


Yunus Özyavuz 1997'de İstanbul Üniversitesi Fars Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü kazanması dolayısıyla İstanbul'a geldi.

Meslek Hayatı


Asıl adı Yunus Özyavuz olan Sagopa Kajmer, müzik yaşantısına Samsun'da yerel bir radyoda dj'lik yaparak başladı. Bu sırada Rapper M.C. (Rapper Mic Check) müstear ismini kullandı. İstanbul'a gelişinden bir yıl sonra, 1998'de yeraltı rap dünyasında halen varlığını sürdüren bir oluşum olan Kuvvetmira'yı kurdu. Kuvvetmira gurubunda halen kendisi, eşi Kolera ve Abluka Alarm, bulunmaktadır. 1999'da "Silahsız Kuvvet" mahlasıyla Yeraltı Operasyonu isimli toplama (compilation) albümünde yer aldı. 2001 ve 2002'de "Silahsız Kuvvet" mahlasıyla peşpeşe Sözlerim Silahım ve İhtiyar Heyeti isimli 2 albüm çıkardı. Daha sonra Silahsız Kuvvet mahlasını bırakıp Sagopa Kajmer mahlasıyla müzik yaşantısına devam etmişti.

DJ'lik Hayatı

Mic Check 2004'te Cezanın Nefretteki grup arkadaşı Dr Fuchs'un Huzur N Darem albümünün prodüktörlüğünü yaptı. DJ'lik yönüyle kendini her zaman geliştiren Özyavuz, Turntablizm denilen olayın Türkiye'deki öncüsü olarak kabul edilir. Ayrıca Özyavuz, Türkiye'nin köklü radyolarında DJ'lik ve müzik direktörlüğü yaptı.

Bir yandan Dj'lik diğer yandan sanatçı olarak sürekli çalışmalarını sürdüren Sagopa Kajmer 2004'te Türkiyenin en çok izlenen filmlerinden olan G.O.R.A'ya müzikler ve soundtrackler hazırladı. Al Bir de Burdan Yak isimli parçasına video klip çekildi. Bu gelişme Sagopa Kajmeri tarzının dışındaki dinleyici kitlesine ulaştırdı. Türkiyede birçok insan Sagopa Kajmeri bu kelime ile tanıdı. 2005'te Koleranın Karantina Embriyo albümünün prodüktörlüğünü yapan Sagopa Kajmer yine aynı yılda İrem Records'tan çıkardığı Romantizma isimli albümüyle kariyerinin zirvesine ulaştı. Bu albümün ilk video klibi olan Vasiyet Kral Tv'de 2005 yılının En İyi Klip ödülüne layık görüldü. 2006 yılında Kuvvetmira ile beraber Kafile isimli albümü çıkardı. 2007 yılında Kolera ile düet albümleri olan İkimizi Anlatan Bir Şey'i dinleyicileriyle buluşturdu, çift cdlik özel koleksiyon basımı büyük ilgi gördü.

Sagopa Kajmer ve eşi Kolera (Esen Özyavuz) birlikte Melankolia Müzik isimli müzik şirketini kurdular. Bu ikili ve Kuvvetmira'da yer alan diğer rap müzik yapanlar Melankolia müziğin ilk albümü Kafile'yi çıkardılar. Albümün prodüktörlüğü yine Sagopa Kajmer'e aittir.


Özel Hayatı


2006 yılının Ağustos ayında Esen Güler Özyavuz (Kolera) ile hayatını birleştirdi.

Albumleri
Kafile

1 - Sagopa Kajmer - Baytar
2 - Sitem Depresif - Yak [ Feat Mozole Mirach ]
3 - Raffine - Evvela Elveda
4 - Abluka Alarm - Günlüklerim Aylık Olmuş
5 - Sagopa Kajmer - Sansür Perdesi
6 - Kolera - La Kayyume İllahu
7 - Raffine-Yaşananlar Var
8 - Leadri-Sual
9 - Kolera-Sevemedim Vedaları(featuring Mozole Mirach)
10 - Zet - Diyet
11 - Mozole Mirach - Onca Sancı Varken
12 - Sagopa Kajmer - İstisnalar Kaideyi Bozmaz
13 - Abluka Alarm - Eşgalimdi Eşkiya
14 - Zet - İstediğimi Verin [ Feat Raffine ]
15 - Savaş - Yaşayamadım Relax
16 - Kafile - Kuvvetmira Rap Sticks




Romantizma

1.İntromantizma
2.Romantizma
3.Bebegim Öldü
4.Vasiyet
5.Ilgisizlik Hastaligi ( skit ) (George Winston' ın Woods şarkısı Autumn Albümü 1980 )
6.Leyli
7.Rak Benedam ( ft. Tact Allstarz )
8.Her hayat bir sorudur ( SKIT )
9.Baatil Rhyme
10.Sagopa Yasli Planet
11.We Got Rhymes ( ft. Obscure )
12.Drama Yollari
13.Kendime Sarilir Donarim
14.Hiphop Sacmaligi ( skit )
15.Sagopa vs. Kolera
16.Terapi
17.Kopya Kalpler
18.Anektod ( ft. Divine )
19.Hayat Arabamla 2005 Mil
20.Rüyalarimdaki Isaretler ( ft. Leadri )
21.Cacaron
22.Pavlovun Kopegi
23.Bana Müsade Beyler



Sagopa Kajmer

1-Düşünen Ceset
2-Tımarlı Hastane - mic-o-lodium 2002 clean mix
3-Son Durak Uçurum - melodik mix
4-Aruz Ölçüsü
5-Tamu Otobüsü - harmonik clean mix
6-Son Durak Uçurum - clean remix
7-Kanibal Aşiretler
8-Rap Candarbazı
9-Tamu otobüsü - original clean edit
10-Kan Mevsimi
11-S.K.T.R.N.G.D.N.
12-İfrite Tamım
13-Yeraltındaki Karanlık
14-Rapim Kuduz
15-Dilim Sert Rapim Mert
16-Katliama Karşı Geldi İşkence
17-Ölüm Benim Doğum Günüm
18-Vuslata 5 Kala Leş
19-Tımarlı Hastane -original



İhtiyar Heyeti


1-Heyetinto (Kuvvet Senaryo 2)
2-2001 feat. Ceza & Sahtiyan
3-Ekinoks
4-Buralarda Ayaz Var
5-Gunah Tohumlari (Tabulari Yikan Adam)
6-Bir Dakika feat. Ceza, Sahtiyan, Mista Brown
7-Cenneti Sordum Yitirdiklerime
8-İki Dinle Bir Sus
9-Melodrama feat. Sahtiyan
10-Bir Savaş Bin Ölü
11-Benim İnim Hiphop feat. Mista Brown
12-Rap Eyleme
13-Güneşimden Çekil
14-Ar Gelir Yakın
15-Saltanatın Hakimleri feat. Ceza
16-Dünya Koca Mekan
17-Teror Damlalari feat. Ceza (2001 Version)
18-Localistik Sömürü




Sözlerim Silahım

1-Kuvvet Senaryo
2-Kıyamet Alameti
3-Katil Senfoni
4-Gerçekleri Gör (Rotalarım Şaştı)
5-Acımasız Yaşam
6-Kuytu Köşeler
7-Durum Beter Artık Yeter
8-Gözegöş Dişediş
9-Bu yaka (Bombala)
10-Vahşet kapında
11-Pes Etmek Yok teslim Olmak Yok
12-İnkar Boşuna (Yaşam Denen Komedi) feat. Ceza
13-Duman (Çek İçine)
14-Sözlerim Silahım
15-Beyaz Ölüm (Kara Vatan) Feat. Jay One
16-Doğ ve Yaşa
17-Tek Başına Dimdirek Yaşa
18-Olacak Dostum
19-Kötülere Teslim Oluyor İnsan feat. Sozlu Taarruz




10 Kurşun

1.Dilim Sert Rapim Mert
2.Pesimist Stil
3.Katliama Karşı Geldi İşkence
4.Kendi Silahindan Ona
5.Rapim Kuduz
6.Kurşun Marşı ( feat. Ramiz )
7.Kurşun Marşı
8.Üclü Kombine ( feat. Dumanyak , Cabbar )
9.Flow ( feat. Duman )
10.Tek Yürek
 
Son düzenleme yönetici tarafından yapıldı:
Kayıt
20 Mayıs 2008
Mesajlar
1.384
Beğeniler
0
Âşık Veysel Şatıroğlu
- Resim Silinmiş.​
Veysel Şatıroğlu,1894’te Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde dünyaya geldi. Veysel’in dünyaya geliş öyküsü, Anadolu köylerinde hemen birçok çocuğun yaşadığı olağan bir doğum biçimidir. Ama, bugün özellikle dışarıdan bakanlar için ilginçtir, olağandışıdır. Anlatmak gerekirse, annesi Gülizar Ana, Sivrialan dolaylarındaki Ayıpınar merasında koyun sağmaya giderken sancısı tutmuş, oracıkta dünyaya getirmiş Veysel’i. Göbeğini de kendisi kesmiş, bir çaputa sarıp yürüye yürüye köye dönmüştür.

Veysellere yörede “Şatıroğulları” derler. Babası “Karaca” lakaplı, Ahmet adında bir çiftçidir. Veysel’in dünyaya geldiği sıralar, çiçek hastalığı Sivas yöresini kasıp kavurmaktadır. Veysel’den önce, iki kız kardeşi çiçek yüzünden yaşamlarını yitirmiştir.

Yedi yaşına girdiği 1901’de Sivas’ta çiçek salgını yeniden yaygınlaşır; o da yakalanır bu hastalığa. O günleri şöyle anlatıyor: “Çiçeğe yatmadan evvel anam güzel bir entari dikmişti. Onu giyerek beni çok seven Muhsine kadına göstermeye gitmiştim. Beni sevdi. O gün çamurlu bir gündü, eve dönerken ayağım kayarak düştüm. Bir daha kalkamadım. Çiçeğe yakalanmıştım... Çiçek zorlu geldi. Sol gözüme çiçek beyi çıktı. Sağ gözüme de, solun zorundan olacak, perde indi. O gün bu gündür dünya başıma zindan.”

Bu düşmeden sonra Veysel’in belleğine bir de renk işler: Kırmızı. Düşerken büyük bir olasılıkla elinde sıyrık oluyor, kanıyor. Bunu eşi Gülizar Ana şöyle anlatıyor: “Bilinmez değilsin, renklerden yalnız kırmızıyı hatırladı. Gözleri gönlüne çevrilmeden önce, yani çiçek hastalığına yakalanmadan önce düşmüştü. Kan görmüştü. Kanın rengini hatırlardı yalnız. Kırmızıyı... Yeşili de elleriyle bulur ve severdi.”

Sağ gözünün görme şansı varmış, ışığı seçebiliyormuş bu gözüyle o sıralar. Yalnız yakınlardaki Akdağmağdeni’nde doktor varmış. Babasına “Çocuğu Akdağmadeni’ne götür, orada gözünü açacak bir doktor var” demişler. Sevinmiş babası.

Ne var ki, olumsuzluklar yakasını bırakmamış Veysel’in. “Bir gün inek sağarken babası yanına gelmiş. Veysel ansızın dönüverince; babasının elinde bulunan bir değneğin ucu öteki gözüne girivermiş. O göz de akıp gitmiş böylece.”

Ali adında bir ağabeyisi ve Elif adında bir kızkardeşi varmış Veysel’in. Tüm aile çok üzülmüş, günlerce gözyaşı dökmüş bu hale. Bundan böyle bacısı elinden tutarak gezdirmeye, dolaştırmaya başlar Veysel’i. Gittikçe içine kapanmaktadır Veysel. Emlek yöresi olarak adlandırılan Sivas’ın bu âşığı/ozanı bol diyarında, Veysel’in babası da şiire meraklı, tekkeyle içli-dışlı biriymiş. Veysel’in dertlerini birazcık da olsa unutacağı bir uğraş olsun diye bir saz verir eline. Halk ozanlarından da şiirler okuyup, ezberleterek avutmağa çalışırmış oğlunu. Ayrıca yöre ozanları da zaman zaman babası Şatıroğlu Ahmet’in evine uğrar, çalıp söylermiş. Merakla dinlermiş bunları Veysel. Komşuları Molla Hüseyin de sazını düzenler, kırılan tellerini takarmış.

İlk saz derslerini babasının arkadaşı olan Divriği’nin köylerinden Çamışıhlı Ali Ağa’dan (Âşık Alâ) almış. Kendini de iyice saza vermiş; usta malı şiirlerden çalıp söylemeye başlamış. Karanlık dünyasını aydınlatan ozanlar dünyasıyla Çamışıhlı Ali tanıştırıyor daha çok Veysel’i. Pir Sultan Abdal, Karaoğlan, Dertli, Rühsati gibi usta ozanların dünyalarıyla tanışıyor böylece.

“Âşık Veysel’in hayatında ikinci mühim değişiklik seferberlikte başlamıştır. Kardeşi Ali de cepheye gitmiş, küçük Veysel kırık telli sazıyla yalnız kalmıştır. Harp patladıktan sonra Veysel’in bütün arkadaşları, emsalleri cepheye koşuyorlar. Veysel bundan da mahrum...

Böylece münzevi olan ruhunda ikinci bir inziva da açılmıştır. Arkadaşsızlık acısı, sefalet, onu çok bedbin, umutsuz ve mahzun ediyor. Artık küçük bahçesindeki armut ağacının altında yatıp kalkmakta, geceleri ağaçların ta tepelerine çıkarak içindeki derdini göklere ve karanlıklara bırakmaktadır.”

O günlerini Aşık Veysel şöyle anlatır Enver Gökçe’ye;

“Eve girerim, yüzüm asık: anam babam halimi bilmez. Ben onlara derdimi, dokunmasın diye, açamam. Onlar benim kafa tuttuğumu zannederler, bense derdimi dökmekten çekinirim, öyle ki, sazdan bile farır gibi oldum.”

Bunda biraz Anadolu’da “erkek oğlan” olgusunun etkisi varsa, daha çok Veysel’in vatanseverliğinin, vatana olan borcunu ödeme duygusunun ağırlığı vardır. Sonradan şöyle dizeleştirir bunu:

“Ne yazık ki bana olmadı kısmet

Düşmanı denize dökerken millet

Felek kırdı kolumu, vermedi nöbet

Kılıç vurmak için düşman başına.

Bugünler müyesser olsaydı bana

Minnet etmez idim bir kaşık kana

Mukadder harici gelmez meydana

Neler geldi bu Veysel’in başına.”

Veysel’in annesi ve babası seferberlik sonlarına doğru “belki biz ölürüz ve kardeşi Veysel’e bakamaz” düşüncesiyle Veysel’i Esma adında, akrabalarından bir kızla evlendiriyorlar. Esma’dan bir kız, bir oğlu oluyor Veysel’in. Oğlan çocuğu daha on günlükken annesinin memesi ağzında kalarak ölüyor... Veysel’in acıları bununla da bitmiyor; aksilikler, talihsizlikler üst üste gelmeye başlıyor.1921’in 24 Şubat’ında annesi bir gün ondan onsekiz ay sonra da babası ölüyor. Bu arada bağ, bostan işleriyle uğraşıyor. Köye de bir çok âşık gelip gitmekte, Karacaoğlan’dan, Emrah’tan, Âşık Sıtkı, Âşık Veli gibi saz şairlerinden çalıp söylemektedirler. Köy odalarındaki bu âşık fasıllarından Veysel de geri kalmamaktadır.

Ağabeysi Ali’nin bir kız çocuğu daha olunca çocuklara ve işlere bakması için bir azap (hizmetkar) tutuyorlar. Bu hizmetkar ileride Veysel’in bağrında açılacak başka yaranın sebebi olacaktır. Bir gün Veysel hasta yatarken, kardeşi Ali de keven toplamakta iken, Veysel’in ilk eşi olan Esma’yı kandırarak kaçırıyor bu yanaşma. Veysel’in acılı yaşamına bir acı daha ekleniyor böylece.

Karısı bir başına bırakıp gittiğinde Veysel’in kucağında henüz altı aylık kızı varmış. İki yıl kucağında gezdirmiş Veysel onu, ne çare o da yaşamamış.

Bir şiirinde dile getirdiği gibi:

“Talih çile kadar sözü bir etmiş,

Her nereye gitsem gezer peşimde.”

Bin katmerli acılar silsilesi kısacası.
- Resim Silinmiş.
“O artık alemden, bu diyardan uzaklaşmak, göçmek isteyen bir ruh haleti içindedir.1928’de en iyi arkadaşı olan İbrahim ile Adana’ya gitmeye karar veriyorlar. Fakat Sivas’ın Karaçayır köyünde Deli Süleyman isminde birisi âşığı bu ilk seyahatinden vazgeçiriyor. Veysel’i dinleyelim:

“Bu adam, saz çalarım dinler, söze başlarım keser. Gideyim derim, ‘ah kivra, çoluk çocuk ağlaşıyor, gel gitme’ diye elime ayağıma düşer. Nihayet dayanamadım, gitmiyorum vesselam diye bu seyahatten vazgeçtim.”

Veysel’in köyünden ilk ayrılışı şöyledir: Zara’nın Barzan Baleni köyünden Kasım adında birisi Veysel’i köyüne götürerek iki üç ay beraber yaşıyorlar. Kendisini Adana’ya göndermeyen Deli Süleyman, Sivas’lı Kalaycı Hüseyin, Veysel’e yol arkadaşlığı ediyorlar. Dönüşte Veysel, Hafik’in Yalıncak köyüne ve Zara’nın Girit köyüne uğrayarak 9 liraya güzel bir saz alıyor; Sivas’tan Sivrialan’a dönerlerken arkadaşları bir “üç kağıtçı” grubuna yakalanarak bütün paralarını kaybediyorlar. Arkadaşları Veysel’in 9 lirasını da alarak kumara veriyorlar. Veysel bu hadiseden bir müddet sonra Hafik’in Karayaprak köyünden Gülizar adlı bir kadınla evleniyor.”

1931 yılında Sivas Lisesi edebiyat öğretmeni olan Ahmet Kutsi Tecer ve arkadaşları “Halk Şairlerini Koruma Derneği”ni kuruyorlar. Ve 5 Aralık 1931 tarihinde de üç gün süren Halk Şairleri Bayramı’nı düzenliyorlar. Böylece Veysel’in yaşamında önemli bir dönüm noktası işlemeye başlıyor. Denebilir ki, Veysel için A.Kutsi Tecer’le tanışması hayatında yeni bir başlangıcı işaretliyor.

1933’e kadar usta ozanlarından şiirlerinden çalıp söylüyor. Cumhuriyet’in onuncu yıldönümünde A. Kutsi Tecer’in direktifleriyle bütün halk ozanları cumhuriyet ve Gazi Mustafa Kemal üzerine şiirler düzmüşler. Bunlar arasında Veysel de var. Veysel’in günışığına çıkan ilk şiiri böylece “Atatürk’tür Türkiye’nin ihyası”... dizesiyle başlayan şiir oluyor. Bu şiirin gün yüzüne çıkışı, Veysel’in de köyünden dışarıya çıkması oluyor.

O zaman Sivrialan’ın bağlı olduğu Ağacakışla nahiyesi müdürü Ali Rıza Bey, Veysel’in bu destanını çok beğeniyor, “Ankara’ya gönderelim” diye istiyor. Veysel de “Ata’ya ben giderim” diye vefalı arkadaşı İbrahim ile yayan yola düşüyor. Karakışta yalınayak, başı kabak yola çıkan bu iki arı gönül, bu iki insan örneği, üç ay yol çiğneyerek Ankara’ya geliyorlar. Veysel Ankara’da konuksever tanıdıkların evlerinde kırkbeş gün misafir kalıyor. Destanı Atatürk’e getirmek hevesiyle geldiğini söylüyorsa da destanı Atatürk’e okumak kısmet olmuyor. Eşi Gülizar Ana: “Ata’ya gidemediğine bir, askere gidemediğine iki; yanardı ki o kadar olur...” diyor. Ancak, Hakimiyet-i Milliye (Ulus) basımevinde destanı gazeteye veriliyor. Destan gazetede üç gün boyunca yayınlanıyor. Bundan sonra da bütün yurdu dolaşmaya, dolaştığı yerlerde çalıp-söylemeye başlıyor, seviliyor, saygı görüyor.

O günleri şöyle anlatıyor: “Köyden çıktık. Yaya olarak Yozgat köylerinden Çorum-Çankırı köylerinden geçip üç ayda Ankara’ya gelebildik. Otele gitsek para yok. ‘Nere gidek? Nasıl Edek? ” diye düşünüyoruz. Dediler ki: “Burada Erzurumlu bir Paşa Dayı var. O adam misafirperverdir.” O zamanlar Dağardı diyorlardı, (şimdiki Atıf Bey Mahallesi) orada ev yaptırmış Paşa Dayı. Gittik oraya. Adamcağız hakikaten misafir etti. Birkaç gün kaldık o zaman, Ankara’da, şimdiki gibi kamyon filan yok. Bütün işler at arabalarıyla görülüyor. At arabaları olan, Hasan Efendi adında bir adamla tanıştık. O, bizi evine götürdü. Kırkbeş gün Hasan Efendi’nin evinde kaldık. Gideriz, gezeriz, geliriz; adam yemeğimizi, yatağımızı, herşeyimizi sağlar. Dedim ki: -‘Hasan Efendi biz buraya gezmek için gelmedik! Bizim bir destanımız var. Bunu, Gazi Mustafa Kemal’e duyurmak istiyoruz! Nasıl ederiz? Ne yaparız? ’

Dedi ki: -‘Vallahi ben böyle işlerle ilgili değilim. Burada bir milletvekili var. Adı Mustafa Bey, soyadını unuttum. Bu işi ona anlatmak gerek. Belki size o yardımcı olabilir.’

Gittik Mustafa Bey’e derdimizi anlattık. Öyle böyle bir destanımız var. Gazi Mustafa Kemal’e duyurmak istiyoruz. ‘Bize yardım et! ’ dedik.

Dedi ki: -‘Amaan! Şimdi şaire falan önem veren yok. Kıyıda köşede çalın çağırın. Geçin gidin! ’

-‘Yok öyle değil dedik. Biz destanımızı okuyacağız, Mustafa Kemal’e! ’

Milletvekili Mustafa Bey, ‘okuyun da bir dinleyeyim bakayım’ dedi. Okuduk dinledi. O zamanlar Ankara’da çıkan Hakimiyet-i Milliye Gazetesi’yle konuşacağını söyledi. ‘Yarın bana gelin! ’ dedi. Gittik. ‘Ben karışmam’ dedi. Sonunda kesti attı. Biz ordan döndük geldik. ‘Ne yapsak? ’ diye düşünüyoruz. Sonunda, ‘Matbaaya biz gidelim’ dedik. Saza, tel alıp takmak eski telleri yenilemek de gerekti. Ulus Meydanı’ndaki çarşıya, o zamanlar Karaoğlan Çarşısı diyorlardı. Saz teli almak için Karaoğlan Çarşısı’na yürüdük.

Ayağımızda çarık. Bacağımızda şal-şalvar, şal-ceket, belimizde kocaman bir kuşak.! Efendim polis geldi: -‘Girmeyin’ dedi. ‘Çarşıya girmek yasak! ’ Bizi tel alacağımız çarşıya sokmadı.

Polis: -‘Yasak diyoruz. Siz yasaktan anlamaz mısınız? Orası kalabalık. Kalabalığa girmeyin! ’ diye diretti.

-‘Peki girmeyelim’ dedik. Polisi güya salmış gibi yürümeye devam ettik. Adam geldi, arkadaşım İbrahim’e çıkıştı. –‘Kafadan gayri müsellah mısın? Girmeyin diyorum. Beynini patlatırım senin! ’ diye çıkıştı.

-‘Beyefendi biz dinlemiyoruz! Biz çarşıdan saz teli alacağız! ’ dedik. O zaman polis, İbrahim’e: -‘Tel alacaksan bu adamı bir yere oturt. Git telini al! ’ Neyse gitti İbrahim teli aldı geldi. Tel taktık. Ama sabahleyin çarşıdan da geçemiyoruz. Sonunda matbaayı bulduk.

-‘Ne istiyorsunuz? ’ dedi müdür.

-‘Bir destanımız var. Gazeteye vereceğiz! ’ dedik.

-‘Çalın bakayım; bir dinleyeyim! ’ dedi. Çaldık dinledi!

- ‘Ooo! Çok iyi’ dedi. ‘Çok güzel.’

Yazdılar. ‘Yarın gazetede çıkar’ dediler. ‘Gelin de gazete alın! ’ Orada bize telif hakkı olarak biraz da para verdiler. Sabahleyin gidip 5-6 gazete aldık. Çarşıya çıktık. Polisler:

- ‘Oooo! Âşık Veysel siz misiniz? Rahat edin efendim! Kahvelere girin! Oturun! ’ dediler. Bir iltifat başladı ki sormayın! Çarşıda bir zaman gezdik. Fakat yine Mustafa Kemal’den ses yok. Dedik: ‘Bu iş olmayacak.’ Amma Hakimiyet-i Milliye Gazetesi’nde destanımı üç gün birbiri üstüne yayınladılar. Mustafa Kemal’den yine ses çıkmadı. Köye dönmeye karar verdik. Fakat cebimizde yol paramız da yok. Ankara’da bir avukatla tanışmıştık.

Avukat: - ‘Ben belediye başkanına bir mektup yazayım. Belediye sizi köyünüze parasız gönderir! ...’ dedi. Elimize bir mektup verdi. Belediyeye gittik. Orada bize dediler ki: - ‘Siz sanatkâr adamsınız. Nasıl geldinizse öyle gidersiniz! ’

Döndük avukata geldik. ‘Ne yaptınız? ’dedi. Anlattık. ‘Durun bir de valiye yazalım! ’ dedi. Valiye de dilekçe yazdı. Valiye dilekçemizi imzalayıp yine Belediyeye buyurdu. Belediyeye ilettik. Belediye bize: -‘Yok! ’ dedi. ‘Paramız yok! Sizi gönderemeyiz! ’ dedi.

Avukat içerledi ve kahretti: - ‘Gidin! İşinize gidin! ’ dedi. ‘Ankara Belediyesi’nin sizin için parası yokmuş; tükenmiş! ’ dedi. Acıdım avukata.

‘Nasıl edelim? Ne edelim? ’ derken bir de ‘Halkevi’ne uğrayalım bakalım. Belki oradan bir şey çıkar’ diye düşündük. Mustafa Kemal’e gidemiyok. Halkevine gidek. Bu defa, Halkevine, bizi kapıcılar bırakmıyor ki girelim. Orada dinelip duruyorduk.

İçeriden bir adam çıktı: -‘Ne geziyorsunuz burada? Ne yapıyorsunuz? ’ diye sordu.

-‘Halkevine gireceğiz ama bırakmıyorlar! ’ diye cevap verdik.

-‘Bırakın! bu adamlar, tanınmış adamlar! Âşık Veysel bu! ’ dedi.

O içeriden çıkan adam, bizi edebiyat şubesi müdürüne gönderdi. Orada: -‘Ooo! Buyurun! Buyurun! dediler. Halkevinde bazı milletvekilleri varmış. Şube müdürü onları çağırdı: -‘Gelin halk şairleri var, dinleyin.’ dedi.

Eski milletvekillerinden Necib Ali Bey: -‘Yahu dedi bunlar fakir adamlar. Bunlara bakalım. Bunlara birer kat elbise de yaptırmalı. Pazar günü de Halkevinde bir konser versinler! ’

Hakikaten bize, birer takım elbise aldılar. Biz de o Pazar günü Ankara Halkevi’nde bir konser verdik. Konserden sonra cebimize para da koydular. Ankara’dan köyümüze işte o parayla döndük.

Plağa okuduğu ilk türkü ise, Emlek yöresinin ünlü ozanlarından Âşık İzzeti’nin:

“Mecnunum, Leyla’mı gördüm

Bir kerrece baktı geçti.

Ne söyledi ne de sordum

Kaşlarını yıktı geçti

Soramadım bir çift sözü

Ay mıydı gün müydü, yüzü

Sandım ki zühre yıldızı

Şavkı beni yaktı geçti.

Ateşinden duramadım

Ben bu sırra eremedim

Seher vakti göremedim

Yıldız gibi aktı geçti.

Bilmem hangi burç yıldızı

Bu dertler yareler bizi

Gamzen oku bazı bazı

Yar sineme çaktı geçti..

İzzetî, bu ne hikmet iş

Uyur iken gördüm bir düş

Zülüflerin kement etmiş,

Yar bonuma taktı geçti.” şiiridir.

Köy Enstitüleri’nin kurulmasıyla birlikte, yine Ahmet Kutsi Tecer’in katkılarıyla, sırasıyla Arifiye, Hasanoğlan, Çifteler, Kastamonu, Yıldızeli ve Akpınar Köy Enstitüleri’nde saz öğretmenliği yapıyor. Bu okullarda Türkiye’nin kültür yaşamına damgasını vurmuş birçok aydın sanatçıyla tanışma olanağı buluyor, şiirini iyiden iyiye geliştiriyor.

1965 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi, özel bir kanunla Âşık Veysel’e, “Anadilimize ve milli birliğimize yaptığı hizmetlerden ötürü” 500 lira aylık bağlanmıştır.

21 Mart 1973 günü, sabaha karşı saat 3.30’da doğduğu köy olan Sivrialan’da, şimdi adına müze olarak düzenlenen evde yaşama gözlerini yumdu.


Şiirleri
AĞLAR VEYSEL ÇIKMAZ SESİ

Ah çektikçe erir gider
Yüreğimin yağı benim
Seni görsem durur gider
Dillerimin bağı benim

Gam leskesi saf saf oldu
Hep sözlerim boş laf oldu
Senin yolunda mahv oldu
Gençliğimin çağı benim

Ah belimi büken oldu
Gurbet bana diken oldu
Altı aydır mekan oldu
Dibi kırkkız dağı benim

Sensin derdine düştüğüm
Hayal oldu konuştuğum
Her gün yediğim içtiğim
İçerimde ağu benim

Ağlar VEYSEL çıkmaz sesi
Gine coştu gam deryası
Garip gönlümün yaylası
Güzel hüsnün bağı benim



AĞLAYI AĞLAYI VARDIM PINARA

Ağlayı ağlayı vardım pınara
Kirli yağlığımı yuvermediler
Herkes destisini doldurdu çıktı
Bana da bi damla su vermediler

Elimde bir kadeh vardım kurnaya
Hücum eylediler bana vurmaya
Elimdeki kadehimi kırmaya
Tuttular bir kaçı koyvermediler

Al bu kadehini kaldır dediler
Gözünün yaşıyle doldur dediler
Bir fincan su verdik bildir dediler
Sanki ya verdiler ya vermediler

Çalıştım kadehim dolduramadım
Kimseye halimi bildiremedim
Gönlümün arzusunu aldıramadım
Dileğim hekime deyvermediler

Veysel bu sitemler canımı yaktı
Güzellerde eda yoktur naz kalktı
Herkes üç beşini aldı bıraktı
Beni de bir kere evermediler



ALA GÖZLÜ BENLİ DİLBER

Ala gözlü benli dilber
Bir gün gelsen bize doğru
Seni sevdim can u dilden
Çekme kendini naza doğru

Ne pervam var ne de perdem
Sanma beni hali bir dem
Söyler seni teller her dem
Kulak versen saza doğru

Aşıka zülfükar isen
Gülsen de güle zar isen
Hakikatli bir yar isen
Ben geleyim size doğru

Gönülleri bir edelim
Gayrileri biz nidelim
İkimiz de bir gidelim
Yürüyelim ize doğru

Bir gün için feryadı zar
Bülbül eder her dem seher
Aç sinemi gel gör ne var
Arttı derdim yüze doğru

Kafi derdim bir derd katma
Veysel'i yabana atma
Kerem eyle çok uzatma
Kavuşalım yaza doğru.



ALDANMA CAHİLİN KURU LAFINA

Aldanma cahilin kuru lafına
Kültürsüz insanın kulu yalandır
Hükmetse dünyanın her tarafına
Arzusu hedefi yolu yalandır

Kar suyundan süzen çeşme göl olmaz
Gül dikende biter diken gül olmaz
Diz diz eden her sineğin bal'olmaz
Peteksiz arının balı yalandır

İnsan bir deryadır ilimle mahir
İlimsiz insanın şöhreti zahir
Cahilden iyilik beklenmez ahir
İşleği ameli hali yalandır

Cahil okur amma alim olamaz
Kamillik ilmini herkes bilemez
Veysel bu sözlerin halka yaramaz
Sonra sana derler deli yalandır


ALLAH BİRDİR PEYGAMBER HAK

Allah birdir Peygamber Hak
Rabbül alemindir mutlak
Senlik benlik nedir bırak
Söyleyim geldi sırası

Kürt'ü Türk'ü ve Çerkes'i
Hep Adem'in oğlu kızı
Beraberce şehit gazi
Yanlış var mı ve neresi?

Kuran'a bak İncil'e bak
Dört kitabın dördü de Hak
Hakir görüp ırk ayırmak
Hakikatte yüz karası

Binbir ismin birinden tut
Senlik benlik nedir sil at
Tuttuğun yola doğru git
Yoldan çıkıp olma asi

Yezit nedir, ne kızılbaş
Değil miyiz hep bir kardaş
Bizi yakar bizim ateş
Söndürmektir tek çaresi

Kimi ne çeker dilinden
Hem belinden hem elinden
Hayır ve şer emelinden
Hakikat bunun burası

Şu alemi yaratan bir
Odur külli şeye kadir
Alevi Sünnilik nedir
Menfaattir varvarası

Cümle canlı hep topraktan
Var olmuşuz emir Haktan
Rahmet dile sen Allah'tan
Tükenmez rahmet deryası

Veysel sapma sağa sola
Sen Allah'tan birlik dile
İkilikten gelir bela
Dava insanlık davası…


ANAMA

Dokuz ay koynunda gezdirdi beni
Ne cefalar çekti ne etti Anam
Acı tatlı zahmetime katlandı
Uçurdu yuvadan yürüttü Anam

Anaların hakkı kolay ödenmez
Analara ne yakışmaz ne denmez
Kan uykudan gece kalkar gücenmez
Emzirdi salladı uyuttu Anam

Doğurdu beni Sivas ilinde
Sivralan Köyünde tarla yolunda
Azığı sırtında orak elinde
Taşlı tarlalarda avuttu Anam

Ben yürürdüm Anam bakar gülerdi
Huysuzluk edersem kalkar döverdi
Hemen kucaklayıp okşar severdi
Çirkin huylarımı soyuttu Anam

Çocuğudum Anam bana ders verdi
Okumamı çalışmamı ön gördü
Milletine bağlı ol da dur derdi
Vatan sevgisini giyitti Anam

Tükenmez borcum var Anama benim
Onun varlığından oldu bedenim
Kimi köylü kızı kimisi hanım
Ta ezel tarihte kayıtlı Anam

Veysel der kopar mı Analar bağı
Analar doğurmuş ağayı beyi
İşte budur sözlerimin gerçeği
Okuttu öğretti büyüttü Anam


ANLATAMAM DERDİMİ DERTSİZ İNSANA

Anlatamam derdimi dertsiz insana
Derd çekmeyen dert kıymetin bilemez
Derdim bana derman imiş bilmedim
Hiçbir zaman gül dikensiz olamaz

Gülü yetiştirir dikenli çalı
Arı her çiçekten yapıyor balı
Kişi sabır ile bulur kemali
Sabretmeyen maksudunu bulamaz

Ah çeker aşıklar ağlar zarınan
Yüce dağlar şöhret bulmuş karınan
Çağlar deli gönül ırmaklarınan
Ağlar ağlar göz yaşların silemez

Veysel günler geçti yaş altmış oldu
Döküldü yaprağım güllerim soldu
Gemi yükün aldı gam ilen doldu
Harekete kimse mani olamaz


ASLIMA KARIŞIP TOPRAK OLUNCA

Aslıma karışıp toprak olunca
Çiçek olur mezarımı süslerim
Dağlar yeşil giyer bulutlar ağlar
Gök yüzünde dalgalanır seslerim

Ne zaman toprakla birleşir cismim
Cümle mahluk ile bir olur ismim
Ne hasudum kalır ne de bir hasmım
Eski düşmanlarım olur dostlarım

Evvel de topraktır sonra da adım
Geldim gittim bu sahnede oynadım
Türlü türlü tebdilata uğradım
Gahi viran şen olurdu postlarım

Benden ayrılınca kin ve buğuzum
Herkese güzellik gösterir yüzüm
Topraktır cesedim güneştir özüm
Hava yağmur uyandırır hislerim

Alemler alemi ölçer biçerler
Hamını hasını eller seçerler
Bu dünya fanidir konar göçerler
Veysel der ki gel barışak küslerim


AŞIKLAR

Karadeniz gibi kükrer coşarsa
Dalgası gelince yaman aşıklar
Hırs gelip de ayranlığı şişerse
Kaybeder irade, dümen aşıklar

Ağzına geleni hemen atarlar
Ben aşığım diye çalım satarlar
Haram demez helal demez yutarlar
Bibersiz baharsız çemen aşıklar

Karanlıkta ayna görse ay sanır
Üryada şarap içse mey sanır
Mezarlığa yol uğrasa köy sanır
Gözleri kararmış duman aşıklar

İyi demez kötü demez metheder
Bakarsın ki bir tel kırmış çat eder
Sorsan baksan aşka binmiş at eder
Yorulup yollarda kalan aşıklar

Şehvetle aşıktır kıza geline
Arı olan tuz katar mı balına
Ebrişimden nazik ipek teline
Tadarlar çeşitli yalan aşıklar

Kabını yumaya bulamaz karı
Hind'ten Hindistan'dan bahseder yari
Beğenmez topalı bulamaz körü
İsterler bir kaşı keman aşıklar

Asıl aşıkların arzu cemaldir
Arifler bilirler ehl-i kemaldir
Aşıklar bizlere yüz yıllık yoldur
Koşsak da peşinden hemen aşıklar

Aşıklar çoğaldı sadık az kaldı
Fikreyle ey Veysel ne zaman geldi
Şiirde ne özet ne bir öz kaldı
Savurur denesiz saman aşıklar



AŞKIN BENİ ELDEN ELE GEZDİRDİ


Aşkın beni elden ele gezdirdi
Çok dolandım bulamadım eşini
Beni candan usandırdı bezdirdi
Tuzlu imiş yiyemedim aşını

Benim ile gezdin beni arattın
Beraber oturup beraber yattın
Türlü türlü güllerinden koklattın
Aşık ettin güle bülbül kuşunu

Altmış iki yıldır seni ararım
Tükendi sabrım yoktur kararım
Dağa taşa kurda kuşa sorarım
Kimse bilmez hikmetini işini

Her millete birer yüzden göründün
Kendini sakladın sardın sarındın
Bu dünyayı sen yarattın girindin
Her nesnede gösterirsin nakşını

Görenlere açık körlere gizli
Kimine göründün oruç namazlı
Veysel'e göründün cilveli nazlı
Tutan bırakır mı senin peşini


BENDEN SELAM SÖYLEN VEFASIZ YARE

Benden selam söylen vefasız yare
Gurbet benim olsun sıla kendine
Çekilmedik derdimizi bölüşek
Başlı ben alayım sıla kendine

Dökek derdimizi ölçek bölüşek
Ne el bize ne biz ele karışak
Felek bize gül demez ki gülüşek
Cefa benim olsun çile kendine

Çektiğim cefalar yar senden geldi
Bana bu sitemler kar senden geldi
Başımdaki duman kar senden geldi
Ben kara bağlayım ala kendine

Evvelden hastadır yaralı gönlüm
Sevdayı mahbuba ereli gönlüm
Aşkın gömleğine gireli gönlüm
Hicranı Veysel'den n'ola kendine



BENİ HOR GÖRME KARDEŞİM

Beni hor görme kardeşim
Sen altındın ben tunç muyum
Aynı vardan var olmuşuz
Sen gümüşsün ben saç mıyım

Ne varise sende bende
Aynı varlık her bedende
Yarın mezara girende
Sen toksun da be aç mıyım

Kimi molla kimi derviş
Allah bize neler vermiş
Kimi arı çiçek dermiş
Sen balsın da ben cec miyim

Topraktandır cümle beden
Nefsini öldür ölmeden
Böyle emretmiş yaradan
Sen kalemsin ben uç muyum

Tabiata Veysel aşık
Topraktan olduk kardaşık
Aynı yolcuyuz yoldaşık
Sen yolcusun ben bac mıyım



BESEREK DAĞI


Arzusun çektiğim Beserek Dağı
Elvan elvan çiçeklerin açtı mı?
Çevre yanın güzellerin otağı,
Bizim eller yaylasına göçtü mü?

Güney tarafında Kurban Pınarı,
Kalktı mı Mezarlı Boyu'nun karı?
Garip öter meşeliğin kuşları,
Yavru şahin yuvasından uçtu mu?

Yeşil atlas giymiş dağlar süslemiş,
Mescit köyü eteğine yaslanmış,
Şeme Dağı, duman olmuş puslanmış,
Sivralan'a nuru rahmet saçtı mı?

Zaman gelip göçler geri dönerken,
Güzellerin yaylasından inerken,
Dilberler doldurup bade sunarken,
Veysel Şatır, hatırlara düştü mü?



BİLMEM HAYAL MİYDİ YOKSA DÜŞ MÜYDÜ

Bilmem hayal miydi yoksa düş müydü
Gönül arzusunu buldu bu gece
Yalın kılıç mıydı bir ateş miydi
İçerim köz ile doldu bu gece

Bilemedim gece ile gündüzü
Seçemedim güneş ile yıldızı
Mestane gözleri mestetti bizi
Aklımı başımdan aldı bu gece

Mah yüzüne bakma ile doyulmaz
Sıra sıra benleri var sayılmaz
Aşk meyinden içen aşık ayılmaz
Bilemedim bana noldu bu gece?

Durmaz yanar gerçeklerin çerağı?
Yakın olur ehl-i aşkın ırağı
Gölköy oldu VEYSEL'lerin durağı
Hayali karşıma geldi bu gece



BİR HAYAL PEŞİNDE DOLANDIM DURDUM


Bir hayal peşinde dolandım durdum
Asla terk etmezem sanma unuttum
Sönmez ümidlerden beklerim yardım
Bu gün yarın dedim gönlüm avuttum

Gahi zengin oldum hülya yaşattım
Nerde güzel gördü isem laf attım
Sevda denizinde gönlüm aldattım
Arzularım suya düştü ne ettüm

Gahi fakir oldum hayli süründüm
Gahi mecnun oldum aba büründüm
Nerde güzel gördü isem yerindim
Ucu çıkmaz bir küçücük yol tuttum

Veysel bu sevdadan vazgeç dediler
Olup bitenleri yaz geç dediler
Sevdiğin kapıdan az geç dediler
Acı sözü sevdiğimden işittim


BİR KÜÇÜK DÜNYAM VAR İÇİMDE BENİM

Bir küçük dünyam var içimde benim
Mihnetim ziynetim bana kafidir
Görenler dar görür geniştir bana
Sohbetim ülfetim bana kafidir

İstemem dünyanın saltanatını
Süslü giyimini Arap atını
Bilirsem Türklüğüm var kıymetini
Vatanım milletim bana kafidir

İsterdim hayatta düşmanla savaş
Milletime kurban olaydı bu baş
Nasip değil imiş şehitlik kardaş
İmanım niyetim bana kafidir

Dünya geniş olsun ister dar olsun
Yeter ki kalbimde iman var olsun
Her zaman milletim bahtiyar olsun
Rütbemle mesnedim bana kafidir

İçimde beslerim bir büyük ordu
Çiğnesin düşmanı yükseltsin yurdu
Azmi zihniyeti Veysel'in derdi
İşte bu niyetim bana kafidir



BİR PİPOM VAR YAMALIKLI


Bir pipom var yamalıklı
Palto giyerim alıklı
Oğlum kızım çarıklı
Mes giymemiş soyum benim

İki gözüm görmez benim
Kimse halim sormaz benim
Beş gün evde durmaz benim
Gurbet oldu köyüm benim

Bir eşim var kızıl sarı
Gubardır gezer saçları
Benim der dünya dilberi
Böyle düşmüş payım benim

Sır saklamam sitir örtmem
Tangolardan otur örtmem
Hecap bilmem hatır örtmem
Olmaz olsun huyum benim

VEYSEL sözün beş par'etmez
El bir taraf yare yetmez
Günah yanından hiç gitmez
Bilmiyorum ki neyim benim



BİR DERD EHLİ BULSAM DERDİM SÖYLESEM

Bir derd ehli bulsam derdim söylesem
İyi olmaz derdlerim halim n'olacak
Hekimler derdime derman bulamaz
Bir değil beş değil derd kucak kucak

El vurma yarama yaklaşma kardaş
Derdimi söylesem tükenmez baş baş
İçimde yanıyor tütünsüz ateş
Ceset soba gibi kalbim bir ocak

Aşıklar alemde gülmez dediler
Akar göz yaşlarım silmez dediler
El elin derdini bilmez dediler
Kimler gelip hatırımı soracak.

Katlan bu cefaya sabreyle gönül
Bu dünyanın işi hep böyle gönül
Başından geçeni sen söyle gönül
Neler geldi geç oldu olacak

Veysel'in derdine bulunmaz çare
Etseler vücudun hem pare pare
Bir arzuhal sundum hakiki yare
O yar gelip yaralarım saracak



BU ALEMİ GÖREN SENSİN

Bu alemi gören sensin
Yok gözünde perde senin
Haksıza yol veren sensin
Yok mu suçun burda senin

Kainatı sen yarattın
Herşeyi yoktan var ettin
Beni çıplak dışar'attın
Cömertliğin nerde senin

Evli misin ergen misin
Eşin yoktur bir sen misin
Çarkı sema nur sen misin
Bu balkıyan nur da senin

Kilisede despot keşiş
İsa Allah'ın oğlu demiş
Meryem Ana neyin imiş
Bu işin var bir de senin.

Kimden korktun da gizlendin
Çok aradın, çok izlendin.
Göster yüzünü çok nazlandın
Yüzün mahrem ferde senin

Binbir ismin bir cismin var
Oğlun, kızın ne hısmın var
Her bir irenkte resmin var
Nerde baksam orda senin

Türlü türlü dillerin var
Ne acaip hallerin var
Ne karanlık yolların var
Sırat köprün nerde senin

Ademi sürdün bakmadın
Cennette de bırakmadın
Şeytanı niçin yakmadın
Cehennemin var da senin

Veysel neden aklın ermez
Uzun kısa dilin durmaz
Eller tutmaz gözler görmez
Bu acaip sır da senin



ÇAMLIBEL

Bir yar için diyar diyar dolandım
Yoruldum da Çamlıbel'e yaslandım
Irmak oldum çalkalandım bulandım
Duruldum da Çamlıbel'e yaslandım

Gahi gönül oldum yüksekten uçtum
Ferhat oldum aşk uğrunda çalıştım
İrenk irenk çiçeklere karıştım
Dirildim de Çamlıbel'e yaslandım

Yıldızdağı Pir Sultan'ın yaylası
Kılıç kalkan kırat beylerin süsü
Kulağıma değdi Köroğlu sesi
Dirildim de Çamlıbel'e yaslandım

Feleğinen çok oynadım ütüldüm
Bir zalimin tuzağına tutuldum
Haraç mezat dost uğrunda satıldım
Verildim de Çamlıbel'e yaslandım

Veysel der bir yarin derdine düştüm
Aşkın dolusunu elinden içtim
Kendi kaçtı hayaline ulaştım


ÇARIK MESS KONUŞMASI

Çarık söylüyor:

Aman kardeş cok üşüdüm
Sen köşede ben dışarda
Senin ile kardeş idim
Sen köşede ben dışarda

Mes söylüyor:

Elin, yüzün çamur bu ne
Git ahırda kızınsene
Laf istemem uzun çene
Ben köşede sen dışarda

Çarık söylüyor:

Sen de deri, ben de deri
Görüyon mu kör kaderi
Sen tutmuşsun mevkileri
Sen köşede ben dışarda

Mes söylüyor:

Neler gördüm tezgahlarda
Hiç gezmedim uzaklarda
Hakkım vardır bu haklara
Ben köşede, sen dışarda

Çarık söylüyor:

Güzel güzel halı kilim
Senin kılın benim kılım
Tepeleyip etme zulüm
Sen köşede ben dışarda

Mes söylüyor:

Ben kimseye etmem zulüm
Ne çare ki böyle yolum
Halı gene benim halım
Ben köşede sen dışarda

Çarık söylüyor:

Sen gezersin halılarda
Güzel güzel balolarda
Ben gezerim çalılarda
Sen köşede ben dışarda

Mes söylüyor:

Mes çarıktır, çarık mestir
Yürürlerse aynı sestir
Veysel söyler bir nefestir
Gah içerde, gah dışarda



ÇIRPINIP İÇİNDE

Çırpınıp içinde döndüğüm deniz
Dalgalanır coşar rüzgarından
Mevce gelir coşar inleyen aşkım
Ah çektikçe kaynar gelir derinden

Derya coşar inci saçar kenara
Aşk ehli dayanır ateşe kara
Bülbüller gül için giyinler kara
Seherler uyanır gülizarından

Dert ile mihnete dalmayan aşık
Ne yemiş ne doymuş eli bulaşık
Kınama Veysel'i fikri dolaşık
Ayrılmış yarinden yar diyarından



ÇOK YALVARDIM ÇOK YAKARDIM

Çok yalvardım çok yakardım
Uyanmadı kara bahtım
Şansım küsmüş etmez yardım
Uyanmadı kara bahtım

Uyur uyanmaz ikbalim
Nic olacak benim halim
Boynuna olsun vebalim
Uyanmadı kara bahtım

Kader kadere eş oldu
Ağladım gözüm yaş oldu
Uzun boylu savaş oldu
Uyanmadı kara bahtım

Tecellim bozuk temelden
Gitti gençlik çıktı elden
Aşka mahkumuz ezelden
Uyanmadı kara bahtım

Kısmet beni diyar diyar
Dolandırır bilmem ne var
Veysel oldu candan bizar
Uyanmadı kara bahtım



DALGIN DALGIN SEYREYLEDİM ALEMİ

Dalgın dalgın seyreyledim alemi
Renkler ne çiçekler ne koku ne
Bir arama yaptım kendi kafamı
Görünen ne gösteren ne görgü ne

Çeşitli irenkler türlü görüşler
Hayal midir rüya mıdır bu işler
Tatlı muhabbetler güzel sevişler
Güzellik ne sevda nedir sevgi ne

Göz ile görülmez duyulan sesler
Nerden uyanıyor bizdeki hisler
Şekilsiz gölgesiz canlar nefesler
Duyulan ne duyuran ne duygu ne

Kimse bilmez dünya nasıl kurulmuş
Her cisime birer zerre verilmiş
Cümle varlık bir kuvvetten var olmuş
Gelen ne giden ne yol ne yolcu ne

Herkese gizlidir bu sırr-ı hikmet
Her nesnede vardır bir türlü ibret
Veysel'i söyletir bir büyük kuvvet
Söyleyen ne söyleten ne Tanrı ne?



DELİ GÖNÜL DEĞME ÇAYDAN BULANMAZ

Deli gönül değme çaydan bulanmaz
Coşarsa dalgası kendinden olur
Derdsiz aşık diyar diyar dolanmaz
Gezdirir kavgası kendinden olur

Gönüle delidir demiştik baştan
Üşenmez borandan ıslanmaz yaştan
Boğulmaz denizden yenmez ateşten
Ateşi kor közü kendinden olur

Gönül bir deryadır dalgası dinmez
Her güzele meyil verip dost denmez
Taşıma su ile değirmen dönmez
Dökülür çarka su kendinden olur

Yüce dağlar ova gibi düzlenmez
Veysel muhannetten kerem gözlenmez
Tilki gölgesine arslan gizlenmez
Yiğidin gölgesi kendinden olur



DOSTLAR BENİ HATIRLASIN

Ben giderim adım kalır,
Dostlar beni hatırlasın.
Düğün olur, bayram gelir,
Dostlar beni hatırlasın.

Can bedenden ayrılacak,
Tütmez baca, yanmaz ocak,
Selam olsun kucak kucak,
Dostlar beni hatırlasın.

Açar solar türlü çiçek
Kimler gülmüş, kim gülecek
Murat yalan, ölüm gerçek,
Dostlar beni hatırlasın.

Gün ikindi akşam olur,
Gör ki başa neler gelir,
Veysel gider, adı kalır
Dostlar beni hatırlasın
 
Son düzenleme yönetici tarafından yapıldı:
Kayıt
20 Mayıs 2008
Mesajlar
1.384
Beğeniler
0
Rihanna
- Resim Silinmiş.​
Robyn Rihanna Fenty, (d. 20 Şubat 1988), bilinen adıyla Rihanna, Barbados asıllı ABD'li şarkıcıdır.

İlk albümünü 17 yaşında çıkaran genç şarkıcı şimdiye dek 3 adet albüm yapmıştır. R&B ve popun yeni popstarı olarak anılan Rihanna, yaşına rağmen pop ve Latin müziğin divası Jennifer Lopez ve şarkıcı Beyoncé'nin tahtına aday gösterilmektedir. Aynı zamanda iki Grammy ödülüne sahiptir.

Müzik Kariyeri
Rihanna, müzik hayatına ilk defa lisedeyken iki arkadaşıyla birlikte kurduğu grupla başladı. 2004 senesinde katıldığı bir şovda Mariah Carey'nin "Hero" parçasını seslendiren Rihanna, 15 yaşındayken tanıştığı müzik prodüktörü Evan Rogers aracılığıyla kaydettiği demonun Def Jam şirketine ulaşmasıyla, bu şirketle 16 yaşındayken anlaşmaya vardı.

2005 senesinde ilk albümü Music of the Sun ile Amerika listelerinde 10 numara olmayı başaran Rihanna, albümden çıkarttığı single "Pon de Replay", Amerika ve İngiltere listelerinde 2 numaraya kadar çıktı. Tüm dünyada 2 milyon satan albüm, Amerika’da 500,000 satarak Rihanna’ya altın plak kazandırdı.

2. albümü A Girl Like Me 'yi 2006 senesinin Nisan ayında çıkartan Rihanna, bu albümle Amerika listelerinde 5 numara olurken, İngiltere listelerinde 6 numaraya yükseldi. Albümden çıkan ilk single "SOS", Rihanna'nın Amerika listelerindeki ilk 1 numarası oldu ve albümden 2. single olarak "Unfaithful" parçası yayınlandı. "Unfaithful", Amerika listelerinde 6 numaraya ulaşırken, albümden ayrıca "We Ride" single olarak piyasaya sürüldü.

3. stüdyo albümü Good Girl Gone Bad, 5 Haziran günü piyasaya sürüldü.Albüm Billboard 200 listesinde 2 numaraya kadar yükseldi.Ortalığı altüst eden single'ı "Umbrella" ile listelerde 1 numara olmakla kalmayıp daha önce Whitney Houston'ın "I Will Always Love You" şarkısıyla listelerde en uzun süre 1 numarada kalan kadın şarkıcı rekorunu egale etti. Aynı zamanda single 8.687.000 tiraj yaparak Madonna, Mariah Carey ve Britney Spears gibi single'ı en çok tiraj yapan kadın şarkıcılardan biri oldu. Bu albümle, satışların hala devam etmesiyle 1 milyondan fazla satış grafiği yakaladı.Albüm bol promosyona rağmen az sattı.Ardından çıkardığı 2. single'ı "Shut Up and Drive" ile de Amerikan listelerinde başarı yakalayamadı.Pop yıldızı, 2007 MTV Video Müzik Ödülleri'nde "Yılın Videosu" ve "Yılın Single"'ı kategorisindeki ödülleri kimseye kaptırmadı ve 2 MTV Ödülü kazanarak geceye damgasını vurdu

Diskografi
Music Of the Sun [2005]
01. Pon De Replay
02. Here I Go Again
03. If It's Lovin That You Want
04. You Don'tLove Me (No,no,no)
05. That La, La, La
06. The Last Time
07. Willing To Wait
08. Music Of The Sun
09. Let Me
10. Rush
11. There's Thug In My Life
12. Now I Know
13. Pon De Replay (remix)


A Girl Like Me [2006]

01. S.O.S
02. Kisses Don't Lie
03. Unfaithful
04. We Ride
05. Dem Haters
06. Final Goodbye
07. Break It Off
08. Crazy Little Thing Called Love
09. Selfish Girl
10. P.S I'm Still Not Over You
11. A Girl Like Me
12. A Million Miles Away
13. If It's Lovin That You Want
14. Pon De Play (full phatt remix)


Good Girl Gone Bad [2007]
01. Umbrella
02. Hate That I Love You
03. We Ride (Straight Ryder Remix) Feat 2Pac
04. Hypnotized
05. Should I (Featuring J-status)
06. Happy
07. Bring It Back
08. Unfaithful Feat Shontelle (Reggae Remix)
09. Hotness (Feat Shontelle)
10. Who Ya Gonna Run To
11. Give Me A Try (Feat Sizzla)
12. Coulda Been The One
13. Winning Women (Feat Nicole Scherzinger)
14. Break It Off (Crunk Island Remix) Feat Sean Paul


The Single Collection [2007]
01. Pon De Replay
02. If It's Lovin' That You Want
03. Let Me
04. S.O.S. (Rescue Me)
05. Unfaithful (Single Version)
06. We Ride
07. Break It Off
08. Umbrella
09. Shut Up And Drive
10. Don't Stop The Music
11. Hate That I Love You
12. Final Goodbye
13. Rehab


Rihanna - Hotness Powered [2008]
01. Rihanna - Livin' A Lie (Feat The Dream)
02. Rihanna - Bring It Back
03. Rihanna - Hotness (Feat Shontelle)
04. Rihanna - The One (Feat Memphis Bleek)
05. Rihanna - Hypnotized
06. Rihanna - First Time (Feat Fabolous)
07. Rihanna - Who Ya Gonna Run To
08. Rihanna - Winning Women (Feat Nicole Scherzinger)
09. Rihanna - Throw Your Hands Up (Feat Elephant Man)
10. Rihanna - Coulda Been The One
11. Rihanna - Hurricane (Feat Rupee)
12. Rihanna - It Just Don't Feel Like Christmas (Without You)
13. Rihanna - Roll It (Feat J-Status & Shontelle)
14. Rihanna - Give Me A Try (Feat Sizzla)
15. Rihanna - Boom Boom (Feat Cham)
16. Rihanna - Should I (Feat J-Status)
17. Rihanna - Happy



Good Girl Gone Bad-Reloaded [2008]
1. Rihanna - Umbrella (Feat. Jay-Z)
2. Rihanna - Push Up On Me
3. Rihanna - Don't Stop The Music
4. Rihanna - Breakin' Dishes
5. Rihanna - Shut Up & Drive
6. Rihanna - Hate That I Love You (Feat. Ne-Yo)
7. Rihanna - Say It
8. Rihanna - Sell Me Candy
9. Rihanna - Lemme Get That
10. Rihanna - Rehab
11. Rihanna - Question Existing
12. Rihanna - Good Girl Gone Bad
13. Rihanna - Cry (UK Bonus Track)
14. Rihanna - Disturbia
15. Rihanna - Take A Bow
16. Maroon 5 - If I Never See Your (Feat. Rihanna)
 
Son düzenleme yönetici tarafından yapıldı:
Kayıt
20 Mayıs 2008
Mesajlar
1.384
Beğeniler
0
@Uykucu
Quensis demiş ki:
Uykucu demiş ki:
Lütfen Altlarına Uykucu Yazar Mısın ?
Neden bende senin yaptığın işi yaptım hatta birde konu taşımaları eklersen senden çok daha fazla uğraştım..
Burda Güzelce Belirtmiş.

Ps: Konuyu Kirletme , Biyografi Yazıcaksan Özen Göster.
 
Kayıt
12 Temmuz 2007
Mesajlar
4.360
Beğeniler
0
Madonna

16 Ağustos 1958’de Bay City, Michigan’da dünyaya geldi. Kökenleri İtalya’nın Pacentro kenti olan İtalyan asıllı Amerikalı babası Silvio \"Tony\" Ciccone ve Fransız asıllı Kanadalı annesi Madonna Louise Fortin’in 6 çocuğundan üçüncüsüydü. Katolik olan ailesiyle birlikte Pontiac ve Avon Township’in Detroit banliyölerinde yaşıyordu. 1 Aralık 1963’te annesini göğüs kanserinden kaybetti. Madonna hayatının en trajik olayını henüz beş yaşındayken yaşadığı için oldukça zor bir süreç onu bekliyordu. Babası bir süre sonra kahyalık yapan Joan Gustafson’la evlendi. Çiftin 2 çocuğunun dünyaya gelmesiyle Ciccone ailesi daha da büyüdü.

Çocukluğunda baleye büyük ilgi duyan Madonna, babasından kurslara gitmek için izin aldığında, aslında dolaylı olarak show dünyasına ilk adımını atmış oldu. Bale öğretmeni Christopher Flynn’in, gay diskolarına gittiğini açıklaması yüzünden oldukça üzülen Madonna, Rochester Adams High School’a kaydoldu. A’dan aşağı notu olmayan ve okulun en başarılı öğrencilerinden biri olan Madonna, aynı zamanda amigo ekibindeydi. Dans bursu almaya hak kazandığı University of Michigan’da Damian Zikakis’le tanıştı ve aşık oldu.

Okulunu 1978’te bırakmaya karar vermesindeki tek nedeni New York’a gidip dans kariyeri yapmaktı. New York deneyimi için daha sonraları kendisiyle yapılan röportajda şunları söyleyecekti: “New York’a geldiğimde uçağa ilk kez biniyordum, taksilere de. Her şeyin ilkini bu şehirde yaşadım. Cebimde sadece 35 dolar vardı ve New York’a gelmek hayatımda yaptığım en cesurca şeydi.”

Amerika’nın en büyük şehirlerinden birinde yalnız ve parasız olan Madonna, uzun bir süre düşük ücretli işlerde çalışarak ayakta kalmaya çalıştı. O dönemde yaptığı işlerden biri de çıplak pozlar verdiği modellikti. Ülkenin en iyi dansçı ve koreograflarından Martha Graham ve Pearl Lang’le çalışma fırsatı bulduktan sonra aralarında Alvin Ailey, Walter Nicks’in ekipleri de olan dans şirketlerinde performans gösterdi.

1979’da Fransız dansçı Patrick Hernandez’in ekibinde dünya turnesine çıkan Madonna müzisyen Dan Gilroy’la tanıştı. Gilroy, Madonna’nın daha sonraları ilk şarkıcılık tecrübesini yapacağı rock grubu Breakfast Club’le yolunun kesişmesine neden oldu. Grubun vokali olan Madonna aynı zamanda bateri de çalıyordu.

1980’de erkek arkadaşı Stephen Bray’in de yer aldığı ikinci grubu Emmy’de söylemeye başladı. Bray’le dans şarkıları yazıp bestelediler ve ikili performanslarıyla New York diskolarında boy gösterdi. Müzik dünyasındaki bu ilk önemli deneyimler DJ ve prodüktör Mark Kamins’in de ilgisini çekti. Madonna’nin bir demosunu dinleyen Kamins, duyduğu sesten çok etkilenince, demoyu Seymour Stein’in kuruculuğunu yaptı Sire Records’a ulaştırdı.

Madonna, 1982 yılında, yaptığı her single için 5 bin dolar almak üzere, resmi olarak Sire Records’la anlaştı. Yayınlanan ilk single’ı “Everybody” Billboard Hot Dance/Club Chart’ta üst sıralara yerleşirken, Billboard Hot 100 için beklenen sonucu getirmedi. Amerika’nın en çok dinlenen R&B radyolarında plağı dönmeye başlayan Madonna o dönem zenci zannediliyordu. Sesinin R&B’ye yakın olması ve ekranlarda hiç görünmediği için dinleyicide oluşan bu ilk olumlu izlenimin etkileri de uzun sürdü.

1983’te yayınlanan "Burning Up" ve "Physical Attraction”dan oluşan ikinci single çalışması, şarkıcının dans listelerinde büyük başarı kazanmasını sağladı ve Sire Records’ı bir albüm yapmak için harekete geçirdi.

İlk albüm kendi adını taşıyordu: Madonna. Başlangıçta prodüksiyonu için Reggie Lucas’la anlaşılan, fakat Madonna’nın Lucas’la yaşadığı sorunlar yüzünden aranjörlüğünü erkek arkadaşı John \"Jellybean\" Benitez’e yaptırdığı albüm, Amerika’da büyük ses getirecekti. En iyi albümler listesinde 8 numaraya kadar çıkan, "Holiday," "Borderline," ve "Lucky Star" single’ları yılın en sevilen çalışmaları arasında yer alan albüm, tüm dünyada 3 milyondan fazla sattı.

80’lerin bu ilk yarısında gelen büyük başarı, Madonna’nın bir stil ikonu olarak da genç kızların büyük ilgisini çekmesine neden oldu. Kendi tarzındaki giysileri ve aksesuarları o dönem oldukça popülerdi. Boncuklu kolyeler, siyah kol bantları, haç figürlü mücevherler New York’ta açılan “Madonna Clothing Store”’da yok satıyordu.

1984’te “Madonna” albümünü takip eden ikinci albüm çalışması “Like A Virgin”, uluslararası bir başarının kapılarını açtı. Albümle aynı adı taşıyan ilk single “Like A Virgin”, Billboard Hot 100 Singles listesinde 6 hafta süreyle bir numarada kaldı. O tarihte, ülkenin başarılı şarkıcılarının Afrika’daki açlara yardım amacıyla bir araya gelerek seslendirdikleri “We Are The World” , Billboard listelerinin bir numarasıydı ve ikinci sırada Madonna’nın bir diğer 45’liği "Material Girl" yer alıyordu. USA For Africa's’ta We Are The World’ü de söyleyen Madonna için bu çifte başarı anlamına geliyordu. Albümün çıkış tarihinin hemen ardından gelen 20 milyonluk satışı, sonraları tüm dünyada 17 milyon kopyanın daha satmasıyla 37 milyon olacaktı.

Marilyn Monroe'nun “Diamonds are Girls Best Friend”'deki performansına adanan Material Girl’ün listelerdeki büyük başarısından sonra Beastie Boys’la dünya turnesine çıkan şarkıcının, albümden çıkan üçüncü 45’liği “Crazy For You” bir numaraya yerleşen ikinci single’ı oldu.

1985’te “A Certain Sacrifice” ve “Vision Quest” filmlerinde aldığı rollerle beyazperdede de görünmeye başlayan Madonna, aynı yıl başrollerini Rosanna Arquette ve Aidan Queen’le paylaşacağı ilk önemli filmi Desperately Seeking Susan’da rol aldı.

70’lerin sonunda verdiği siyah beyaz çıplak pozlarının Penthouse ve Playboy dergilerince yayınlanmasından sonra, hakkındaki sonu gelmeyen tartışmalar başladı.

Aynı yıl ilk görüşte aşık olduğu aktör Sean Penn’le yaşgünü olan 16 Ağustos’ta evlendi.

Arkalarında bir medya ordusuyla gezen Penn çifti Amerika’nın gözdesiydi. İkilinin 1986’da birlikte rol aldıkları “Shangai Suprise" filmi, box-office’te beklenen başarıyı getirmedi.

1986 yılı Madonna’nın müzikal kariyerini çok daha iyi bir noktaya taşıyacak prodüktör Patrick Leonard ‘la tanıştığı yıldı. Birlikte hazırladıkları üçüncü debut albümü “True Blue”, diğer albümlerine göre daha olgun bir içeriğe ve müzikaliteye sahipti ve dünya çapında 21 milyondan fazla sattı. Daha sonraları yayınlayacağı “The Immaculate Collection”'dan sonra en fazla satan Madonna albümü “True Blue” olacaktı. Albümden sırasıyla Live To Tell, Papa Don't Preach, Open Your Heart, True Blue ve La isla Bonita gibi hitler çıktı ve ilk 3 45’lik Amerika listelerinde bir numara oldu.

1987’de vizyondaki bir diğer başarısızlığı getiren “Who's That Girl” filminde rol aldı. Filmin soundtrackinde aynı isimle yer alan single, listelerde bir numaraya yerleşti ve albümde yer alan diğer 4 Madonna şarkısı da hatrı sayılır bir ilgiyle karşılandı. Bu yüzden dünya çapında gerçekleştirdiği ilk turnesi “Who's that girl Tour” adıyla Japonya'da başladı. Milyonlarca kişiye seslenen Madonna turneden kazandıklarının bir bölümünü Aids’le mücadele eden AMFAR’a bağışladı. Whos That Girl Tour’dan sonra Japonya’da Madonna pulları postaya verildi.

1988’de, Broadway'de sahnelenen 'Speed The Plow' adlı tiyatro oyununda oynayan Madonna’nın oyunculuğu eleştirmenlerce vasat bulundu.

Yılın sonlarına doğru, Sean Pean ile Madonna'nın evliliklerinin çatırdamak üzere olduğu haberleri yayınlanmaya başladı. İlişkilerinde sorun yaşayan Penn çifti, bir evlilik danışmanından yardım almalarına rağmen evliliklerini 1989’da noktaladılar. Bu dönemde Madonna ile John Kennedy Jr. arasında duygusal bir ilişki yaşandığı da kulaktan kulağa yayılmaya başlamıştı.

Aynı yıl Madonna diskografisinde oldukça önemli olacak yeni albümü “Like A Prayer”ı yayınladı. Albümle aynı adı taşıyan ilk single’ın videosu ekranlara gelmeye başladığında, etkisi tüm düm dünyada ama özellikle koyu Katolikler arasında büyük olacak yeni bir tartışma başlamış oldu. Like A Prayer’ın videosunda, Madonna yanan haçların önünde dansediyor ve zenci bir İsa ile öpüşüyordu. Katolik Kilisesi’nin ayaklanması sonucu Madonna aforoz edildi ve Papa II. Jean-Paul onu kınayan bir mektup yazdı. Şarkının yarattığı skandal bir yana, albüm dinleyiciler tarafından çok sevildi ve eleştirmenlerden de tam puan aldı.

Madonna'nın popülaritesi Pepsi'yi de heyecanlandırdı ve firma yeni reklam filmi için şarkıcıyla 5.000.000 $'lık bir anlaşma imzaladı. Ancak 'Like a Prayer' skandalından önce çekilen reklam filminin yayını tartışmalardan sonra durduruldu. Like a Prayer’dan sonra albümden çıkan ikinci 45’lik Express Yourself için çekilen video, 800.000 $’lık bütçesiyle o dönemde çekilen en pahalı müzik videosu olma özelliğini taşıyordu.

1990 yılında, daha önce rol aldığı filmlerde oyunculuğu iyi bulunmasa da Warren Beatty ile başrollerini paylaştığı Dick Tracy ile yeniden kamera önüne geçti. İkilinin filmdeki aşkları gerçeğe dönüştü ve Sean Penn'den sonra Madonna’yı magazin basınının baş sayfalarına taşıyan ikinci büyük aşkı başlamış oldu. Beatty ‘den sonra "Cherish" ve "Justify My Love"’ın kliplerinde de oynayan genç model ve porno yıldızı Tony Ward ile çıkmaya başladı.

Yeni albümü ve Dick Tracy’de söylediği şarkılara da yer verdiği “I'm Breathless”albümü aynı dönemde piyasaya sürüldü. Madonna'nın diğer albümlerinden farklı olarak 30'lu ve 40'lı yılların jazz soundunu taşıyan I'm Breathless’ten çıkan ilk single 'Vogue' atlantiğin her iki yakasında da bir numara oldu. Vogue, Madonna’nın idollerinden bahsettiği sözlere sahipti: Greta Garbo, Marilyn Monroe, Marlene Dietrich, Bette Davis ve Grace Kelly. Filmin öne çıkan şarkısı Sooner or Later' ise aynı yıl Oscar adayı oldu ve bestecisi Stephen Sondheim'e Orjinal Şarkı kategorisinde Oscar kazandırmayı başardı.

1991 yılında "Truth and Dare" adlı bir belgeselde oynadıktan sonra tüm dünyada büyük yankı uyandıran ve Naomi Campbell’le birlikte birçok ünlünün de fotoğraflarıyla yer aldığı "Sex" adlı kitabı yayınladı. Fransız Katolikler Steven Meisel’in çektiği fotoğrafların gençliği pornografiye teşvik ettiği gerekçesiyle Madonna’ya ve yayıncısına dava açtılar. 'Sex'in toplatılması için açılan dava düşerken, kitabın satış rakamları hızla artmaya devam ediyordu. 'Sex' , New York Times ve Washington Post listelerinde best seller olmuştu .

Aynı yıl A League of Their Own filmi için yaptığı "This Used to Be My Playground" Amerika listelerinde bir numara olan onuncu hiti oldu.

1992’de Shep Pettibone ile birlikte yaptığı "Erotica" albümü, albümle aynı adı taşıyan şarkısı yüzünden porno albümü şeklinde nitelendirildi. Çok tartışılan Erotica, cüretkar videosu yüzünden MTV’de sadece 3 kere yayınlanabildi. Bu kısıtlamalara rağmen single, US Hot 100 Airplay chart listesinde tüm zamanların en uzun süre 2 numarada kalan şarkısı olarak büyük başarı kazandı.

Aynı yıl Sex kitabında da yer alan ve 8 ay aşk yaşadığı Vanilla Ice’la birlikteydi. Sonrasında bodyguard’ı James Albright’la olan birlikteliği uzun süre konuşuldu.

William Dafoe ile birlikte rol aldığı erotik gerilim tarzındaki Body of Evidence' filmi 1993’te gösterime girdi ancak müzik kariyerindeki başarıyla ters orantılı biçimde düşüş gösteren aktrisliğiyle Madonna’nın yeni filmi de fiyasko oldu. Film ayrıca "Basic Insticts"in(Temel İçgüdü) ucuz bir taklidi olarak değerlendirildi.

Aynı yıl yeni turnesi The Girlie Show Tour ‘a çıkan Madonna, yeni tartışmalarla karşı karşıya kaldı. Konserlerinde Luca Tommassini ve Carrie Ann Inaba gibi üstsüz dansçılarla performans gösteren, kırbaç gibi materyaller kullanan şarkıcı büyük tepki aldı. Ortodoks Yahudiler ilk defa İsrail’deki bir show yüzünden ayaklanıyorlar, Porto Riko’da verdiği konserde ülkenin bayrağını bacaklarının arasına alarak yaptığı gösteri büyük gürültü koparıyordu. Sanatçı ayrıca turuyla aynı ismi taşıyan The Girlie Show kitabını yayınladı.

Bu skandallar, tartışmalar ve çılgınlıklarla dolu periodun ardından 1994’te altıncı stüdyo albümü Bedtime Stories geldi. Nellee Hooper ve R&B aranjeleri yapan Dallas Austin tarafından prodüksiyonu gerçekleştirilen albüm, Madonna’nın R&B sounduna dönüşünü müjdeliyordu. Albüm Avrupa ve Avustralya’da büyük ilgi görmesi dışında en iyi pop albümü dalında Grammy adaylığı da kazandı. Babyface tarafından aranjesi yapılan ve Björk’ün sözlerinin bir kısmını yazdığı single “Take A Bow”, Billboard Hot 100’de art arda 7 hafta boyunca bir numarada kaldı. Take A Bow’un videosundaki ekipte olan Michael Haussman, daha sonraları Evita filmindeki rolü alması için Madonna’ya yardım edecekti.

1994’te 4 ay gibi kısa bir süreyle ünlü basketbolcu Dennis Rodman’la ilişkisi oldu.

Aynı yılın eylül ayında Central Park’ta yürüyüş yaparken tanıştığı Kübalı fitness hocası Carlos Leon’a aşık oldu ve çiftin 14 Ekim 1996’da kızları Lourdes Maria Ciccone Leon dünyaya geldi.

7 Kasım 1995’te Madonna balladlarından oluşan yeni albümü Something To Remember’ı çıkardı. Albümde 3 yeni şarkı da bulunuyordu. Marvin Gaye klasiği "I Want You", albüm için Massive Attack’la yeniden düzenlendi ve "You'll See" single’ı uzun süre listelerde kalmayı başardı.

1996’da sinema kariyeri için oldukça kritik ve önemli bir rolü canlandıracağı “Evita” filmi vizyona girdi. Filmin soundtrack’i oldukça başarılı oldu ve albümden "Don't Cry for Me Argentina" ve "You Must Love Me" gibi uluslararası hitler çıktı. En iyi film müziği dalında oskar ve Golden Globe kazandığı şarkısı “You Must Love Me” filmin başarısını da olumlu etkiledi. Madonna’nın aktris olarak performansı Evita’yla ciddiye alınmaya başladı ve sanatçı filmdeki rolüyle Golden Globe’da en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandı.

1997’de Carlos Leon’la olan ilişkisi sona erdi.

1998’de yedinci stüdyo albümü Ray Of Light raflardaydı. Like A Prayer’dan sonra eleştirmenler tarafından en çok beğenilen albümü olan Ray Of Light, Rolling Stone dergisince yapılan yorumda mainstream popla technonun oldukça etkili bir bileşimi olarak tanımlandı. Albümden çıkan Frozen, Avrupa listelerinde bir numara oldu ve albüm 1999 Grammy törenlerinde 4 dalda ödül aldı. Rolling Stone dergisinin tüm zamanların en iyi 500 albümü sıralamasında da 363. oldu.

1999 senesinde ortak arkadaşları Sting ve ve karısı Trudie Styler’ın verdiği bir yemekte İskoçyalı yönetmen Guy Ritchie ile tanıştı.

Evita’daki başarılı oyunculuğundan sonra gelen 2000 tarihli yeni filmi The Next Best Thing, box-office’te hayalkırıklığı yarattı. Ancak soundtrack’te yer alan "Time Stood Still" ve 1970 tarihli Don McLean klasiğinin dans coverı "American Pie” Avrupa’da bir numaraya yerleşti.

22 Aralık 2000 tarihinde İskoçya’da düzenlenen bir törenle Guy Ritchie ile dünya evine girdi. Çiftin 11 Ağustos 2000 tarihinde erkek çocukları Rocco John Ciccone Ritchie dünyaya geldi.

2000 yılında ayrıca sekizinci stüdyo albümü Music’i de yayınlayan Madonna, dans, pop ve house müziklerini party ruhu taşıyan bir soundda birleştiriyordu. Like A Prayer’dan sonra Amerika albüm listelerinde bir numara olan ikinci Madonna albümü özelliğini taşıyan Music’ten, “Don’t Tell Me” ve "Gone" gibi uluslararası hitler de çıktı. Albümden çıkan üçüncü 45’lik "What It Feels Like for a Girl"ün yönetmenliğini Madonna’nın eşi Guy Ritchie yaptı ve video, şiddet unsurları içerdiği için VH1 ve MTV tarafından yasaklandı.

2001’de başarılı konserlerle geçen Drowned World Tour’a çıkan sanatçı, aynı yıl şarkılarının remixlerinden oluşan GHV2’yi piyasaya sürdü.

2002’de yeni James Bond filmi için yazdığı Die Another Day isimli 45’likle Golden Globe ödülü alırken, Golden Raspberry ise şarkıyı yılın en kötüsü seçti.

2003’te, dokuzuncu stüdyo albümü “American Life”ı yayınladı. Amerikan rüyasını oluşturan ün, servet öğelerine gönderme yapan şarkı, aslında savaş, suç ve emperyalizme dikkat çekmek istiyordu. Şarkının videosunda tüm ülkelerin bayrakları arasında görünen Madonna, yeni albümüyle müzik kariyerinin en az satış yapan çalışmasına imza atmıştı. Aynı yıl American Life’ın remixlerinden oluşan Remixed & Revisited isimli bir EP yayınladı.

2004 MTV Müzik Ödülleri’nde “Hollywood” şarkısını Britney Spears, Cristina Aguilera ve Missy Elliot gibi ünlü isimlerle birlikte seslendiren sanatçı, Spears ve Aguilera’yı dudaklarından öpünce tüm dünyanın gözleri yine yeni bir Madonna skandalına çevrilmiş oldu. Ardından Spears’ın albümünde yer alan Me Against Music’te konuk vokal olarak yer aldı ve şarkının klibinde de oynadı.

Şarkıcı aynı sene Avrupa ve Amerika’da toplam 56 konser verdiği The Re-Invention Tour’a çıktı ve turla ilgili I'm Going to Tell You a Secret isimli bir belgesel hazırladı.

Rolling Stone dergisinin tüm zamanların en iyi 100 artisti listesinde 36. oldu.

2005 ocağında Tsunami felaketinde zarar görenlere yardım amacıyla düzenlenen Tsunami Aid: A Concert of Hope konserinde John Lennon’ın “Imagine” şarkısını seslendirdi.

Yine 2005’te 70’lerin dans müziği sounduyla günümüzdeki müzikal tatları birleştirdiği onuncu stüdyo albümü Confessions on a Dance Floor’u yayınladı. Albüm 1998 tarihli Ray Of Light’tan sonra en olumlu eleştirileri aldığı ikinci çalışması oldu. ABBA şarkısı "Gimme! Gimme! Gimme! (A Man After Midnight)"tan sampling alarak düzenlediği Hung Up isimli ilk 45’lik 41 ülkede büyük ilgi gördü ve listelerin üst sıralarında yer aldı. Albümden çıkan bir diğer çalışma ”Sorry”, sanatçının bir numaraya çıkan 36. single’ı olarak Billboard müzik tarihinde bir ilki gerçekleştirdi.

Ünlü marka H&M’in yeni yüzü olmak üzere şirketle anlaştı. H&M bünyesinde faaliyet gösterecek olan ve sanatçının kendi tasarımlarından oluşacak M by Madonna markasının çıkış tarihi Mart 2007 olarak belirlendi.

Madonna ekim 2006’da yetimler yurdu kurmak için Malawi’ye gitti ve ordan David isminde bir erkek çocuk evlat edindi.

Madonna halen eşi Guy Ritchie ve 3 çocuğuyla, İngiltere’nin Wiltshire kentinde yaşamaktadır. Sanatçı yeni albümü için prodüksiyon çalışmalarına başladığını açıklamıştır.​
 
Kayıt
12 Temmuz 2007
Mesajlar
4.360
Beğeniler
0
Marilyn Monroe

Gerçek adı Norma Jean olan Marilyn Monroe, 1 Haziran 1926’da Los Angeles, California’da doğdu. Babası Edward Mortensen, annesini Norma doğmadan önce bırakıp gitmişti. Açlık ve sefalet içinde geçen çocukluk yılları, annesi Gladys Baker’ın ağır bir sinir nöbeti geçirip hastaneye kaldırılması ile daha da karardı. Norma’nın yetimhanedeki yaşamı işte bu talihsiz olayla başladı. 8 yaşında cinsel tacize uğrayan Norma Jean, bir tanıdıklarının yanında kalırken zaman içinde istenmeyen misafir durumuna düştü ve 16 yaşında hayatının en zor kararını verdi. Yetimhaneye dönmeyecek ve fabrikada işçi olarak çalışan Jim Dougherty ile evlenecekti. 1942 Haziran’ında Jim ile evlenen Norma’nın evliliği uzun sürmedi ve 1946 Eylül’ünde bitti.

Burbank’ta bir fabrikada çalışırken şans eseri fotoğrafları çekildi ve modelliğe başladı. Ünlü film yapımcısı Howard Hughes tarafından keşfedildi ve adı Marilyn Monroe olarak değiştirildi. İlk başlarda küçük rollerde, sessiz sakin sarışın bir kız olarak kendini gösteren Marilyn, "Love Happy" (1949) ve "All About Eve" (1950) filmlerinden sonra başarıyı yakaldı. Doğallığına, cazibesini ve dişiliğini de ekleyerek, sessiz sakin sarışın kız "Sarışın Bomba" olarak anılan bir idole dönüştü. 1950 yılında tanıştığı profesyonel beyzbol oyuncusu Joe Di Maggio ile 1954 Haziran’ında dünya evine girdi.

"Niagara", "Gentlemen Prefer Blondes", "How to Marry A Millionaire" adlı filmlerle ününe ün katan Marilyn, herşeyin doğal ve içten olması gerektiğini savunurdu. Belkide bu düşüncesi sayesinde film yapımcılarının ve fotoğrafçıların rüyası haline geldi. 1954 yılının Ekim ayında ikinci eşinden de ayrılan Marilyn’in evliliğini bitiren en büyük etkenin, şöhreti ve sarışın seksi bomba imajı olduğu söylendi.

1956 yılı ise Marilyn için çok hızlı geçti. Kendi firması olan Marilyn Monroe Productions’ı da bu yıl içinde kuran seksi yıldız, 29 Haziran’da da bir oyun yazarı olan Arthur Miller ile üçüncü evliliğini yaptı. Kariyerini kötü yönde etkileyen, uyuşturucu ve alkol bağımlılığı da bu dönemde başladı. Psikolojik problemler içinde kendini unutan Marliyn Monroe, 21 Haziran 1961 yılında üçüncü eşinden de ayrıldı.

Ne var ki 5 Ağustos 1962 yılında Brentwood’daki evinde ölü bulunan ünlü yıldız, aşırı dozda uyku ilacı alarak intihar etmişti. Olayın bir intihar değil cinayet olduğu iddiaları ortaya atılmış, sebep olarakta Kennedy ile olan birlikteliği öne sürülmüştü. Marilyn, 8 Ağustos 1962’de California'da defnedildi.

20.yy’ın seksi bombası olarak kabul edilen Marilyn Monroe, yarım kalan filmi "Something’s Gotto Give" i hiçbir zaman bitiremedi. Solak olduğu bilinen ünlü yıldızın vazgeçemediği ve yanından ayırmadığı tek şey "Chanel No:5" parfümüydü.

Ölümünden sonrada unutulmayan güzel yıldız, 1999 yılında People Magazine tarafından "Dünyanın En Seksi Kadını" seçildi. Yine 1999 yılında Playboy dergisi tarafından "20.yy’ın En Seksi Starı" seçilen Marilyn Monroe’nun sayısız filmi ve ödülü bulunmakta. Ayrıca Elton John’un "Candle in the Wind" adlı parçasını Marilyn’e itham ettiği bilinmektedir.​
 
Kayıt
12 Temmuz 2007
Mesajlar
4.360
Beğeniler
0
Michael Ballack

26 Ekim 1976'da Almanya'nın Görlitz şehrinde doğdu. Futbol'a 1983 yılında Chemnitzer FC takımında başladı ve yine aynı takımda 1995 yılnda profesyonel oldu. İlk golünü 1 Ekim 1996'da attı. 1997 senesinde takımından ayrılarak FC Kaiserslautern'e transfer oldu. 19 Eylül 1997'de ilk Bundesliga maçına çıktı. 1999'da Milli Takıma çağırıldı. 2002 yılında Bayer 04 Leverkusen'e transfer oldu. Bu takımda kaldığı 3 sezon boyunca 79 maçta 27 gol attı.

2002 yılında FC Bayern Munich'e transfer oldu. Güçlü fiziği, hava toplarındaki halimiyeti ve 2 ayağınıda çok iyi kullanabiliyor oluşu ona başarıyı getirdi. 2002, 2003 ve 2005 senelerinde Almanya'da yılın oyuncusu seçildi. 2004 yılında Alman Milli Takımı kaptanlığına getirildi. 15 Mayıs 2006'da Chelsea'ye Transfer oldu.

Birlikte yaşadığı sevgilisi Simone Lambe'den üç çocuğu olan Alman futbolcu gittiği her kulüpte 13 numaralı formayı giyiyor.
 
Kayıt
12 Temmuz 2007
Mesajlar
4.360
Beğeniler
0
Michael Jackson

29 Ağustos 1958 tarihinde, Amerika'nın indiana Eyaleti�nin, Gary şehrinde doğdu. On çocuklu bir ailenin sekizinci üyesi olarak dünyaya gelen sanatçının tam adı, Michael Joseph Jackson'dır. Şarkıcının fabrika işçisi olan babası, Joseph Jackson, müziğe tutku derecesinde bağlıydı ve boş zamanlarında gitar çalıyordu. Eşi Katherine (Scruse) ile evlenip kalabalık bir aile haline geldikten sonra, bu ilgisini çocuklarına da aşıladı.

60'lı yılların başlarında büyük erkek kardeşleri, Jackie, Tito ve Jermaine, babaları tarafından organize edilen "The Jackson Brothers" adında bir grup kurarak, kulüplerde şarkı söylemeye ve yarışmalara katılmaya başladılar. Jackson'un sahip olduğu ses ve dans yeteneği, kısa zamanda fark edildi. Henüz yaşı küçük olmasına rağmen, özellikle solo şarkılardaki performansı nedeniyle, 1964'de, diğer kardeşi Marlon'la birlikte gruba dahil edildi. Artık beş üyeden oluşan kardeşler, grubun adını "The Jackson 5" olarak değiştirdi.

1968'e kadar geçen süreçte, amatör çalışmalarına gece kulüplerinde ve barlarda devam eden grup, Harlem-New York'ta bulunan Apollo Tiyatrosu'nda düzenlenen bir yarışmada birinci gelerek, dönemin en ünlü R&B plak şirketi Motown'ın kurucusu Berry Gordy'nin dikkatini çekti. 1968'te Motown'la imzaladıkları sözleşmeden sonra California Dreamin'ya taşınan grubun yıldızı hızla parlamaya başladı. Sözkonusu şirketten Suzanne de Passe�ın menajerliğinde çıkan ilk dört single, "I Want You Back", "ABC", "The Love You Save", "I'll Be There" listelerde bir numaraya oturdu. O-Jays grubu ve James Brown gibi soul müziğin önderlerinin izinden giden The Jackson 5, 70'lerin başında zenci pop ve soul vokal gruplarının dünya çapında bir numaralı temsilcisi haline gelmişti. Michael Jackson ise, bu yeni müzik tarzını kendi içerisinde, dansıyla birlikte harmanlayarak, özgün bir tarza dönüştürecek, kendi kulvarında yalnız koşacaktı.

Grubun bu hızlı yükselişinden sonra, güçlü sesiyle, farklı dansıyla oldukça sivrilen ve öne çıkan Michael Jackson, 1971-1976 yılları arasında halen The Jackson 5'a bağlı olarak, yine Motown'dan, "Got To Be There", "Ben", "Music and Me" ve "Forever Michael" adlı ilk solo single'larını çıkardı. Artık Jackson için bireysel kariyerin önü açılmıştı.

Walt Disney Pictures tarafından, 1971'de grubun çizgi filmi yapıldı ve yayına verildi. Ününü tüm dünyaya duyuran Jackson kardeşler, uluslararası konserler serisine 1972'de İngiltere'den başladılar ve gittikleri her yerde kapalı gişe yaptılar. Bu dünya turnelerinde Commodores ve Lionel Richie, The Jackson 5'ın alt grupları olarak sahneye çıkmıştı.

1973'den itibaren grubun satış rakamlarının düşme eğilimi göstermesiyle birlikte, Motown kontrolü ele alarak, bundan böyle şirket tarafından seçilecek şarkıların seslendirilmesi konusunda Jackson'lara baskı yapmaya başladı. Sıkıntılı günler geçiren grup, 1976'da şirketten ayrılma kararı alarak, Epic Records'la sözleşme imzaladı. Bu gelişmeden sonra Motown, Jackson'lar aleyhine, sözleşmeyi ihlal etmek savıyla dava açtı. Aynı yıl, grubun bilgisi olmaksızın "The Jackson 5 Anthology" adıyla karışık bir albüm yaparak piyasaya sürdü. Bu gelişme iplerin iyice gerilmesine neden oldu. Şirketin sahibi Berry Gordy'nin kızıyla evli olan Jermaine Jackson, taraflar arasındaki bu ihtilaftan dolayı, gruptan ayrılarak Motown'da kaldı. İsim hakkını kaybeden Jackson kardeşler ise, Jermaine'in yerine en küçük kardeşleri Randy'i gruba dahil ederek, The Jacksons olarak ismini değiştirdi. Yenilenen grup için artık yeni bir dönem başlıyor; Michael ise zirveye doğru koşar adım ilerliyordu.

The Jacksons kısa zamanda toparlandı ve 1976- 1984 yılları arasında, ağırlıklı kendi parçalarından oluşturdukları albümler ve single'larla kariyerlerinde yükselmeye devam etti. Yeni şirketlerinden altı yeni albüm çıkaran grubun, 1978'deki Destiny çalışması neredeyse patlama yaptı ve Jackson kardeşlerin en başarılı albümleri arasında yer aldı. Bu albümün Michael için de ayrı bir önemi oldu. Çünkü kendi bestelediği şarkılar, dünya çapında büyük beğeni topladı ve grubun klasikleri arasına girmeyi başardı. Böylece Michael'ın "beste yapabilme" gibi başka bir yeteneği daha ortaya çıkmış oldu. Söz konusu albüm iki milyondan fazla satarak, grubun ve özellikle de Michael'ın ününe ün kattı.

1978'e gelindiğinde ise, Michael için farklı tecrübeler söz konusu olacaktı. Jackson, korkuluğu canlandırdığı The Witz adlı müzikal filmde, aralarında aşk dedikodusunun çıktığı Diana Ross ile birlikte rol aldı. Tam da bu dönemde, müzikalde kullanılacak olan şarkıları aranje eden Quincy Jones'la Michael'ın yolları kesişti. Jones, ünlü pop starın gelecekteki başarısının ortaklarından biri olacaktı. Çünkü, film prodüksiyon aşamasındayken, Jackson'la Jones oldukça uyumlu bir ortaklık kurdular ve Michael'in bağımsız ilk solo albümünü birlikte yapmak için anlaştılar. Böylece 1979'da, ünlü şarkıcının ilk bağımsız solo albümü olan "Off The Wall", Jones'un prodüktörlüğünde Epic Records'tan çıktı. "Don't Stop 'Til You Get Enough", "She�s Out Of My Life", "Off The Wall", "Rock With You" gibi dünya çapında ses getiren birçok hit parçayı içinde barındıran bu albüm, inanılmaz satış rakamlarına ulaşarak, Michael'ı pop müzik ve eğlence dünyasının idolü haline getirecek; sanatçıya ilk önemli ödüllerini kazandırmaya başlayacaktı. 1980 yılında, American Music Awards tarafından 3 dalda ödüle layık görülen albüm (En İyi Soul/R&B Albümü - Off The Wall, En İyi Soul/R&B Erkek Şarkıcı, En İyi Soul/R&B Single - Don't Stop 'Til Get You Enough), birçok liste başarı ödülünün de sahibi oldu. Aynı yılın Şubat ayına gelindiğinde, Michael yine "Don't Stop 'Til Get You Enough"la "En İyi R&B Erkek Vokal" dalında ilk Grammy ödülünü aldı. Bir caz müzisyeni olan Jones'un, albümdeki parçalarda bu müzik türünü altyapıya yerleştirmesi doğal karşılanırken, bununla yetinilmeyip disco ve funky tarzı ritimlere de yer vermiş olması, sadece Michael'e özgü yeni bir müzik türünün ortaya çıkmasına neden oldu. Elbette bu da, Jackson'a benzersiz ve evrensel bir ün getirdi. İlk olarak yakın arkadaşı, Elizabeth Taylor tarafından kendisine atfedilen ve sonraları yaygın bir ifade şeklini alan "pop idolü" benzetmesi, özellikle bu dönemlerde anılmaya başlandı.

İlk solo albümünün getirdiği başarıların yanı sıra, Jackson kardeşlerle de çalışmaya devam eden Michael, 1980'de grupla birlikte "Triumph" albümünü çıkardı. Bestelediği şarkılar ve bunlara yazdığı sözlerle Triumph'a damgasını vuran yine Michael oldu. "Can You Feel It"e çekilen farklı klip de büyük ses getirdi ve sanatçının dans yeteneği milyonlarca müziksever tarafından yadsındı. 1982'de ise, ünlü pop yıldızına, En İyi Çocuk Albümü dalında Grammy ödülü kazandıracak olan et (Extra-Terrestrial) filminin orjinal soundrack'i "Someone in the Dark" şarkısını seslendirdi.

1982 yılı, ünlü pop yıldızı için neredeyse bir dönüm noktası oldu. Jackson'ı hemen hemen bugün bulunduğu noktaya getiren ve efsaneleştiren albüm, "Thriller", Epic Records'tan yine Quincy Jones prodüktörlüğünde müzikseverlerin beğenisine sunuldu. Genellikle arka arkaya, single halinde piyasaya sürülen albümün "Wanna Be 'Startin", "Billie Jean", "Beat It"i de içeren her şarkısı hit oldu ve müzik tarihinde tüm zamanların en yüksek satış rakamına ulaşarak rekor kırdı. Şarkıların yanı sıra, dört hit parça için kısa film tadında çekilen, güçlü ve geniş bütçeli prodüksiyon gerektiren ilginç klipler de büyük yankı uyandırdı. MTV, Billie Jean'le, ilk defa zenci bir şarkıcının video klibini yayınlamış oldu. Fantastik bir konuyla kurgulanmış ve danslarla görsel bir şölene dönüştürülmüş Thriller şarkısının 13 dakikalık klibi ise, patlama yaptı ve gelen talepler üzerine VHS formatında piyasaya sunularak, yine ulaşılamayacak bir satış rekoruna imza attı. Klipte Michael'in sergilediği özgün dans kareografileri, birçok gence ilham kaynağı oldu. Özellikle Jackson kardeşler olarak katıldıkları Motown'ın 25.kuruluş yıldönümünde, Billie Jean'i seslendirirken sergilediği "moonwalk" denilen ayak kaydırma hareketi, Jackson'ın imzasıyla tarihe geçti.

37 hafta zirvede kalan ve Billboard albüm listesinde 122 hafta geçiren Thriller, elbette birçok ödülü de beraberinde getirdi. 1984 yılında, 12 dalda aday gösterildiği Grammy'den 8 ödülle ayrılan Jackson, bir gecede en çok ödül alan sanatçı ünvanını, 2000 yılında Carlos Santana egale edene kadar elinde tutmayı başardı (Ödüllerin yedisi Thriller'a giderken, biri de, 1982'de seslendirdiği "Someone in the Dark"a verildi). Albüm aynı yıl, 8 Amerikan Müzik Ödülü, 4 Amerikan Video Ödülü, 3 MTV Video Müzik Ödülü ve Üstün Başarı Ödülü almaya hak kazandı.

Bu sırada, Pepsi-Cola'yla sponsorluk anlaşması imzalayan ve kardeşleriyle birlikte şirketin reklam filmlerinde rol alan Jackson'ın başına talihsiz bir olay geldi. Reklam çekiminde, havai fişek gösterisi esnasında saçları alev alarak cildinde ciddi hasar meydana geldi. Jackson, gördüğü fiziksel zarardan şirketi sorumlu tuttu ve tazminat davası açtı. Lehine sonuçlanan davadan kazandığı astronomik meblağı ise, tedavisini yürüten hastaneye bağışladı.

1984'te, Thriller rüyası devam ederken, kardeşleriyle tekrar biraraya gelerek "Victory" albümünü çıkardılar. Bu albümde de Michael tarafından yazılmış ve bestelenmiş hit parçalar bulunuyordu. Jackson kardeşlerin en başarılı albümü olan Victory için 5 aylık uluslararası dev bir turne düzenlendi. Turne gelirinin tümünü bağışlayacaklarını duyurması üzerine, Jackson'ın adı, jest olarak Hollywood yıldızlar geçidine eklendi. 1985'te, "Beat It" adlı şarkısını, alkollü araba kullanmaya karşı televizyonlarda ve diğer basın-yayın organlarında yürütülen kampanyalarda kullanılmak üzere bağışlaması nedeniyle, dönemin devlet başkanı Ronald Reagan tarafından, teşekkür amacıyla Beyaz Saray'a davet edildi. Jackson ileriki yıllarda, ünlü bir dünya starı olarak, çok daha fazla ses getirecek sosyal sorumluluk ve insani yardım projelerini hayata geçirecekti. Bunlardan en önemlisi, USA For Africa kampanyası çerçevesinde, özellikle Doğu Afrika'da açlık sınırında ve yardıma muhtaç bir şekilde yaşayan insanlar için, Lionel Richie ile birlikte yazdığı "We Are The World" parçasıydı. Dünya çapında en çok satış rakamına sahip single olma özelliğini hala taşıyan şarkı, Stevie Wonder, Tina Turner, Diana Ross, Ray Charles, Cindy Lauper gibi ünlülerin de aralarında bulunduğu 40'dan fazla popüler sanatçı tarafından seslendirildi. Bu başarının ardından, We Are The World'le Richie ve Jackson, Yılın Şarkısı dalında Grammy Ödülü'nü almaya hak kazandı.

1985 yılı yıldız şarkıcı için yalnızca övgülerle geçmedi. Jackson, içinde birçok ünlü sanatçı tarafından seslendirilmiş parçanın yanı sıra, özellikle Beatles'a ait 200'den fazla şarkının telif hakkını bulunduran ATV Müzik'in en büyük hissesini satın alarak, birçok tartışmaya neden oldu. En sert tepki de müzayedeyi düzenleyen yakın arkadaşı, söz yazarı Paul McCartney'den geldi. Bu olay, dostluklarının ve bilhassa ortak söz yazarlığı çalışmalarının sonu oldu. Sözkonusu tartışmaların ardından, birtakım basın ve medya çevreleri, uzun süre yaşamak için Elephant Man'ın kemiklerini satın almaya kalkıştığından, ilginç tavırlarına kadar birçok konuda sanatçıya karşı alaycı bir üslup kullanmaya ve adından "Wacko Jacko" gibi irrite edici şekilde bahsetmeye başladı.

1986'da, George Lucas'ın yapımcılığında ve Francis Ford Coppola'nın yönetmenliğinde çekilen "Captain EO" adlı kısa filmde Jackson, Kaptan EO rolüyle ekranların karşısına geçti. 17 dakika olmasına rağmen yaklaşık 17 milyon dolara malolan film, o güne kadar çevrilmiş, dakika başına en büyük maliyete sahip filmdi. Disneyland'da gösterime giren film için Jackson, "Another Part of Me" -sonradan "Bad" albümünde de yer aldı- ve "We Are Here To Change The World" adlı iki yeni parça seslendirdi.

1987'de, pop yıldızı, "Bad" albümüyle müzikseverlerin karşısına çıktı. Quincy Jones'un prodüktörlüğünü üstlendiği son Michael Jackson albümüydü ve yine Epic Records etiketi taşıyordu. Satış rakamları sanatçının beklentisinin altında olsa da -yaklaşık 30 milyon adet-, "I Just Can't Stop Loving You", "Bad", "The Way You Make Me Feel", "Man In The Mirror" ve "Dirty Diana" gibi single'lar listelerde aynı anda bir numaraya oturarak bir ilke imza attı. Albümün tanıtımından sonra Jackson, yine Pepsi sponsorluğunda, 16 ay gibi oldukça uzun bir zaman alacak ilk solo dünya turnesine çıkarak hayranlarıyla buluştu; 123 konser verdi. Bu arada Pepsi reklamlarıyla ekranlarda boy gösterdi. Dönüşündeyse, Bad şarkısına, Martin Scorsese yönetmenliğinde 18 dakikalık, yine kısa film niteliğinde bir klip çekildi. Ancak klipteki yeni Michael Jackson görüntüsü, neredeyse şarkıdan daha çok konuşulur hale geldi. Çünkü ünlü şarkıcının hem yüzünde, hem de ten renginde çok belirgin ve şaşırtıcı değişiklikler vardı. Medya, sanatçının, zenci olmaktan utandığı için ten rengini beyazlatmaya çalıştığı, burun estetiği, alın kaldırma ve dudak inceltme operasyonu gibi birçok ameliyat geçirdiği iddialarını ortaya attı. Ancak ünlü şarkıcı, 1988 yılında kendi yazmış olduğu Moon Walk adlı otobiyografisinde, sadece iki tane estetik operasyon yaptırdığını ve çenesindeki yaralardan dolayı da cildi için cerrahi işlem uygulandığını yazdı. Bad'in klibi de tüm bu sansasyonlara rağmen, oldukça iyi bir satış rakamına ulaştı.

Jerry Kramer ve Colin Chilvers tarafından yönetilen; Kellie Parker, Sean Lennon ve Brandon Adams'ın Jackson'a eşlik ettiği "Moonwalker" adlı müzikal film, 1988 yılında gösterime girdi ve izleyiciler tarafından büyük ilgi gördü. Filmin VHS sürümü bir milyon satış adediyle yeni bir rekora imza attı. Artık yıldız sanatçı, pop,rock ve soul müziğinin kralı ilan edilecek ve Elvis Presley, Beatles, Frank Sinatra gibi dünya çapında üne kavuşarak zirveye oturmuş bir idol haline gelecekti.

Filmin başarısından sonra, paparazzilerden ve hakkında türetilen dedikodulardan bunalan Michael, Hayvenhurst'te ailesiyle birlikte yaşadığı evi terk ederek, 2700 dönümlük dev bir alana kurulu Neverland çiftliğini satın aldı ve orada gözlerden uzak yaşamaya başladı. Çok küçük yaşta hayata atılmak zorunda kaldığı için, özlemini kurduğu çocukluk günlerini yaşayabilmek adına, lunaparktan hayvanat bahçesine, büyükçe bir göle kadar kendine apayrı bir dünya kurdu bu çiftlikte. Ancak ileriki yıllarda, çiftliğinde misafir ettiği minik arkadaşlarına cinsel tacizde bulunma suçuyla yargılanacağı günler çok uzak değildi.

1991'de, Jackson, müzik şirketini değiştirerek astronomik bir rakamla Sony'le sözleşme imzaladı. 15 yıllık bir sürece ve altı albüm ile bir film çalışmasına dayanan kontrat, Michael'e sağladığı ekonomik getiriyle, adından çok söz ettirdi. Aynı yılın Kasım ayında, sanatçının yeni albümü "Dangerous" piyasaya çıktı. Albümün hit parçası olan "Black or White"a David Lynch yönetmenliğinde çekilen klip, olay yarattı. Klip, şiddet ,cinsellik ve ırkçılık gibi öğelere gönderme yapıyor; özellikle sonlarına doğru görülen bazı sahnelerle şimşekleri üzerine çekiyordu. Sözkonusu klibin, medya ve kamuoyunda yarattığı tartışmalar nedeniyle, Jackson bir basın bülteni yayınlayarak üzüntüsünü ifade etti ve ihtilafa konu olan bölümleri kaldırttı. Bu sansasyonlara rağmen, "Remember the Time", "In the Closet", "Jam" gibi hit parçalar daha çıkaran albüm, 17 milyonluk bir satış rakamına ulaştı. Sanatçının çıktığı ikinci dünya turnesi, hemen her ülkenin basın-yayın organları tarafından birebir takip edildi.

1992'de, MTV tarafından kanalın ilk uluslararası yarışması yayınlanmaya başladı. Dünya çapında birçok insanın katılabildiği yarışmanın ödülü ise, Michael'le bir akşam yemeğiydi. Oldukça büyük ilgi uyandıran yarışmanın talihlileri, ünlü sanatçının "In The Closet" adlı single'ının klip çekimlerinde biraraya geldi. Ertesi yıl ise, ABC kanalınca Jackson kardeşlerin gerçek hayat hikayelerine dayanan görsel biyografileri "The Jacksons: An American Dream" yayına sunuldu. Gerçekten de, neredeyse bir rüyanın dünyanın gerçek olgularıyla yakın temasa geçtiği bir hikayeye sahip olan Michael ve kardeşlerinin, evrensel popülaritesinin altında yatan neden belki de buydu.

Aynı yıl, Jackson, sosyal sorumluluk çerçevesinde, hümanist projelere imza atmaya devam etti ve "Heal the World Foundation" adı altında bir fon kurdu. Fonun amacı, çocukların daha iyi ve eşit yaşam koşullarına sahip şekilde büyümesini, yaşadıkları topluma faydalı hale gelmesini sağlamaktı. Kuruluşun faaliyet merkezi Kaliforniya civarında, Santa Ynez'di ve yardıma muhtaç çocuklar, ünlü yıldızın Neverland çiftliğindeki oyun alanlarından yararlanıyordu.

1993'de 27.Superbowl maçının devre arasında mini bir konser veren Michael, Amerikan televizyonlarında o zamana kadar elde edilmiş en büyük izlenme payına sahip oldu ve yaklaşık 100 milyon kişiyi ekranları başına topladı. Şubat ayında düzenlenen 35.Grammy Ödül töreninde, Jackson'a "Yaşayan Efsane" ödülü verildi. Mart ayında ise, Soul Train tarafından Yılın Hümanisti ödülüne layık görüldü.

Aynı yıl, Jackson, Neverland'de konuk ettiği çocuklara karşı cinsel istimarda bulunma iddiasıyla suçlanarak yargı önüne çıkarıldı. İddianın kaynağı, sanatçının çiftliğinde bulunmuş olan çocuklardan birinin anlattıklarıydı. İlginç kişiliği, farklılaşan görüntüsü ve çiftliğinin bahçesine yaptırdığı oyun alanlarıyla, iddiaların doğruluğu arasında medya tarafından sürekli bağlantı kurulmaya çalışılıyordu. Kimi zaman yalancı şahitler ortaya çıkıyor; yeni iddialar ortaya atılıyor; bunların gerçekleri yansıtmadığı kanıtlanınca, başka başka gelişmelerle durum aydınlatılmaya çalışılıyordu. Olay yaratan davalar zinciri, dünya ve özellikle Amerikan basınını karıştırmış; medaya kuruluşları bile kendi içinde karalama ya da aklama politikalarına soyunmuştu. Yılın sonlarına doğru, Jackson, çiftliğinden uydu aracılığıyla iddialara yanıt verdi ve bunların gerçeği yansıtmadığını açıkladı. 1994'ün Ocak ayında sonuçlanan davalardan birinde mahkeme, Jackson'ı para cezasına çarptırdı. Meblağ tam olarak açıklanmasa da, basına yansıyan bilgi, 20 milyon dolar olduğu yönündeydi. Ancak bu ceza tazmin edilmedi.

1995'in sonlarına doğru, bu tatsız iddiaların biraz durulmasıyla birlikte, Michael Jackson, efsane rock şarkıcısı Elvis Presley'in kızı olan Lisa Marie Presley ile hayatını birleştirdi. 19 ay gibi kısa bir zaman süren bu evlilik, yine büyük tartışmalara neden oldu. Ancak evliliğin sona ermesinden sonra Lisa Marie, Michael'in gay olduğu ve yankıları halen süren taciz davalarının üstünün örtülmeye çalışıldığı gibi birçok iddianın gerçekleri yansıtmadığını, pop kralının gayet normal ve sağlıklı bir erkek olduğunu açıkladı.

Jackson, "HIStory: Past, Present And Future" adlı yeni albümününün birinci bölümünü, 1995'in Haziran ayında çıkardı. HIStory Begins, albüm serisinin başlangıcıydı ve cover'lanmış 15 eski hit parçadan oluşuyordu. Serinin ikinci bölümü, HIStory Continues ise, 15 yeni parçayla piyasaya sürülmüştü. İlk albümün ilk single'ı, büyük liste başarısı sağlayan "Scream" oldu. Kızkardeşi Janet Jackson'la birlikte seslendirdiği bu parçaya çekilen klip ise, tüm zamanların en pahalı videosu oldu. Jackson kardeşler "Scream"le, MTV Video Müzik Ödülleri gecesinden, farklı kategorilerde 3 ayrı ödülle ayrıldı. Anti-Semitik ifadeler içerdiği için Yahudi toplumunun tepkisini çeken "They Don't Care About Us" şarkısı, HIStory albümünden çıkan dördüncü single oldu. Parçanın anti-semitik sözleri, sonraki düzenlemelerde sound'a uygun bir şekilde değiştirildi. Albümün başarısı üzerine 1996'da yine dünya turnesine çıkan Michael, henüz konserler devam ederken Deborah Jeanne Rowe ile evlenerek; Michael Joseph Jackson, Jr. (Prens olarak da bilinir) adında bir erkek ve Paris Katherine Jackson adında bir de kız çocuk evlat edindi. Ancak bu evliliğini de sürdüremeyen Jackson ile Rowe, 1999 yılında olaylı bir şekilde boşandı. Sansasyona neden olan şey, evlat edinilen çocukların velayet davasıydı. Popun kralı hakkında yapılan tartışmalar bununla da sınırlı kalmadı. 1996'da Brit Ödülleri gecesinde, "Earth Song" adlı parçasını, beyazlara bürünmüş ve çevresini sarmış birçok küçük çocukla seslendiren Jackson, iki ağaç arasında kollarını açtığı figürü nedeniyle, kendisini Mesih gibi gördüğü iddiaları ile karşı karşıya kaldı.

1997 yılına gelindiğinde, ünlü pop şarkıcısı, HIStory albümünün hit parçalarının remix'lerinden oluşan "Blood on the Dance Floor: HIStory in the Mix" i piyasaya çıkardı. Albümün çıkış parçası "Blood on the Dance Floor", "Is It Scary" ve "Ghosts" büyük ilgi gördü ve iyi bir liste başarısı kazandı. Michael, bu albümünü, büyük yardımını gördüğü Elton John'a ithaf etti. "Is It Scary" ve "Ghosts"a, Jackson ile Stephen King tarafından yazılan, Stan Winston tarafından yönetilen 35 dakikalık bir klip çekildi. Halen dünyanın en uzun müzik videosu olma özelliğini koruyan klip, yine uluslararası bir başarı kazandı.

2001'de Jackson, 13 ülkenin pop müzik listesinde bir numaraya oturacak olan "Invisible"'ı çıkardı. "You Rock My World", "Cry" ve "Butterflies" gibi hit single'larla piyasalarda fırtına gibi esti. Ancak, albüm çıkmadan önce, ünlü yıldızın, Sony Müzik'in sahibi Tommy Mottola'yı, süresi dolmak üzere olan kontratlarını yenilemeyeceği doğrultusunda uyarmasına rağmen, Jackson'la şirketin arası açıldı. Yasal prosedürler nedeniyle, albümle ilgili tüm promosyonlar ve single satışları iptal edildi. Mottola'nın, Afrika kökenli Amerikan sanatçılara saygısız davrandığını ve hakaret içerikli konuşmalar yaptığını iddia eden Michael, şirketin zenci artistleri çıkarları doğrultusunda kullandığı yönünde bir açıklama yaptı. Sony ise, sanatçının iddialarında doğruluk payı olmadığını savundu.

2001 yılının Eylül ayında, yıldız şarkıcı, solo kariyerinin otuzuncu yılını doldurması şerefine, Madison Square Garden'da bir kutlama partisi düzenledi. Bu özel gecede, Usher, Whitney Houston, Destiny's Child, James Ingram, Gloria Estefan, Liza Minelli gibi birçok ünlüyle düet yapan Michael, kardeşleriyle de özel bir performans sergiledi.

2002 yılında bir konser için gittiği Berlin'deki otel odasının penceresinden, küçük bebeğini sarkıtması, ünlü sanatçı hakkında yine büyük tartışmaların patlak vermesine neden oldu. Kaliforniya barosundan avukat Gloria Allred, Kaliforniya Çocuk Koruma Servisi'ne suç duyurusunda bulunarak, Jackson'ın bebeklerinin koruma altına alınmasını istedi. Bu olaylar, şarkıcının geriye dönük çocuk istismarı suçlamalarıyla tekrar karşı karşıya kalmasına neden oldu.

2003 yılında, İngiliz gazeteci Martin Bashir tarafından "Living with Michael Jackson" (Michael Jackson'la Yaşamak) adlı bir çalışma yayınlandı. Bashir ve ekibi, 18 ay boyunca sanatçıyı filme aldı. Çalışmada bu görüntülerden enstantaneler verildi ve yıldızın özel hayatıyla ilgili kendi ağzından bilgiler aktarıldı. Görüntülerde, Michael'in kanserli bir çocuğu yatak odasına alıp diğer bir çocukla yan yana yatırması, hoş karşılanmayarak söylentileri arttırdı.

Yine 2003'te, Jackson, "Resurrection" adında bir albüm çıkaracağı haberini verdi ve albümün promosyonunu kısa bir filmle yaptı. Aynı yılın Mart ayında, "Xscape" şarkısının çıkacağı, yayın organlarında duyulmasına rağmen, bilinmeyen nedenlerden dolayı iptal edildi. Bunun yerine yılın sonlarına doğru, Jackson'ın zirveye çıkıp hit olmuş tüm parçalarını içeren "Number Ones", Sony Records etiketiyle CD ve DVD formatında piyasaya sürüldü ve 8 milyondan fazla bir satış rakamı yakaladı. Albümdeki tek yeni parça olan "One More Chance"in klip çekimlerinde, yine çocuk istismarı iddiasıyla üçüncü kez tutuklanan Jackson, masum bulunarak salıverildi. Aynı yıl, basında Michael Jackson'ın dinini değiştirerek İslamiyet'i seçtiği ve Müslüman olduğu yönünde haberler çıktı. Sonrasında ise, 2005'te, bir cami yaptırdığı haberleri çıktı.

2004 yılının Ağustos ayında VH1 müzik kanalında, "Man In The Mırror: The Michael Jackson Story" adında, sanatçının hayat hikayesini anlatan görsel bir biyografi yayınlandı. Gavin Arviso tarafından Jackson aleyhine tekrar gündeme getirilen cinsel çocuk istismarı suçlamalarına karşılık, ünlü rap şarkıcısı Eminem "Just Loose It" şarkısıyla göndermeler yaptı. Tartışmaların alevlenmesi üzerine Michael, açıklama yapmak zorunda kaldı.

2005 yılının Haziran ayında, hakkında açılan on davanın tamamından beraat eden Jackson, Bahreyn'e yerleşti. Burada zamanını yeni besteler yaparak ve Katrina Kasırgası mağdurlarına ithafen "I Have This Dream" şarkısını yazarak geçirdi. Bu şarkının seslendirilmesinde Ciara, Snoop Dogg, Keyshia Cole, James Ingram, Jermaine Jackson, Shanice, Shirley Caesar ve The O'Jays gibi ünlüler yer aldı. Ancak, şarkı bilinmeyen nedenlerden dolayı yayınlanmadı.

Hakkındaki suçlamalar bitmek bilmeyen Jackson, 2006'da, bir erkeğin cinsel saldırı iddiasıyla karşı karşıya kaldı. Ancak davadan beraat etti. Şubat ayında, Jackson'la eski eşi Deborah Rowe'un velayet davası sonuçlandı. Mahkeme, eski eşlerin çocukları üzerindeki haklarını sınırlandırarak ihtilafa açık bir karar verdi. Mart ayında ise, Kaliforniya İşçi Dairesi, sigorta ücretlerini ödemediği gerekçesiyle Neverland çiftliğini kapatarak, sanatçıyı, 69 kişiden oluşan her bir işçi başına 1000 dolar olmak üzere, toplamda 69.000 dolar tazminat ödemeye mahkum etti.

Jackson Nisan ayında, Two Seas adlı müzik şirketinin CEO'su olan İngiliz müzik yapımcısı Guy Holmes ile, 2007'de çıkması planlanan tek albümlük bir sözleşme yaptı. Mayıs 2006'da ise Tokyo'da, MTV'nin Japonya lokasyonu tarafından düzenlenen Video Müzik Ödülleri'nde Yaşayan Efsane ödülünü aldı. Uzun bir aradan sonra Michael'in ekranlarda göründüğü ilk geceydi bu. Kasım ayında, ünlü pop yıldızının, "Visionary: The Video Singles" adında, yirmiden fazla hit şarkısını içeren bir çalışması, yine Sony Müzik etiketiyle yayınlandı. Guiness Dünya Rekorları'nın Londra ofisinde 8 dalda layık görüldüğü ödülleri alan Jackson, Dünya Müzik Ödülleri'nde, 100 miyondan fazla satış rakamına ulaştığı için Elmas ödülün de sahibi oldu.

Yeni albümü için hazırlıklara başlamak üzere, 2007'nin başlarında Amerika'ya geri dönen Michael, gelecek Mart ayında, Japonya'da, hayranlarının da katılımyla gerçekleşecek olan birtakım faaliyetlerde bulunmayı planlıyor. Yılın üçüncü çeyreğinde ise, yeni albümünü müzikseverlerin beğenisine sunmayı amaçlıyor. Bu albümde The Black Eyed Peas'ten will.i.am, Teddy Riley, DJ Whoo Kid, Chris Brown, Akon ve 50 Cent'le işbirliği yapacağı yönünde duyumlar var. Two Seas müzik şirketiyle uzun süre bağlı kalamayacak gibi görünen Jackson, yeni albümünü, kendi kurduğu The Michael Jackson Company'den çıkarmayı planlıyor.​
 
Kayıt
20 Mayıs 2008
Mesajlar
1.384
Beğeniler
0
@Uykucu
Quensis demiş ki:
Uykucu demiş ki:
Lütfen Altlarına Uykucu Yazar Mısın ?
Neden bende senin yaptığın işi yaptım hatta birde konu taşımaları eklersen senden çok daha fazla uğraştım..
Burda Güzelce Belirtmiş.

Ps: Konuyu Kirletme , Biyografi Yazıcaksan Özen Göster.

Tekrar Söylemeyeceğim. :!:
 
Yukarı Alt